Sol Parti'nin çöküşü, Korsanlar'ın yükselişi

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 18 Mayıs 2012
  • 12:26

Almanya'da bir eyalet seçimi daha geride kaldı. Fakat, uyarıcı pek çok dersi içeren özellikleri nedeniyle, yankıları devam ediyor.

Sözkonusu olan, bu kez, NRW gibi oldukça yoğun bir nüfusu barındıran bir eyalettir. Bu eyaletteki seçimler her daim, Alman politik yaşamında, özel bir rol oynamıştır. Bu eyalette ortaya çıkan sonuçlara göre hükümetler yıkılmış, yeni hükümetlerin kurulmasının yolu düzlenmiştir. Örneğin, SPD 2002 yılında, kalesi olarak gördüğü bu eyalette hezimete uğramış, bu ise, SPD-Yesiller koalisyon hükümetinin sonu olmuştu. Benzer bir durum şimdi A. Merkel'in başbakanlığını yaptığı hükümet için geçerli. Bu eyalette yapılan seçimin ortaya çıkardığı tablo, şimdi de Merkel hükümetinin artık daha fazla sürdürülemez olduğunu açığa çıkartmıştır. Çünkü bu eyalet seçimi, gelecekte yapılacak olan genel seçimin de aynası olarak görülmektedir. Daha şimdiden geleceğin muhtemel bir SPD-Yesiller Partisi koalisyonuna gebe olduğunun ileri sürülmesi de bunun ifadesidir.

NRW seçimleri sadece sağ partilerin hazin tablosunu değil, Alman Sol Partisi açısından da hazin, ama kesinlikle şaşırtıcı olmayan bir tabloyu açığa çıkardı. Şöyle ki;

Sol Partisi-Di Linke, Schvelstik-Holstein'den sonra, Almanya'nın geçmişten beri sol geleneğin güçlü olduğu, bünyesinde yoğun bir ilerici ve sol potansiyeli barındıran eyaleti NRW'de de ağır bir darbe aldı. Geçmiş seçimde %6'nın üzerinde bir oy oranına ulaşmıştı. Bu seçimde %2,5 düzeyine düştü. Partinin bir süredir bir durgunluk içinde seyrettiği, oylarının bir parça düşeceği bekleniyordu. Nedir ki, bu sonucu kendileri de beklemiyorlardı. Peki ama ne oldu? Sol Parti'de adeta bir deprem etkisi yaratan bu çöküşün gerisinde ne/ve neler var?

Yükselişten düşüşe...

Sol Parti Alman siyasal, daha doğrusu parlamenter yaşamına yeni bir kuvvet olarak dahil oldu. Partiyi oluşturanlar sol bir gelenekten geliyorlardı. Partinin hedef kitlesi de Almanya'daki ilerici, sol ve sosyal-demokrat potansiyeldi.

Partinin elbetteki bir programı vardı,ama, henüz son hali verilmemişti. Bunun da sağladığı rahatlık temelinde fikri bir canlılık içindeydi, bir dinamizme sahipti. Sol-sosyalist bir söylemi vardı, geçmiş sol geleneğe sahip çıkıyor görünüyordu. İşçi ve emekçilere çekici gelen sloganlar kullanıyordu. Bu özellikleri nedeniyle, kısa sürede, sistemden kopma eğilimi içinde olan hatırı sayılır bir potansiyel için çekim merkezi oldu. O kadar ki, Berlin gibi önemli bir kentte iktidara geldi. Bununla da kalmadı, diğer pek çok yerde de, Alman medyasının anti-komünist kara propagandalarına rağmen başarı sağladı. %5 barajını aşarak parlamentoya çok sayıda insan taşıdı. Doğrusu, bu durum, ilerici ve sol kültüre sahip hatırı sayılır genişlikte bir potansiyel için bir moral kaynağı da olmuştu. Fakat bu, en çok göçmen ilerici çevrelerin dikkatini çekti. Önemli bir göçmen potansiyel bu partiye katıldı. Bu ise ona ek bir dinamizm kazandırdı.

O dönem yapılan seçimlere, tüm bu avantajları arkasına alarak girdi. Yoğun biçimde SPD'yi eleştiriyor, onun Yeşillerle kurduğu koalisyon hükümetinin, sosyal yıkım ve savaş politikalarına karşı çıkıyordu. Öte yandan, işçi ve emekçilerin en yakıcı talep ve hassasiyetlerini sahipleniyordu. Bu aşamada henüz inandırıcıydı. Bu nedenle, bu dönemlerde katıldığı tüm seçimlerde gerçekten de başarılı sonuçlar aldı.

Sol Parti bu durumu fazla sürdüremedi. Sol ve yer yer kullandığı sosyalist söylemlere karşın bu parti, gerçekte, sosyal-demokrat bir partiydi. Nitekim, çiçeği burnunda bir parti olarak iktidar olduğu Berlin'de, bu kimliği açığa çıktı. Tüm icraatlarıyla seçimler sırasında sert eleştiriler yönelttiği SPD'yi aratmadı. Söylemi ile icraatları arasındaki bu çelişki, doğal olarak onu hızla yıprattı. Ona oy veren ilerici çevreler başta gelmek üzere, onu dikkatle izleyen emekçiler nezdinde güven kaybına uğradı.

Bununla da kalmadı, fikri canlılığını da yitirdi. Alman devleti ve kirli medyasının zaman zaman yoğunlaştırdığı anti-komünist bir propaganda eşliğindeki kampanyalara direnemedi. Kendi içindeki sosyalist eğilimi bastırdı ya da geriletti. Böyle yaparak, başlarda sahip olduğu dinamizmi ve heyacanı yitirdi.

Sol parti bu yılkı eyalet seçimlerine işte bu koşullarda girdi. İlk dönemlerdeki kadar güçlü ve tok olmasa da, sol söylemi yine kullandı. Yine yığınların kimi acil ve yakıcı sorunlarını ileri sürdü, kulağa ve göze hitap eden tumturaklı sloganlar üretti. Ama ilk dönemlerdeki heyecandan, canlılık ve dinamizmden eser yoktu. En önemlisi de, Sosyal-Demokkat partinin icraatlarından hiçbir farkı olmayan icraatları ve tutarsızlıkları nedeniyle epeyce yıpranmıştı. Kendisini geçmişte destekleyen kitle nezdinde dahi inandırıcılığını yitirmişti. Ve nihayet, belli göstergeler onun bir düşüş eğilimi içinde olduğunu gösteriyordu. Nitekim de böyle oldu. Seçimlerde, kendilerinin dahi beklemediği düzeyde bir oy kaybına uğrayarak, ağır bir darbe aldı.

Pek çok açıdan uyarıcı dersler içeren NRW'deki seçim sonuçları, daha şimdiden, diğer partilerde olduğu gibi, Sol Parti içinde de, ciddi dalgalanmalara yol açmış bulunuyor. Sol Parti ciddi biçimde geleceğini tartışıp karara bağlayacağı bir sürece girmiştir.

Tepki oylarının yeni adresi: Korsanlar Partisi

Almanya'daki burjuva siyasal yaşamın taze kuvveti Piraten Partei (Korsanlar Partisi) ilk kez Berlin'de seslerini duyurdular. Daha ilk hamlede, ciddi bir seçim başarısının altına imza atıp, dikkat çektiler.

Korsanlar Partisi'nin başını ağırlıklı olarak orta sınıf kökenli bir genç kuşak çekiyor. Ve bir partiden daha çok, geniş bir platform özelliği taşıyorlar. Hali hazırda sabit ve bilinen bir merkezleri ve de tanımlı-kesin bir çizgileri de yoktur.

Yeni dönem kuşaklara özgü alışkanlıkları ve çalışma tarzları var. Sanal dünyayı, hem de oldukça etkili ve yaratıcı biçimde kullanıyorlar. Fakat onları bugün için karakterize eden asıl çekici yanları bu değil. Korsanlar Partisi, bugüne dek kullanılan çalışma biçimlerini, araç, yol ve yöntemler yerine, yeni çalışma biçimlerini, yeni araç, yol ve yöntemleri tercih ediyorlar. Bu, başta orta sınıf mensubu genç kuşak olmak üzere, mevcut partilere oy veren hayli geniş kitlenin dikkatini çekiyor, sempatiyle karşılanıyor.

Korsanlar Partisi sistem karşıtı söylemler kullanıyor, sisteme dönük tepkilere ve kitlelerin kimi yakıcı taleplerine karşılık gelen, kulağa hoş gelen popülist sloganlar üretiyorlar. Doğrusu bu konuda oldukça yaratıcılar. Fakat, gerçek şu ki, sistem karşıtı söylemlerine ve popülist sloganlarına karşın, Korsanlar Partisi gerçekte sistem karşıtı değil. Ufukları sitemin içinde reformlar yapmakla sınırlıdır. Hedef kitleleri de, hem sağ ve hem de sol cenahtaki sisteme tepkili kitledir. Deyim yerindeyse, Korsanlar Partisi tepki oyları avcısıdırlar. Ve zaten geçmişte seslerini duyurmalarına imkan yaratan Berlin seçimlerindeki oylar da, günümüzdeki eyalet seçimlerinde, sözgelimi NRW'de aldıkları %8 civarındaki oylar da hem sağa ve hem de sola ait tepki oylarıdır.

Alman parlamenter burjuva siyasal yaşamında bu tür tepki oylarının kanalı, bugüne dek hükümet ortağı Liberal Demokrat Parti idi. Hala da bu partidir. Orta sınıfın tutucu kesimlerinin iyiden iyiye etkin olduğu bu parti, bu yılki eyalet seçimlerinde oy oranını korumakta dahi güçlük çekti, kimi yerlerde ise oy kaybına uğradı. Bu partiye verilen oylar da dahil, tepki oyları bu kez Korsanlar Partisi'ne aktı, akıtıldı.

Sonuç olarak, Korsanlar Partisi yükselişlerini hem sağa ve hem de sola ait tepki oylarına borçludurlar. Bu sisteme her zaman tepkili geniş bir kitle olacaktır. Her dönem tepki oyları olacaktır. Nedir ki, bu oyların her daim sabit bir adresi olmayacaktır. Yani bu durum kalıcı değildir. Bu oylar üzerinden alınmış destek de, kalıcı ve köklü bir destek değildir. Doğal olarak bir geleceği de yoktur.

Korsanlar Partisi ve benzeri siyasi figürlerin başarılarının da bir kalıcılığı bulunmamaktadır.

Enternasyonal-İnfo