Sokaklar gaz bulutundan görünmüyor mu? - Pınar Öğünç

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 02 Kasım 2012
  • 06:27

Şu anda Almanya’dan tüm dünyaya sesleniyorum” diye lafa başladı. Ne yazık bütün dünya duydu. “Türkiye’de açlık grevi veya ölüm orucu olayına bir açıklık getireyim” diyordu. İkisi eşanlamlı gibi. İkisinin de doğru rakamını verecekmiş gibi.

Hayır, “Türkiye’de şu anda ölüm orucunda olan bir kişi var” diyerek işine gelen sayıyı öne çıkardı. “Şu anda açlık grevi vesaire böyle bir şey yok” cümlesiyle kendi bakanlarıyla dahi tereddüt etmeden çelişti. Açlık grevi başlamış 12 Eylül’de; ‘açlık grevi sürerken kuzu kebap yemeye’ delil diye sunduğu fotoğrafın 17 Temmuz tarihli olduğunu bizzat zikretmesi…

Ne denir, bütün dünyaya seslenmeseydi kendisi için iyi olurdu.

Ölüm orucunda olan o bir kişi kim o zaman? Başbakan’ın “Tıbbi müdahaleleri kontrol altındadır” diye tuhaf bir dille teminat verdiği o insan kim?

Sorduk… Adalet Bakanlığı yetkilileri o konuşma öncesinde Başbakan’ın danışmanları tarafından yanlış bilgilendirildiğini söylüyor. Ölüm orucunda olan, yani su dışında vitamin, belirli miktarda şeker/ tuz bile almayan kişi sayısı bir değil ikiymiş. O sayı bile yanlışmış yani.

Filistin’den mektup

BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, dün Meclis’te bir basın toplantısı düzenledi. Onlar da bu rakamın iki olduğunu söylüyor.

Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Hacı Aslan ve Adem Yıldız, 9 Ekim’de başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevini 16 Ekim’de bireysel kararlarıyla ölüm orucuna çevirdiklerini açıklamışlardı. Adalet Bakanlığı’nın iddiası bu iki kişinin de ölüm orucunu bıraktığı yönünde. Dün öğleden sonra itibariyle BDP Hukuk Komisyonu da Hacı Aslan ve Adem Yıldız’ın, bireysel kararlarıyla ölüm orucunu bırakarak açlık grevine devam ettiklerini doğruladı.

Önümüzdeki manzara şu: Bizzat Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıkladığı rakama iki kişi daha eklediğimizde şu an 66 cezaevinde açlık grevinde olan tam 685 kişi var. Ama ölüm orucu yok, o zaman sorun da yok, öyle mi? Açlık grevinde kritik eşiğin çoktan aşıldığını, her geçen günün bedenlerde bir kalıcı hasar demek olduğunu daha nasıl anlatalım. Artık bu meselenin insani, vicdani kısmını tarif ederek bir yere varabileceğimizi zannetmiyorum. Bunu idrak edebilme kritik eşiği de geçildi çünkü.

Daha bu yılın başında İsrail cezaevlerindeki 4600 Filistinli tutuklunun 2 bin kadarı avukatlarıyla görüşebilmek ve cezaevi koşullarının düzeltilmesi gibi talepleriyle açlık grevi yapmıştı. Mayıs ayında Filistin hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye, Erdoğan’dan bu konuda yardım istedi. Tutuklular bizzat Erdoğan’a mektup yazdılar. Başbakan’ın o mektubu okurken hissettiklerinin bir lokmasını bu açlık grevi için hissetmeyeceği o kadar ortada ki. Bu birini tercih ya da koşulları karşılaştırma değil; o insanlık halini anlayabilmek meselesi…

Konuşmasını “Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olarak 75 milyon adına konuşuyorum ve 75 milyonun da tamamını kucaklıyorum” diye bitirmişti. Sokaklar, üniversiteler, toplumun her kesiminden sesin yükseldiği meydanlar, gaz bulutundan görünmüyor mu?

Radikal / 02.11.12