Geleceği kazanmak için ileri!
Son yıllarda liseli gençliğin özellikle siyasal gündemlere refleksi ve alanlara kitlesel çıkışı göz ardı edilemez bir gerçeklik oldu. Hemen hemen her sene yapboz tahtasına dönen sınav sistemine ve kopya rezaletlerine yönelik öfke bu gerçekliği kamçılayan bir başka etken olarak liseli gençliği sokaklara itti ve sonunda öfke, Haziran barikatlarına taştı. Gelinen yerde Haziran Direnişi ardında bıraktığı mücadele ruhuyla beraber geri çekilmiş olsa da direnmenin onurunu kendisini yaratan kitlelere armağan etti. Bundan sonra bu mücadele ruhu ve onuru toplumun her bir kesimin evine, fabrikasına, okuluna, işyerine, mahallesine taşındı. Liseli gençlik de bu ruhu ve onuru kendi cephesinden liselerine taşıdı. Son olarak yolsuzluk ve rüşvet operasyonları bu sistemin kirli yüzünü bir kez daha geniş kitlelere gösteriyorken liseli gençliğin de kendi cephesinden öfkesi kabarıyor. Liseli gençliğin düzenin kurumlarına ve dolayısıyla düzenin kendisine olan güvensizliği perçinleniyor, kurtuluş umudu ise daha çok devrime, sosyalizme yöneliyor. Bu demek oluyor ki gün geçtikçe çelişki derinleşiyor.
Liseli gençliğin düzenle olan çelişkisini iyiden iyiye hissettiği ve hissettirdiği bir dönemden geçiyoruz. Kapitalist sistem, gençliğe gelecek veremeyeceğini son on bir yıllık AKP hükümetinin icraatlarıyla birlikte bir kez daha tescillemiş oldu. Tüm dünyada “ya kapitalist barbarlık ya sosyalizm” ikileminin kendini yakıcı olarak dayattığı şu günlerde liseli gençlik de sistemin vantuzlarını yüreğinden söküp atacak dinamiklerini biriktiriyor. Çelişkinin keskinleştiği yerde ise sistemin liseli gençliği zapturapt altına alma çabaları, bu çabaların sonucu reformizmin önü açılan etkisiyle birlikte baskı ve tehditleri de elbette ki yoğunlaşıyor.
Liseli gençliğin düzenle arasında bulunan köprüleri atmaya elverişli karakteri sistemin ona dönük saldırılarının ana sebebini oluşturuyor. Haziran Direnişi’nin ardından liseli gençliğe dönük getirilen bir dizi uygulama bu saldırıları somutluyor. Devamsızlık gün sayısının aşağıya çekilmesinden geçme notunun yükseltilmesine, okullarda turnike uygulamalarına dek bir dizi başlık liseli gençliği sokaklardan ve dolayısıyla mücadeleden alıkoymayı hedefliyor. Bunun yanında ise özellikle öncü devrimci liselilere yönelik aile faktörü devreye sokularak kapitalist sistem bu toplumdaki en küçük birimini liseli gençliği dizginlemek adına kullanıyor. Sistemin açık saldırılarını çeşitlemek mümkün ancak gereksiz. Zira bu saldırılarda taraflar açık ve net. Saldıran düzenin sözcüleri, sistemin kendisi. Ancak daha tehlikeli olanı var ki, o da “devrimci” etiketiyle liseli gençliğin karşısına çıkan liseli gençliğinin duyarlılıklarına seslenen ve kendisine liseli gençlik içerisinde azımsanmayacak bir taban bulan reformizmdir. Halen daha liseli gençliğin öncü tabanı ağırlıklı olarak reformizmin etki alanına hapsolmuş bulunuyor. Devrimci değerler ve propaganda üzerinden tuttukları liseli gençliğin bu alana hapsolmuş olması elbette ki toplumsal hareketin verili düzeyi ve toplam gençlik hareketinin taşıdığı zaaflardan bağımsız değildir. Fakat burada liseli genç komünistlerin alacakları tutum verili durumun sonuçlarına biat etmek değil, devrimci müdahalenin sorunlarını, araçlarını ve komünist gençlere düşen görevleri tartışmak olacaktır.
Liseli gençliği devrim saflarıyla buluşturmak, liseli gençlik hareketine önderlik etmek ancak ve ancak proletaryanın kızıl bayrağını kuşanan genç komünistlerin omuzlayabileceği bir pratiktir. Tersinden ise ancak ve ancak bu öncü misyon bilinciyle liseli gençlik hareketinin dinamiklerini görüp değerlendiren handikaplarını ise aşma iradesi gösteren bir pratiğe imza atılabilir. Liseli gençliğin biriktirdiği dinamikler devrimci saflarla buluşmasını sağlayacak olan elbette ki son tahlilde, sistemin çok yönlü saldırılarına ve reformizmin uğursuz rolüne kalkan olacak olan devrimci çalışmanın kendisidir.
Tüm bu pratik içerisinde ise liseli gençliğe yönelen saldırıları püskürtecek güç biriktirilecektir. Düzenin açık gizli tüm saldırıları yükselen devrimci çalışmanın gücüyle bertaraf edilecektir. Düzenin kirli ideolojik saldırıları ve reformizmin uğursuz rolü karşısında devrimci bir odak olarak dikilecek olan liseli çalışması bugünden yarını kazanma perspektifiyle bu yükü omuzlayacaktır.
Bugün ise, daha özelinden sorunu ortaya koymak gerekirse, liseli güçlerin düzenin temsil zincirleriyle zamansız hesaplaşmasından kaçınmak gerekir fakat bu sağduyulu yaklaşımın tersinden liseli güçleri mücadelenin gerisine düşürme tehlikesini beslediği unutulmamalıdır. Sistematik, bilinçli ve hedefli militan bir çalışma liseli güçleri kuşattığı oranda ileriye doğru atılan her adım cesaretlendirilmeli ve güçlendirilmelidir.
İşte bu bilinçle bulunduğu tüm alanlarda devrimci çalışmalarıyla liseli gençliği kucaklayan genç komünistler, güne yüklenip geleceği kazanma perspektifiyle hareket etmektedir. Ortaya konulan politik hat ve araçlar bu çerçeveye oturmalı, bu çerçevede anlam kazanmalı ve rolünü oynamalıdır.
* * *
Elbette ki her politik çalışma gibi liseli gençlik alanında yürütülen çalışmanın da kendi içinde taşıdığı özgün ve genel sorun alanları bulunmaktadır. Kitle çalışmasının sorunlarından hareketin gündemlerine, genel sosyalist propagandanın düzeyinden liseli gençlerin “aile” faktörü gibi daha özgün sorun alanlarına, liseli güçlerin politik pratik eğitim sorununa dek bir dizi başlık çalışma alanının tartışma konularıdır.
Ancak artık tüm bu başlıklar bugün içerisinden geçmekte olduğumuz politik atmosfer içerisinde, düzenle var olan çelişkinin derinleştiği yerde tekrar anlamlanmakta ve sonuçlar çıkarmaktadır. Bugün artık liseli gençliğin önünde duran tüm sorun alanları ve liseli gençliğin tüm talepleri bu bağlamda değerlendirilmek zorundadır.
Liseli gençlik çalışmamızın başlıklarına ve araçlarına geçmeden önce vurgulamak gerekir ki, liseli gençlik hareketinin genel sorun alanları ve ihtiyaçlarını tanımlamak ve buradan doğru harekete politik öncü misyonu bakışıyla politik-pratik bir hat örmek devrimci liseli çalışmamızın ana çerçevesini oluşturmaktadır. Demek oluyor ki, toplam liseli gençlik hareketine müdahale etmek ve devrimci bir odak olarak kızıl bayrağı yükseltmek liseli genç komünistlerin başlıca kaygısı ve ödevidir. Bu ödevi yerine getirmenin bir koşulu da hiç şüphesiz liseli gençlik çalışmamızın kendi darlığını kırabileceği, kendi siyasal güçlerini nitelik ve nicelik açısından bir sıçramaya tabi tutacağı bir pratikten geçmekte ve bu pratik ise tam da devrimci ödevin bağrında gerçeklik kazanacaktır. İşte burada yürütülen tüm tartışmaya bu iç içe geçen iki etken zemin hazırlamalıdır.
* * *
Haziran Direnişi bir kez daha göstermiştir ki, liseli gençlik akademik gündemleri ile siyasal gündemler arasındaki bağı kurabilmekte ve bu bağ bir kez kurulduğu takdirde ise siyasal talepler üzerinden mücadele sahnesinde yerini almayı bilmektedir. Dünden farklı olarak bugün liseli gençlik devrim ve sosyalizm propagandasına daha açık, devrimci mücadelenin özgürleştirici etkisine daha fazla muhtaçtır. Bu olgu aynı zamanda liseli gençliğin reformizmin etkisini parçalayacak koşullarının da olgunlaşacağını müjdelemektedir. Bu iyi niyetli bir sav olmanın ötesinde devrimci çalışmamızın olanaklarını biriktirmek için bir ilk işaret olabilmelidir. Yeter ki genç komünistler, bu işareti değerlendirerek devrimci liseli çalışmalarını örerken tarihsel misyonlarına paralel olarak ele alabilsinler. O halde liseli gençlik çalışmasının gündemleri ve bu doğrultuda talepleri belirlenirken bu olgu göz önünde tutulmalı ve çalışmanın ağırlık noktasının akademik sorunların politik arka planını oluşturan siyasal gündemler üzerinden şekillenmesinden, sosyalist propagandanın öne çıkmasından geri durulmamalıdır. Örneğin devamsızlık sorunu işleyen bir çalışma çubuğu Haziran Direnişi’nin ardında yatan korkuya bükebilmeli, tam da saldırının ana hedefini teşhir ederek mücadele saflarına çağrıyla birlikte politik pratik hattını oluşturabilmelidir. Bugün gelişen her siyasal sorun karşısında liseli gençliğin sesi olabilmek, liseli gençliği devrim saflarında taraflaştırmak ve liseli gençlik hareketine öncülük edebilmek çalışmanın gündemleri arasındaki bu diyalektik bağı cüretle kurabilmekten geçmektedir. Politik planda kurulacak bu bağı pratikte liseli gençliğe taşımak ise çalışmanın üreteceği esnek araçlara, bu araçların amacına uygun kullanımına ve bağlıdır.
Buradan çıkarılacak sonuçlardan biri, sosyalist propagandanın daha yaygın ve daha güçlü örülmesi gerektiği olmalıdır. Liseli gençlik kitlelerin bu propagandaya bu denli açık olduğu bugün, devrimci bir odak olarak liseli gençliğin önüne çıkma ödevi genç komünistlerindir. Gerek yazılamalarla, gerek yayınlarla, özel-yerel bültenlerle, sosyal medya aracılığıyla vb. devrim ve sosyalizm propagandasını liseli gençliğe götürmekle karşı karşıyadır.
Üzerinde durulması gereken bir diğer başlık ise özneleşme, özneleştirme olmalıdır. Genç komünistlerin devrimci çalışmasının tartışmasız her daim önüne koyduğu bu başlık bugün somut ayaklarını oluşturacak, kendi yolunu yürüyecek dinamiklere fazlasıyla sahiptir. Tüm yaşanan süreç liseli gençliğin adımlarını etkilendiği devrimci propagandanın ötesine yöneltmekte, örgütlenmekte ve dahası örgütlemekte olduğunu göstermiştir. Bu açıdan çalışmanın araçları belirlenirken liseli gençliğin kendisini devrimci çalışma içinde konumlayabilecekleri ve çalışmanın her bir halkasında kendilerini tarifleyerek üretebilecekleri bir hat oluşturmak elzemdir. Okuma gruplarından yayın komisyonlarına, sosyal-kültürel çalışma gruplarından atölyelerden imza-yazı kampanyalarına kadar bir dizi araç tariflenebilmelidir. İnisiyatif alanları oluşturulmalı, esnek örgütlenme modelleri liseli gençliğin yaratıcılığına ve kabiliyetine güven duyularak yaratılmalıdır.
Liseli gençlik çalışması içerisinde liseli güçlerin çok yönlü eğitimi ise altı çizilmesi gereken bir başlık olarak önümüzde durmaktadır. Her daim sonuç olarak pratiğin öğretici olduğu unutulmadan liseli güçlerin politik pratik eğitimi, örgütlenen toplam çalışmanın ayrıca bir başlığı olarak ele alınabilmeli, çalışmanın ihtiyaçlarına ve toplam toplumsal siyasal gündemlerle paralel olarak işlenebilmelidir. Yarıyıl tatillerinde hayata geçirilen Devrim Okulları pratiği bu açıdan oldukça anlamlı deneyimler ve sonuçlar biriktirmektedir. Bu müdahalenin kendisini tüm dönemi kapsayan seminer, toplantı vb. üzerinden biçimi değişse de misyon ve amacını koruyarak sürdürmek gerekmektedir. Liseli güçlerimizin ve liseli çalışmamızın buna fazlasıyla ihtiyacı vardır.
Toplamda devrimci liseli çalışmasının ortaya koyduğu tüm politik pratik hat ise en sonu, kendisini eylemsel süreçlerle birlikte harmanlanmalı “sokak” ve dolayısıyla demek oluyor ki mücadele, güçlü bir alternatif olarak liseli gençliğin karşısına çıkarılmalıdır.
Sonuç olarak; liseli genç komünistlerin baharı kazanmayı hedefleyen devrimci çalışmaları işte bu bilinçle, sosyalist propagandanın öne çıktığı, akademik-siyasal gündemler arasındaki bağın bugün gelinen yerde daha cüretkâr kurulduğu, politik çalışmanın liseli gençliğe esnek ve yaygın araçlarla ulaştığı ve en sonu eylemsel bir hatla birleşen bir rotayla yürütülmelidir.
Liseli gençlik çalışması kendi güçlerini yaratacak, geliştirecek ve liseli gençliği kucaklayan devrimci bir odak olacaktır. Bunu iddia edecek güç ve tarihsel misyona sahip olan genç komünistler liseli gençliğin düzenle arasında var olan çelişkinin daha da derinleşeceği ikinci eğitim öğretim dönemine devrimci baharın coşkusuyla hazırlanmaktadır.