İtalya’da yarın yapılacak seçimlerde başlıca sorunun “satılık oylar” olduğunu söyleyen yazar Roberto Saviano, “Seçimlerin, fikir düzlemlerinin geçerli olduğu büyük kentlerde kazanıldığını düşünmek kadar feci bir gaflet olamaz” diyerek özetle ekliyor:
“Sonuçları aslında yalnız iltimas-çıkar ilişkilerinin geçerli olduğu taşra kentleri belirliyor... Yazılı basın ve TV’ler, liderler arası tartışmalarla bizi oyalarken her şey gerçekte yerelde, ilke dışı çıkar ilişkileri ile saptanıyor…”
Geçen “Sağnak”ta bahsettiğim “Demokrasiyi Öldüren Çıkar Oyları” başlığıyla “Repubblica”da yayımlanan yazısının ardından bu defa da, “L’ Espresso” dergisinde konuya geri dönen İtalya’nın popüler yazarı “çıkar oyları” rezaletine medyanın lakayt kalmasını da yeriyor.
Oy haraç olunca
Rayiçleri İtalya’da ortalama “50 Avro” olarak belirlenen taşranın yaygın “oy satışlarını” masaya yatıran ünlü yazar Saviano, “Bir Oy Kaça?/Quanto costa un voto?” başlığıyla çıkan son makalesinde kriz İtalyası’nda seçmen oylarının, bir cep telefonu doldurma ücretine düşecek kadar kelepirleştiğini açıklıyor.
Seçmen borsasının değerleri, bazı bölgelerde bir “depo benzin”, bir tek “maç bileti”, bir “çift cimnastik pabucuna” tamah edecek kadar ucuz olabiliyor.
Oyların “kıymete bindiği”(!) yerlerde, rayiç, “beyaz eşya” veya bir “MR” da olabiliyor.
Ama örneğin “MR” için bir oy yetmiyor.
Örneğin akrabalar arasında 7 kişi bir araya gelip, ailenin acil MR bekleyen kişisi için oylarını “paket” şeklinde sunuyorlar.
Tek aile üyesinin işe girmesi ya da mevcut işin muhafaza edilmesi, uygun şartlı bir banka kredisi türü “kıyaklar” için mutlaka “grup/paket oy” gerekiyor. Seçmenlerin bu şekilde, “blok” halinde hareket etmeleri sağlanıyor.
Nerdeyse böyle işportaya düşen “oy piyasasında”, akla gelebilecek her çıkar takasının gerçekleştiğini anlatan Saviano bu dramatik bilgilere “Facebook hesabında” açtığı bir sohbet üzerinden eriştiğini duyuruyor.
Yazarla “Facebook”tan temasa geçen seçmenler, oylarını hangi saik ve gerekçelerle, nasıl sattıklarını; ilk elden anlatıyorlar.
Saviano, “satılık oyların” yalnız bu kirli oyuna katılan kesimlerin değil; tüm seçmenlerin demokrasi inancını yaraladığını anlatıyor. Oyunu çıkar için asla değiştirmeyecek yurttaş da sonuçta; “Benim bu maskaralıkta ne işim var?” noktasına geliyor ve derin bir bezginlik, öfke yaşıyor.
Grillo tsunamisi
İşte ünlü bir stand-up komedyenini seçim sandığının rakipsiz olgusuna dönüştüren mekanizma; ekonomik, siyasi, sosyal krizin yaygın biçimde tetiklediği bu bezginlik, çaresizlik, inançsızlık duyguları ve öfkeyle kuruluyor.
Seçmenler; “böyle demokrasinin içine...” noktasına geldiklerinde; en ağzı kalabalık, en gürültücü adayın peşine takılabiliyor.
Pazar ve pazartesi günü yapılacak seçimlerin en gürültülü adayı bu kez Beppe Grillo.
“Grillo” adı zaten “cırcırböceği” demek!
Beppe Grillo’yu -sözgelimi- bir İtalyan Cem Yılmaz’ı olarak hayal edebilirsiniz...
Türkiye’de Cem Yılmaz’ın seçimlere katıldığını düşünün…
Ülkeyi kent kent kateden bir Cem Yılmaz’ın Türkiye sathı mitinglerinde; sağda RTE’ye ve solda Kılıçdaroğlu’na soluk aldırmayan bir siyasi hiciv-eleştiri bombardımanı yağdırdığını tasarlayın…
Meydanlar dolup taşmaz mı?
İtalya’nın Cem Yılmazı Grillo da işte böyle meydanları dolduruyor.
Devamlı “cüce” lakabıyla bahsettiği Berlusconi’den soldaki tüm liderlere dek yerleşik düzen siyasetçilerini veryansın ederek yerden yere vuruyor.
Grillo hayranları böylelikle hem deşarj oluyor hem eğleniyor.
“Stand-up”çının şovlarına, cepten para verip gitmek yerine bedava katılıyorlar. Grillo’nun kitlesel mitinglerine bu sebeple “Tsunami Tur” deniyor.
Beppe Grillo, TV’lerde tek siyasi tartışma programına katılmış değil. Bu “Tsunami Tur” larla Grillocular güle oynaya 3. güç haline geliyor.
Grillo iletişim adına yalnız “internet” ve “stand up” şovuna dönüştürdüğü meydan mitinglerini harekete geçiriyor.
Oyların geçen yıl yalnız yüzde 7’sine sahip olan şovmen, bu yöntemle yüzde 20’ye sahip çıkacak duruma geliyor.
Berlusconi TV’lerinden sürüldüğünde internette “beppegrillo.it” isimli bir blog kuran komedyen; kısa sürede popülarite kazanan “blog”unu birkaç yıl önce “5 Yıldız Hareketi” (5YH) adındaki bir siyasi oluşuma eklemledi.
“Merkez sağ-merkez sol” hesaplarını altüst eden bu “5YH” ile şimdi seçimlerin kaderini belirliyor.
Hem sağ hem soldan protesto oylarını toplayan “5YH”; sağ-sol dengesini kıran özelliği nedeniyle tüm rakiplerin korkulu rüyasına dönmüş vaziyette.
“Antiavrupacılık”, “antifinans”, “antinükleer” gibi güçlü retoriklere yaslanan hareket; en büyük desteğini genç seçmenlerden alıyor. Ancak tutarlı program anlayışından yoksun olduğu için; “tehlikeli bir popülist dalga” olarak nitelendiriliyor.
Cumhuriyet / 23.02.13