Gençlik hareketi ve partinin gençlik çalışması

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde gelişme potansiyelleri iyice artan gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu kolektif-politik önderlik mekanizmalarını yaratmak ve bunun şimdiden zeminlerini oluşturmak güncel bir sorumluluk durumunda. Bunun kendiliğinden başarılamayacağı ise açık. Dolayısıyla yeni dönemde gerek genç komünistler gerekse politik gençlik örgütleri, somut hedefler doğrultusunda okul odaklı çalışmayı güçlendirip yaygınlaştırarak ve politik önderlik niteliğini-mekanizmalarını sistemli olarak geliştirerek, bu iddia ve misyonun hakkını verebilirler ancak.

  • Değerlendirmeler
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 16 Mayıs 2022
  • 08:00

Gençlik hareketi son yıllarda kesintili de olsa belli mücadele ve direnişler üzerinden kendisine yol açmaya çalışıyor. Bunun en yakın örneği, geçtiğimiz yılın başında kayyım rektör atamasına karşı başlayan ve hızla gençlik kitlelerinin ilgi odağı haline gelen Boğaziçi Direnişi oldu. Direniş süreç içerisinde sönümlenip kendi sınırlarına çekilse de, bu yılın başında yaşanan ve birçok kent ve okula yayılan barınma-yurt eylemleri, yemekhane boykotları, gençlik içerisinde önemli mücadele dinamiklerinin yerli yerinde durduğunu göstermektedir.

Okul merkezli çalışma ve Boğaziçi deneyimi

Başlı başına Boğaziçi süreci dahi, gençlik mücadelesinin güncel sorunlarına ve imkanlarına fazlasıyla ayna tutmaktadır. Dolayısıyla, gençlik hareketinin bu yakın dönem deneyimi bir dizi yönüyle irdelenmeli, yeni dönem gençlik mücadelesi için somut sonuçlar ve görevler çıkarılmalıdır.

Boğaziçi Üniversitesi, gençlik hareketinin ve akademik mücadelenin önemli merkezleri arasında yer alıyor. Bu noktada, akademi bileşeninin okul merkezli örgütlenme zeminlerine ve kendi sınırları içinde de olsa belli mücadele dinamiklerine sahip olması, önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Okulda öğrencilerin bir araya geldiği, kendisini ifade ettiği bir dizi kol-kulüp faaliyetleri ve siyasal öznelerin yer aldığı topluluk çalışmaları bulunuyor. Yakın geçmişte Dayanışma, bugünlerde ise Meclis üzerinden tanımlanan birleştirici oluşumlar ise Boğaziçi açısından bir başka önemli olanak.

Direniş öncesi tüm bu zeminler, dinci-faşist rejimin Boğaziçi’ni hedef alan saldırıları ve kuşatması karşısında hareketli bir yapıya sahipti. Bir başka ifade ile saldırlar karşısında üniversite içerisinde dinamik bir süreç işliyordu. Bütünlüğü üzerinden bu tablo, direnişin bir ön sürece dayandığını, okul merkezli önemli dayanaklara sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Kayyım saldırısı karşısında ortaya konan refleksin ve gelişen eylemlerde Boğaziçi’nin sürükleyici bir merkez konumuna yerleşmesinin gerisinde de bu imkanlar yer almaktadır.

Bu açıdan Boğaziçi Direnişi’nden çıkarılması gereken ilk sonuç, özellikle gençlik hareketinin merkezi konumunda olan üniversitelerde, okul içerisindeki örgütlenmelerin ne denli önemli bir yer tuttuğudur. Zira, kol-kulüp, topluluk, dayanışma, meclis vb. özgün ve zengin örgütlenme zeminleri olmaksızın bir mücadelenin ya da direnişin soluklu olması, öne çıkması ve giderek odak haline gelmesi mümkün değildir.

Bu elbette tüm üniversite merkezli mücadeleler için geçerlidir. Fakat gençlik hareketinin taşıyıcı kolonları olarak öne çıkan ODTÜ, Boğaziçi, İÜ gibi üniversitelerde bu türden oluşumların ne denli kritik bir öneme sahip olduğunu son direniş deneyimi üzerinden bir kez daha görmüş bulunuyoruz.

Gençlik hareketinin önderlik sorunu

Boğaziçi süreci gençlik hareketi açısından bir başka gerçeğe daha ayna tutmuş bulunuyor. Gençlik hareketinin kolektif-politik bir önderlikten yoksun olduğu gerçekliğidir bu. Her ne kadar Boğaziçi’nde okul merkezli oluşumlar direniş öncesinde ve sonrasında önemli birer dayanak rolü oynamış olsa da, toplam gençlik hareketinin örgütlenme ve mücadele düzeyindeki geriliği ve merkezi bir kolektif önderlikten yoksun oluşu, direnişin ilerletilmesinin önündeki en büyük zafiyetlerden biri oldu.

Üniversitelerde o gün için Dayanışma formunda oluşan yerel çalışmalar ise, gençlik mücadelesinin toplamda ihtiyaç duyduğu sorumluluklardan ve konumdan hayli uzak bir tabloya sahipti. Hızla toplumun ve gençlik kitlelerinin ilgi odağı haline gelen direnişin gerisin geri Boğaziçi’ne hapsolmasında da, yine bu zafiyet belirleyici bir rol oynadı. Direnişi önceleyen süreçte dinamik bir tabloya sahip olan Boğaziçi merkezli örgütlenmeler dışta tutulursa, hareketin etkisiyle ve çoğu da direniş sönümlenirken oluşan Dayanışma çalışmaları, kendi zemininden kopuk ve politik gençlik örgütlerine daralan bir tabloya sahipti.

Harekete geçen gençlik kitlelerine önderlik edebilecek güçler elbette politik gençlik örgütlenmeleri olabilirdi. Fakat son deneyim bir kez daha gösterdi ki, gençlik örgütlerinin neredeyse tamamı hareketi birleştirecek, ileri taşıyacak konum ve misyondan hayli uzak bir tabloya sahipti. Dahası, ufku kendinden menkul birçok gençlik örgütü gelişen mücadelenin arkasında sürüklendi. Gençlik hareketinin genel ihtiyaçlarından çok kendi önceliklerini esas alan bir tutumla hareket etti. Hal böyle olunca, bırakalım direnişe önderlik etmeyi, zaman içerisinde bozucu-dağıtıcı birer etkene dönüştüler.

Bu noktada genç komünistlerin direnişi birleştirme, ileri taşıma ve kolektif önderlik mekanizmaları yaratma konusunda ortaya koyduğu ısrarlı çaba ve müdahaleler ise yetersiz ve karşılıksız kaldı.

Boğaziçi deneyimi, yeni dönemde gelişecek gençlik mücadeleleri ve birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi yaratma iddiası bağlamında, politik-pratik önderlik mekanizmalarının ne denli kritik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha doğrulamış bulunuyor. Başta genç komünistler olmak üzere, gençlik mücadelesine sorumluluk duyan, tüm çalışmalarını politik, kitlesel, birleşik ve devrimci bir gençlik hareketinin önünü açma bakışıyla örgütleyen gençlik örgütlerinin, önümüzdeki süreçte kendi sorumluluklarına, misyon ve iddialarına bu geniş çerçevede bakabilmesi ise önemli bir yerde duruyor.

İçinden geçmekte olduğumuz dönemde gelişme potansiyelleri iyice artan gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu kolektif-politik önderlik mekanizmalarını yaratmak ve bunun şimdiden zeminlerini oluşturmak güncel bir sorumluluk durumunda. Bunun kendiliğinden başarılamayacağı ise açık. Dolayısıyla yeni dönemde gerek genç komünistler gerekse politik gençlik örgütleri, somut hedefler doğrultusunda okul odaklı çalışmayı güçlendirip yaygınlaştırarak ve politik önderlik niteliğini-mekanizmalarını sistemli olarak geliştirerek, bu iddia ve misyonun hakkını verebilirler ancak.

Bir ara deneyim: Barınma-yurt eylemleri

Geçtiğimiz eğitim-öğretim dönemi, pandemi-kriz ikilisinin biriktirdiği ağır sorunlarla birlikte açıldı. Üniversite gençliğinin temelde eğitim alanı olmak üzere, geçinme, barınma, beslenme ulaşım vb. bir dizi alanlarda yaşadığı sorunların görülmemiş boyutlara ulaştığı bir tabloda, bir buçuk yılın ardından yüz yüze eğitim sistemine geçildi.

Verili koşulları önden değerlendiren genç komünistler ve birçok gençlik örgütü, açılış sürecinde öne çıkması kaçınılmaz olan barınma-yurt sorununu merkezine alan çalışma ve eylemler örgütlediler. Bu konuya girmeden önce, okulların açılmasıyla birlikte İstanbul gibi metropol kentlerden Kürt illerine değin birçok ildeki üniversitelerde-yurtlarda, barınma sorunu üzerinden kendiliğinden tepki eylemlerinin yaşandığının altını çizmek gerekiyor. Üniversite kampüslerinde ve yurtlarda yetersiz, niteliksiz ve yüksek ücretli barınma koşullarına karşı yapılan eylemler, yine yemekhane zamlarına ve yetersiz-niteliksiz beslenme koşullarına karşı gelişen tepkiler, üniversite gençliğinin genelinde ciddi bir öfke biriktiğinin göstergesi oldu.

Bu öngörülebilir duruma rağmen, gençlik örgütlerinin eylem çizgisi ve pratiği, gençlik kitlelerinin genelini kucaklamaktan uzak, dar grupçu ve okul merkezli konumlanıştan yoksun bir tabloya sahipti. Parklarda ya da belli merkezlerde aynı talepler üzerinden fakat farklı gençlik örgütleri tarafından başlatılan nöbetler, üniversite gençliğinin barınma sorununu toplumun gündemine taşıması bakımından anlamlı oldu. Fakat bu eylemler dağınık, okul merkezlerinden kopuk ve gençlik kitlelerini birleştirecek bir eksenden yoksundu. Bir tarafta üniversitelerde ya da yurtlarda kendiliğinden patlak veren görece kitlesel eylemler yaşanırken, öte tarafta kent merkezlerinde öğrenci gençlik örgütlerine daralmış nöbet eylemleri sürdürüldü. Gençlik kitleleri ile birleşemeyen bu eylemli süreçler, kısa bir zaman diliminin ardından sönümlenip, sonlandırıldı.

Barınma süreci, gençlik mücadelesi bağlamında, ajitasyon-propaganda faaliyetinden eylem-etkinlik hattına kadar toplam mücadelenin gençlik kitlelerinin içerisinde kurulmasının önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu denli yakıcı ve yaşamsal sorunların üniversite gençliğini derinden etkilediği, dahası tepkisini ve öfkesini açığa çıkardığı koşullarda, gençlik kitleleri ile bütünleşmenin imkanlarının her geçen gün arttığını ayrıca gösterdi.

Gençlik hareketi ve partinin gençlik çalışması

Toplam gençlik çalışmamız üzerinden öne çıkan en büyük zaafiyet alanı, süreç içerisinde çok sınırlı kentlere ve üniversitelere daralmış olan faaliyet tablosunun hala daha aşılamamış olmasıdır. Gençlik çalışmamızın devam ettiği alanlarda ise, gençlik hareketinin dinamosu konumunda olan okullarla ilişkilenmek, çalışmayı bu okullara taşımak ve yerleşik hale getirmek konusunda belirgin bir zorlanma yaşanmaktadır. Son dönemde belli yüklenmelerle kimi anlamlı ilk adımlar atılmış olsa da, henüz bunlar güvenceden ve kalıcı zeminlerden yoksundur.

Öte yandan, bugünkü çalışma ve faaliyet kapasitemiz göz önüne alındığında, gerek kendi çalışmasına gerekse gençlik hareketinin geneline dönük politikalar üreten bir gençlik merkezinin bulunması ise önemli bir olanaktır. Elbette bu alanda da belli zorlanmalar ve sorunlar yaşanmaktadır. Fakat her şeye ve mevcut darlığa rağmen, gençlik mücadelesinin toplamını esas alarak dönemsel çalışmanın hattını belirleyen, araçlarını tanımlayan, gençlik kitlelerine dönük talep ve formülasyonlar oluşturan bir merkezi çalışma devam etmektedir.

Bu alanda yaşanan zorlanma ve aksamaların gerisinde ise gençlik merkezinin niteliksel yetersizliklerinin yanı sıra, gençlik çalışmasının darlığına da bağlı olarak, yerellerden ve parti örgütlerinden gereğince beslenememesi yer almaktadır.

***

Merkezi ve yerel planda gençlik çalışmamızın darlığını kırıp yeni alanlara, kentlere ve üniversitelere doğru genişlemesi sorunu ise, dar anlamda gençlik güçlerinin çabası ile başarılamayacak kapsamda bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Dolayısıyla, gençlik çalışmasındaki mevcut darlığı kırma sorumluluğunu salt gençlik çalışmasının güçleri üzerinden tanımlamak ve onların yapacakları sınırında ele almak büyük bir yanılgı olacaktır. Bu sorumluluk her şeyden önce toplam parti örgütünün önünde durmaktadır.

Bu konuda partinin önünde duran ve hala da güncelliğini koruyan sorumluluklar, partimizin V. Kongresi’nde (2015) aşağıdaki başlıklar üzerinden ortaya konulmuş, onu izleyen VI. Parti Kongresi’nde (2018) de bu sorumlulukların altı bir kez daha önemle çizilmiştir:

“- Kongre sonrası dönemde tüm il komiteleri ve alt bölge komiteleri, sınıf çalışmasının yanı sıra gençlik çalışmasına yönelik özel bir yoğunlaşma içerisine girebilmelidir. Bu alana ilişkin özel olarak güç ayırmalı ve somut bir planlama yapabilmelidir.

- Halihazırda potansiyel olarak kazanılmış ve çalışmamıza katılan güçlerle çok yönlü olarak ilgilenmelidir.

- Yerel parti örgütleri tarafından sistemli biçimde ve somut bir plan dahilinde gençlik güçleri parti çizgisi temelinde çok yönlü olarak eğitilmelidir.

- Gençlik çalışması etrafında şekillenen yeni güçleri devrimci kimlik ve iddia planında güçlendirerek devrim davasına kazanabilmek için, yerel parti örgütleri hedefli bir şekilde bu güçlerin devrimcileşme süreçlerine yoğunlaşabilmeli, gerekli her durumda bire bir ilgilenebilmelidir.

- Tüm bunlarla birlikte, komünist gençlik çalışmasının olduğu tüm yerellerde yerel gençlik komiteleri kurma hedefi ile hareket edilmelidir. Bu adımların atıldığı koşullarda merkezi gençlik komitesinin genişletilmesi ve her yerel tarafından temsile edilmesi olanakları da doğacaktır.

Yukarıda tanımlanan hedeflere asgari oranda ulaşıldığında, parti çalışmasının tüm alanlarını kesen bir gençlik yapılanması inşa etmenin önkoşulları oluşacaktır.”

Buradan da anlaşılacağı üzere, önümüzdeki süreçte gençlik çalışmamızın verili darlığını aşıp yeni bir düzeye sıçraması, parti örgütlerinin bu konuda ortaya koyacağı irade ve çabaya bağlıdır. Toplam parti örgütlerimiz sorunu bu açıklıkta ele almalı, gerek gençlik hareketi içerisinde sürükleyici bir konum üzerinden yer edinmek, gerekse partiye yeni kadro adayları kazandırmak hedefiyle hareket etmelidir. Zira başarılı bir gençlik çalışması partimizin yakıcı bir şekilde yaşadığı kadro sorununun da asgari oranda çözüme kavuşmasının olanaklarını yaratacaktır.

İçinde bulunduğumuz koşullar, gençlik kitleleri içerisinde büyüyen hoşnutsuzluk ve tepki bunun imkanlarını her geçen gün olgunlaştırmaktadır. Burada yapılması gereken şey hem çalışmamızın sürdüğü alanlarda hem de henüz gençlik alanına adım atmadığımız kentlerde somut bir plan doğrultusunda hedefler belirlemek, bu hedeflere yoğunlaşacak güçleri saptamak ve sistemli olarak gençlik içerisinde çalışma yürütmektir.

(www.tkip.org ’da yer alan Ekim, sayı 32, Mayıs 2022 sayısından alınmıştır…)