Çocuk emeği, kapitalizm ve sosyalizm... - Hatice Yürekli

Kapitalizmde çocuk emeği, kölece koşullarda ağır ve acımasız bir sömürünün konusudur.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 02 Ekim 2017
  • 12:54

Bugünün ‘Dünya Çocuk Günü’ olması vesilesiyle, TKİP Kurucu Üyesi ve Ölüm Orucu şehidi Hatice Yürekli’nin, gazetemiz Kızıl Bayrak’ın 17 Haziran 2000 tarihli sayısında yayınlanan yazısını bir kez daha okurlarımıza sunuyoruz...

Kapitalist sömürü düzeninin ürettiği sorunlardan biri de çocuk işçiliğidir. Çocuk emeğinin yoğun kullanımı, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmeye başladığı evreye rastlar ve kendini ilk olarak dokuma sektöründe gösterir. Gözü doymaz kapitalistler çocuk ve kadın emeğini öncelikli olarak tercih ederler. Kadın ve çocuk emeğini hem daha ucuza satın alırlar, hem de el yatkınlığı nedeniyle daha fazla iş yaptırma olanağı bulurlar. Böylece kadınlar ve çocuklar da üretim alanına çekilirler. Sadece dokuma ve tekstilde değil, madenlerde ve küçük ölçekli sanayi sitelerinde de çocuk emeği yaygın olarak kullanılmaya başlanır. Çalışma koşulları öylesine ağırdır ki, çocuklar makinaların başında yığılır kalırlar.

Çocuk emeğinin ucuz ve masrafsız olması nedeniyle kapitalistler bugüne de özellikle tercih etmektedirler. Birçok işkolunda çocuk işçiler ağır çalışma koşulları altında, her türlü sosyal haktan yoksun bir biçimde çalıştırılmaktadırlar. Eğitimlerini yarıda bırakarak çalışmak zorunda kalan bu çocukların hiçbir gelecek güvenceleri yoktur. Başta yine tekstil, dokuma ve küçük sanayi siteleri gelmektedir.

Bugün Türkiye’de çalışan çocuk ve genç işçi sayısı dört milyon civarındadır. Çocuk işçiliği daha çok az gelişmiş ülkelerde yaygındır. Nepal, Tayland, Pakistan, Türkiye, Etiyopya, Mali, Senegal, Uganda, Brezilya, Haiti ve Bolivya gibi. İLO’nun bir araştırmasına göre, çocuk işçi çalıştıran Asya ülkeleri içinde Türkiye ilk sıralardadır. Türkiye’de çalışan her yüz kişiden 18’i 6-19 yaş gruplarındaki genç ve çocuklardan oluşmaktadır.

Parti programının “Emperyalizm ve Dünya Devrimi Süreci”ne ilişkin teorik bölümü, muazzam boyutlardaki kronik işsizliğe ve üretimden koparılan yüzmilyonlarca yetişkin insanın varlığına rağmen, yeryüzünde “yüzmilyonlarca çocuk işçinin kölece çalıştırılması”nı, kapitalizmin yaşamakta olduğu aşırı çürümenin temel unsurları arasında saymaktadır.

Kapitalizmin ürettiği sorunlar, beraberinde hoşnutsuzluğu ve tepkiyi de adım adım biriktirir. Bu tepki ve hoşnutsuzluk marjinal kaldığı ve sistem sınırları içinde denetlenebildiği koşullarda, düzen için ciddi bir risk oluşturmaz. Bu nedenle, hangi alanda olursa olsun, gelişebilecek bir hareketliliğin önünü almak için birçok araç, kurum ve kişi devrededir. Amaç gelişebilecek hareketin önünü almak ve düzen sınırları içinde tutmaktır.

Geçtiğimiz 23 Nisan’da, üç işçi konferedasyonu (Türk-İş, Hak-İş, DİSK) ile İLO, Çalışma Bakanlığı ve SHÇEK katkılarıyla çocuk işçiliğine karşı düzenlenen yürüyüşle amaçlanan da budur. Bu tür gösterilerle, çocuk işçiliği sorununa gerçekten çözüm arıyorlarmış görüntüsü verilmeye çalışılmaktadır. Hem de kimler yapmaktadır bunu! Çocuk işçiliği sorununu üreten bu sömürü sisteminin sermaye hükümetinin Çalışma Bakanlığı’nın katkılarıyla ve gelinen yerde görevi işçi snıfını sermayeye satmak olan sendika bürokrasisinin öncülüğünde!.. Bu yürüyüşün “23 Nisan Çocuk Bayramı”na getirilmesi ise tam bir ikiyüzlülük örneğidir.

***

Komünist partisi, çocuk işçiliği sorununa ilişkin taleplerini, parti programının “Emeğin Korunması” bölümünde şöyle ortaya koymaktadır:

“8) 14 yaşından küçük çocukların çalışmasının yasaklanması. 14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesi. 16-18 yaş arası için 4 saatlik, 14-16 yaş arası için 3 saatlik işgünü.”

“9) Ortaçağdan kalma bir yarı-feodal uygulama olarak çırakmığın tasfiyesi.”

Açıktır ki, bu sistem değişmeden çocukların çalıştırılması ortadan kalkmayacaktır. Bu nedenle komünistler kapitalizm koşulları altında “çocukların çalıştırılmasına son verilsin” gibi ütopik bir taleple hareket etmezler. Çünkü işçi çocuklar bu sistemde yaşamlarını sürdürebilmeleri için çalışmak zorundadırlar. Komünistler bu gerçeklikten hareket ederek, işçi çocukların genel ve mesleki eğitiminin sağlanması, çalışma saatlerinin yaşa göre sınırlandırılması, çalışma koşullarının düzeltilmesi, iş ve gelecek güvencesinin sağlanması taleplerini ileri sürerler.

Çocuk işçiliğini ortadan kaldıracak olan toplumsal sistem sosyalizmdir. Sosyalizmde 17 yaşına kadar zorunlu genel ve politeknik eğitim uygulanacak, eğitim üretici çalışma ile birleştirilecektir. Bugünkü koşullarda 14 yaşının üzerinde olup da çalışmak zorunda bırakılan çocuklar için biz üretimin genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesini savunuyoruz, oysa sosyalizmde bu ilişki tersinden bir anlam kazanacaktır. Aslolan 17 yaşına kadar zorunlu eğitimdir. Fakat bu eğitim üretime bağlanan, üretimle birleşen, bu anlamda politeknik nitelikte bir eğitim olacaktır.

Kapitalizm koşullarında ileri sürülen reform istemleri ile sosyalizm koşullarında sorunun bu kapsamdaki çözümü arasındaki temelli farka özellikle dikkat edilmek durumundadır. Nitekim bu fark kendini parti programının ilgili bölümlerinde de açıkça ortaya koymaktadır. Sorunun proletarya devriminin “Eğitim”e ilişkin maddesindeki konuluşu ile “Emeğin Korunması” bölümündeki maddede konuluşu arasındaki ilkesel ve temelli farka da buradan gelmekte ve bunun ifadesi olmaktadır.

Altını bir kez daha çizelim ki, çalışma yaşına ilişkin olarak 14 yaş sınırını ileri süren parti programının, çalışmanın mutlak biçimde genel ve mesleki eğitimle birleştirilmesi istemi ile 14-16 ve 16-18 yaş grupları için ileri sürdüğü çalışma saatleri istemleri gözden kaçırılırsa, sorunun esası gözden kaçırılmış olacaktır. Üretim eğitimle birleştirilmezse ve bunun da bir gereği olarak çalışma saatleri bu yaş gruplarına göre düzenlenmezse, 14-18 yaş arası çocuklar/gençler için çalışma kölece bir çalışmaya dönüşür. Parti programının emeğin korunmasına ilişkin bu maddesi, bu nedenledir ki, bütünlüğü içerisinde kavranmak durumundadır. Bu maddede yeralan ve birbirini bütünleyen istemleri, salt “14 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması”na indirgersek, büyük bir hataya düşmüş oluruz. Bunun kadar önemli olan, hatta bundan da önemli olan, 14 ile 18 yaş arası çocukların hangi koşullarda çalıştırılacağıdır.

Marks, erken yaşlarda eğitimle içiçe geçen üretken faaliyeti, yeni toplumun kuruluşu için büyük bir olanak olarak görüyor. Oysa kapitalizm koşullarında çocuk emeği, genel ve mesleki eğitimden koparılmakla kalmıyor, çocuğun en insanlık dışı koşullarda kölece çalıştırılması ve acımasızca sömürülmesi biçiminde kullanılıyor.

Çocuk emeğinin toplumsal üretime katkısı ancak sosyalizm koşullarında her türlü sömürüden ve yıkıcı etkiden kurtularak, pozitif anlamını bulabilecektir.

Sosyalizm kadın, çocuk, erkek işçi ve emekçilerin yürüteceği zorlu mücadeleler sonucunda koparılıp kazanılacaktır. Sosyalizmde çocuklar çocukluklarını yaşayacaklardır.

Kahrolsun kapitalizm, yaşasın sosyalizm!