Ukrayna krizinin yakından takip edildiği Arap basınında, konuyla ilgili yazılan bütün haber, yorum ve makalelerde, “Savaşın Ukrayna ile Rusya arasında değil; ABD’nin başını çektiği batı kampı ile Rusya arasında olduğu” fikri hakim. Bazı analizlerde Körfez ülkelerinin ABD’nin politik baskısına yanıt vermekte isteksiz olduğu ve petrol fiyatlarındaki yükselişten memnun olduğu belirtiliyor.
Arap dünyasında İran eksenine yakınlığıyla bilinen Rai al Youm gazetesinin başyazarı Abdulbari Atwan, Putin’in Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıdığını ilan etmesini ve sonrasında Ukrayna’nın başkenti Kiev’e kadar girmesini, girilen bilek güreşinde Rusya’nın ilk raundu kazanması olarak yorumladı. Atwan, “Sovyet işgali sırasında Afganistan’dakine benzer şekilde, Putin ve güçlerini Ukrayna’dan çıkarmak için silahlı bir halk direnişi başlatma seçeneği mevcut. Ancak garanti edilmeyen ve sonuçları olmayan bir seçenek. ‘Mücahitlerin’ devreye sokulduğu ‘İslami’ Afganistan’da başarılı olanın, Hıristiyan Ukrayna’da başarılı olacağı garanti edilmez” yorumunda bulundu. Ayrıca, “Avrupa ekonomisi, yalnızca yüksek yakıt fiyatları nedeniyle değil; aynı zamanda güvenlik ve istikrarsızlık, kendi içinde ve belki de onunla ABD arasında büyüyen çatlaklar nedeniyle Amerikan yaptırımlarının en büyük kurbanı olacaktır” dedi.
Ukrayna’daki gelişmeler, “Savaş Üzerine” adlı yapıtın yazarı Clausewitz’in yeniden hatırlanmasına neden oldu. BAE basının amiral gemisi durumunda olan al Halic gazetesi, “Karşılıklı Baskı” başlıklı başyazısında Clausewitz’in “Savaş Üzerine” adlı kitabına gönderme yaparak “Savaşın, siyasetin devamı olan bir araç” olduğuna dikkat çekti. Gazete Ukrayna’daki gelişmelerle ilgili olarak; “Şu anda Ukrayna cephesinde yaşananlar bir yanda Rusya’nın, diğer yanda ABD ve NATO’nun savaşa başvurmadan bir anlaşmaya varmak için her iki taraftaki mevcut tüm baskı araçlarının kullanıldığı şiddetli bir siyasi savaştır” ifadelerine yer verildi.
Ukrayna’da ortaya çıkan gelişmelerle ilgili olarak en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin olacağı başından beri aşikardı. Bir yandan turizm, enerji ve özellikle Suriye’de izlediği siyasette göbekten bağlı olduğu Rusya’ya; diğer yandan NATO’ya 70 yıl önce üye olarak Sovyetlere karşı ön karakolu olma misyonu nedeniyle politikasında en sonunda her daim belirleyici olan ABD önderliğindeki Batı ittifakı var. Ortadoğu’da Türkiye uzmanı olarak bilinen Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin; “Büyük menfaatler çökme tehlikesiyle karşı karşıya: Türkiye iki durum arasında” başlıklı makalesinde tam da bu noktaya dikkat çekiyor.
Nureddin, makalesinde Türkiye’nin, Ukrayna krizindeki gelişmeleri memnuniyetle izlemediğini ve arabuluculuk çalışmasında başarısız olduğunu hatırlattı. İki tarafla olan ilişkileri nedeniyle olayların merkezinde yer aldığını belirtti. Emekli General Nejat Eslen’den alıntılayarak Zbigniew Brzezinski’nin ünlü Büyük Satranç Tahtası adlı kitabına değineek ve “en iyi Rusya’nın Avrupa Rusya’sı, Sibirya Rusya’sı ve Doğu Rusya olarak üçe bölünmüş Rusya” olduğunu ifade ederek, ABD’nin Rusya ile ilgili niyetini ortaya koymuş olduğuna atıfta bulundu. Nureddin, konuyla ilgili yazdığı diğer bir makalede Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının, Türkiye’nin Moskova ve Batı ile “aynı mesafe” açısından imrenilecek bir konumda görünmediği bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çekti.
Suudi basının önemli gazetelerinde al Arab, manşet haberinde Ukrayna’daki gelişmelerle ilgili olarak BAE’nin ABD’nin stratejik olarak gerilediği ve bundan dolayı güvenilmez olduğuna dair bir inancı olduğunu yazdı. Haber analizde, “Suudi Arabistan, Ukrayna krizi konusunda kesin bir pozisyon açıklamamasına rağmen, üretimi artırma ve petrol fiyatlarını düşürme yönündeki Amerikan baskılarına yanıt verme konusundaki isteksizliği, ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimine ayak uydurma babında şüpheci yaklaştığına işaret ediyor” denilirken, önümüzdeki süreçte petrol üretimiyle ilgili olarak “Üretici ülkelerin hiçbiri, fiyat farkı kasalarına girdiği sürece mevcut üretim seviyesini değiştirmek için acele etmiyor gibi görünüyor” denildi.
İlk raundun kazananı Putin
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
(…) Başkan Putin’in aklından neler geçtiğini kimse bilmiyor ya da bir sonraki adımlarını tahmin edemiyor. Ancak kesin olan şu ki Rus ordusunun Kiev’i ele geçirmesi, askeri gücü için bir sonraki durak olacak. ABD’nin ekonomik yaptırım tehditlerini umursamadığı açık. Çünkü bu yaptırımlar, kırk yılı aşkın süredir devam etmesine rağmen İran’ı dize getirmeyi başaramadı.
Viyana’da gerçekleşen nükleer müzakerelerden de anlaşılacağı gibi Amerikan yönetimi için bir yük haline geldi. Yaptırımlar, kaçınılmaz olarak daha güçlü bir şekilde karşılık verecek olan Putin’i diz çöktürme hedefine ulaşamaz.
ABD’nin ambargo ve ekonomik yaptırımların yanı sıra, geçen yüzyılın seksenlerinde Sovyet işgali sırasında Afganistan’dakine benzer şekilde, Putin ve güçlerini Ukrayna’dan çıkarmak için silahlı bir halk direnişi başlatma seçeneği mevcut.
Ancak garanti edilmeyen ve sonuçları olmayan bir seçenek. “Mücahitlerin” devreye sokulduğu “İslami” Afganistan’da başarılı olanın, Hıristiyan Ukrayna’da başarılı olacağı garanti edilmez.
Daha da önemlisi, Putin’in Rusya’sı, Suriye’deki “İslami militanlara” karşı mevcut savaştan elde ettiği silahlı milislerle başa çıkma konusunda çok fazla deneyime sahip. Suriye’den önce de Çeçenya, Gürcistan ve nihayet Özbekistan’daki muadillerine karşı, Grozni’yi kim yerle bir ettiyse, aynı senaryoyu Kiev’de de tekrarlayabilir.
Rusya, Napolyon’u ve ondan sonra Hitler’i yendi. Nükleer denizaltı ordusuna ek olarak, 7 bin nükleer savaş başlığı, on binlerce hipersonik füze ve Amerikan emsallerinden çok daha üstün binlerce savaş uçağı içeren bir askeri cephaneliğin tepesinde oturan ve nükleer savaşa girmekten çekinmeyecek Putin gibi bir liderin Amerika’ya teslim olabileceğine inanmıyoruz.
Putin şimdiye kadar Amerika ile çatışmanın ilk turunda en büyük kazanan olarak ortaya çıktı. Dünyanın en büyük gaz ve petrol ihracatçısı olan ülkesi, son birkaç günde gelirlerini şişirdi. Petrolün varil fiyatı 107 dolara yükseldi. Gaz fiyatları yüzde 35 arttı. Gerilim büyümesi durumunda, ki kaçınılmaz olarak büyüyecek fiyatlar birkaç katına çıkabilir.
Avrupa ekonomisi, yalnızca yüksek yakıt fiyatları nedeniyle değil; aynı zamanda güvenlik ve istikrarsızlık, kendi içinde ve belki de onunla ABD arasında büyüyen çatlaklar nedeniyle Amerikan yaptırımlarının en büyük kurbanı olacaktır.
Karşılıklı baskı
al Halic
Başyazı
Prusyalı strateji yazarı Carl von Clausewitz, “Savaş Üzerine” adlı kitabında, siyaset ve savaş arasındaki ilişkiden bahseder. Düşmana koşullar empoze ederek ve mevcut maksimum güç araçlarını kullanarak savaş için hedefler belirler.
Clausewitz, Savaşı siyasete bağımlı bir araç olarak görür. Ona göre, “Savaş siyasetin başka araçlarla (şiddet araçlarıyla) devamıdır”. Bütün savaşların amacı, düşman silahlı kuvvetlerini yok etme yoluyla onun iradesini teslim almaktır.
Şu anda Ukrayna cephesinde yaşananlar bir yanda Rusya’nın, diğer yanda ABD ve NATO’nun savaşa başvurmadan bir anlaşmaya varmak için her iki taraftaki mevcut tüm baskı araçlarının kullanıldığı şiddetli bir siyasi savaştır.
Karşılıklı askeri yığınaklar, geniş kara ve deniz manevralarının yanı sıra Rusya’nın güneydoğu Ukrayna’daki Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanıması ve Rus birliklerinin gönderilmesi, buna Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı yaptırım kararları tüm bunlar iki taraf arasındaki siyasi savaşta “çatışma araçlarının” bir parçası.
Rusya ve ABD arasında, Avrupa’daki Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması ve Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması konusunda her iki tarafça ele alınması ve geri dönülmesi gereken çekişmeli meseleler var.
Bütün bu mesele, Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra geçen yüzyılın doksanlı yılların başından beri ABD’nin tek başına üzerinde durduğu uluslararası sistem üzerindeki mücadelenin özüyle ilgili olduğu için çözümü zor görünüyor.
Ancak durumun gerçekliği ABD Başkanı Joe Biden yönetimine büyük uluslararası krizlerin, daha kötüsünden kaçınmak için herkesin çıkarlarını dikkate alan zor siyasi kararlar almak için bir katalizör olması görevini dayatıyor.
Körfez, Ukrayna krizini izliyor: Bir gözü Washington’un acizliğinde, diğer gözü petrol fiyatlarında
al Arab
BAE, Batı’nın Rusya’ya karşı gerginliğin tırmandırılmasıyla ilgilenmediğini ve Moskova ile ilişkilere istekli olduğuna dair güçlü bir sinyal gönderdi. Dolayısıyla bu, Abu Dabi’nin ABD’yi stratejik bir düşüş durumunda gördüğü ve güvenilemeyeceğine yönelik inancını güçlendiriyor.
BAE’nin haber ajansı geçen çarşamba günü, Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed’in, Rus Mevkidaşı Sergei Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesinde, ülkesi ile Rusya arasındaki dostane ilişkilerin gücünü ve tüm alanlarda BAE-Rus iş birliğini güçlendirme konusundaki istekliliğini vurguladığını aktardı.
Suudi Arabistan, Ukrayna krizi konusunda kesin bir pozisyon açıklamamasına rağmen, üretimi artırma ve petrol fiyatlarını düşürme yönündeki Amerikan baskılarına yanıt verme konusundaki isteksizliği, ABD Başkanı Joe Biden’ın yönetimine ayak uydurma babında şüpheci yaklaştığına işaret ediyor. Üretici ülkelerin hiçbiri, fiyat farkı kasalarına girdiği sürece mevcut üretim seviyesini değiştirmek için acele etmiyor gibi görünüyor.
Uzmanlar ve siyasi analistler, petrolün fiyatı 100 dolara yaklaştığından, fiyat gelişmelerinin şimdiye kadar Suudi Arabistan ve BAE’nin çıkarına olduğunu, bunun da büyük ekonomik planlar geliştiren ve finansmana ihtiyaç duyan iki ülke için yeterli gelir sağlayacağını ifade ediyorlar.
Suudi Arabistan, piyasanın talebini karşılamak için hevesli görünmüyor. İttifakın her bir üyesi için kademeli ve net bir artış tanıyan OPEC+ anlaşmasına, başta Rusya olmak üzere geri kalan üyelerle net bir fikir birliği ışığında tutumunda hâlâ kararlıdır.
Riyad, geçtiğimiz aylarda üretimi artırmaya yönelik Amerikan baskılarıyla sakin bir şekilde başa çıkmayı başardı. Petrol sahasındaki müttefiki Rusya pahasına ABD’nin yanında yer almak için şu anda bu baskılara cevap vereceğine inanılmıyor.
Evrensel / 28.02.22