Yerel seçimler için hazırlıklar başladı…

  • Arşiv
  • |
  • Bilim-Teknik-Çevre
  • |
  • Makale
  • |
  • Çevre
  • |
  • 10 Kasım 2012
  • 14:45

Kentsel yağma ve talan için yeni düzenlemeler yapılıyor

AKP şefi başbakan Erdoğan 6 Kasım’da yaptığı açıklama ile yerel seçimlerin Mart 2014’te, normal zamanında yapılacağını duyurdu. Böylece yerel seçim tarihi üzerinden yapılan tartışmalara da son nokta konulmuş oldu. Yerel seçim tarihi netleştirilirken bu sürece hazırlık kapsamında değerlendirilebilecek olan yeni bir rant yasası için de düğmeye basıldı.

“Hizmet anlayışının yeniden düzenlenmesi” olarak tanıtımı yapılan ve “Büyükşehir Yasası” olarak bilinen “Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” Ekim ayı sonunda TBMM İçişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Yasa ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde “Büyükşehir Yasası” ile kentsel yağma ve talan için yeni düzenlemeler yapılmasının planlandığı açık bir şekilde görülmekte.

Köyler mahalle oluyor…

Yasanın kamuoyuna duyurulmasında mevcut 16 büyükşehire 13 ilin (Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van) eklenmesi ön plana çıkartılmakta. Ayrıca “Büyükşehir Yasası” ile birlikte yeni belediye kurulması için beş bin nüfus şartı getirilirken, nüfusu iki binin altındaki mevcut belediyeler de kapatılacak. Ancak yasayla birlikte yapılan düzenlemeler arasında asıl altı çizilmesi gereken nokta köylerin mahallelere dönüştürülerek belediyelere devredilmesi. Çiftçi-Sen, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile “Büyükşehir Yasası”nın bu şekilde yasalaşması halinde binlerce köyün yok olacağını, yasanın köylülüğe çok ağır bir darbe indireceğini vurguladı.

Yeni düzenleme ile Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırı olarak belirlenip bu sınırlar içerisinde köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği, ayrıca bu illere ek olarak İstanbul ve Kocaeli’ndeki orman köyleri de dahil köylerin tüzel kişiliği sona erdirilecek. Bu köyler mahalle olacak ve böylelikle köy arazileri belediyelere devredilecek. Böylece köylerin mahalleye dönüştürülmesi ile köylülerin tarım için devletten aldığı yardımlar kesilecek. Tarım için gerekli olan suya para ödemeyen köylüler yeni düzenleme ile suyu para ile almak zorunda kalacaklar. Ayrıca köylülerin hayvan yetiştiriciliği yapması engellenecek.

“Büyükşehir Yasası” ile tarım ve gıda tekelleri ile Avrupa Birliği’nin “tarımda köylü nüfusunun yüzde 10’un altına düşürülmesi” talebi büyük oranda karşılanmış olacak. Yeni düzenlemenin doğal bir sonucu olarak kırsal nüfus azalacak ve tarımsal üretim düşecek. Böylece emperyalist tarım ve gıda tekelleri Türkiye pazarındaki etkisi de arttırılmış olacak.

Köy arazileri ranta açılıyor

“Büyükşehir Yasası” ile tarımsal üretime önemli darbeler vurulurken bir yandan da köylere ait toprak, harman yeri, mera ve yayla gibi “boş” alanların tasarrufu belediyelere geçecek. Böylece köy arazileri ranta açılmış olacak.

Kentsel yağma ve talan için başlatılan ve 20 yıllık uzun erimli bir plan çerçevesinde hayata geçirilmesi planlanan kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğünde köy arazilerinin de “yağma ve talan”a dahil edileceğini tahmin etmek güç olmamaktadır. Kentsel toprağı rant alanı olarak gören sermaye düzeni, kırsal ve doğal alanları da bu kapsama sokarak ranta açmaktadır. Sermaye düzeni gerektiğinde yasalarda yapılan “münferit izinlerle”, yeri geldiğinde ise kendi koyduğu yasaları dahi çiğneyerek doğal çevrenin geri dönüşü olmayacak bir şekilde tahrip edilip yapılı çevreye dönüştürülmesine göz yummaktadır.

Ekolojik dengenin bozulması tehlikesi dahi rant hırsını engelleyememektedir. “2B Yasası” olarak bilinen “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” örneğinde olduğu gibi “Büyükşehir Yasası” ile de doğal çevrenin ranta kurban edilmesinin yasal dayanakları oluşturulmaktadır. Bir yandan da yasanın gerekçesinde “etkin, etkili, vatandaş odaklı, katılımcı, saydam ve olabildiğince yerel bir yönetim anlayışı” vurgusu yapılmaktadır. Ancak yasayla birlikte yerel yönetimlerin yeni idari düzenlemesiyle bu tamamen imkansız hale getirilmektedir.

“Büyükşehir Yasası” köylülüğe vuracağı darbe ile bir yandan emperyalist tekellerin ihtiyaçlarına cevap verirken bir yandan da hem yerel yönetimlerde yaptığı idari değişikliklerle hem de köy arazilerinin belediyelerin tasarrufuna geçmesiyle önümüzdeki yerel seçimler için bir “hazırlık” olarak değerlendirilebilir. Kısacası bu yasayla birlikte rant odaklı dönüşümler ­­için kapsamlı düzenlemelerin önü açılmaktadır.