Sarkozy'ye veda – Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 08 Mayıs 2012
  • 03:49

Geçen hafta 1 Mayıs'ta işçi sendikalarını 'Kırmızı bayraklarınızı indirin artık Fransa için hizmet edin' diye uyaran Sarkozy'nin Fransa'ya hizmetlerini, ülkesinin unutmasının uzun yıllar imkanı yok gibi.
Anglosakson kapitalizmi hayranı Sarkozy, George  Bush'la olan zihinsel angajmanına rağmen 2007 yılında Fransa solunun 'katkılarıyla' 19 milyon Fransız'ın oyunu alarak ElysŽe Sarayı'na yerleşmişti.
Avrupa siyaset tarihinin 21. yüzyıl model sağcı-muhafazakar- popülist siyasetçi profilinin has ismi Sarkozy'in ilk görevi, Fransa'yı ekonomik liberalizme teslim ederek Fransız halkının tüm sosyal devlet kazanımlarını tedrici olarak temizlemek olacaktı.

Bir yandan 'Milli Fransa' ruhuna ve değerlerine atıf yaparken diğer yandan küresel finans sermayenin çıkarlarına 'sadakatle' hizmet etmesi ve yeri geldiğinden geleneksel sağ ve sol siyasetten arak eklektik söylemleriyle çok tipik 'siyasetsiz' neoliberal politikacı figüründe cisimleşecekti. 
Sarkozy Fransız halkının 1945 sonrası en büyük kazanımı sosyal güvenlik sistemini 'reformlarla' yerle bir edip, prim ödeme süresini 43 yıla çıkartarak  tam emekli maaşı alma yaşını 67'ye yükseltirken genç işsizliğin yüzde 23 olduğu Fransa'da kalıcı ve düzenli maaşlı iş bulmak adeta 'ütopya' haline geliyordu.
Avrupa'da üretim verimliliği en yüksek olan Fransız işçilerin asgari ücretleri eritilirken, esnek ve güvencesiz yasalar dayatılan çalışanlara Sarkozy bize çok tanıdık gelen 'çok kazanmak isteyen çok çalışacak' tavsiyesiyle işsizliği yüzde 10'lara taşıyacaktı.

Günümüzde 'istihdam artırıcı reform' maskesiyle servis edilen çalışma hayatındaki neoliberal dönüşümün sonunda elbette Fransa'da işsizlik patlayacaktı.
Euro bölgesinin mali krizinde finans sektörüne aktarılan 40 milyar euro kamu kaynağına ek olarak zenginlerden alınan vergiyi indiren Sarkozy, işsizlik, güvencesizlik pençesinde yoksullaşan orta sınıfın proleterleşmesini ırkçı ayrımcı göçmen ve İslam karşıtı söylemlerle yönetmeye çalışıyordu.
Kendisi bir göçmen çocuğu olmasına rağmen Paris banliyölerinde ayaklanan işsiz Kuzey Afrikalı göçmen çocukları 'ayak takımı, sefiller' diye tanımlayarak bu 'kirliliğin' hortumlarla yıkanarak temizlenmesini söyleyecek kadar aşırı ırkçı politikalarını, Fransız vatandaşı Romanları sınır dışı etmeye kadar vardırmıştı.
Aydınlanma geleneğinin değerleri adına Sarkozy, tam bir tarihi hezimetin adı olurken, Fransız resmi ideolojisi Kuzey Afrikalı ve Arap kökenli vatandaşlarına karşı da yabancı düşmanlığına çark etmişti.

Pahalı marka gözlük, topuklu ayakkabı, medyatik evliliği ve sansasyonel haberlerle popülerleşen-medyatik Sarkozy'nin şan şöhreti işçi ve sendika düşmanlığıyla perçinleşirken Davos da 'Kapitalizme ahlaki rötuş yapmalıyız' sözleriyle zihinleri ziyadesiyle yormuştu.

Yüksek bütçe açığı, sağlık ve eğitim alanlarında 'reformlarının' yıkıcı etkisi kütleselleşen işsizlik kamuoyu desteği yüzde 70'lere varan grev ve eylem dalgalarıyla yayılırken, Fransızlar artık büyük babalarının ve büyük annelerinin sahip olduğu sosyal hakları kaybettiklerini kavrıyorlardı.

Sarkozy, AB'deki euro krizini fırsat bilip bölgeyi ekonomik tahakküm altına alan Almanya'nın arkasında yer kapmaya çalışırken, ABD politikalarının dolayısıyla NATO'nun sadık müteffiki olarak Libya müdahalesinde Fransa yine karanlık sömürgeci kimliğiyle ön saflarda yer alıyordu.

Ve aylarca bombalanan Libya'yı İngiliz Başbakanı Cameron'la ziyaret ederken 'Beyaz adam yine Kuzey Afrika'ya 'demokrasi' getirdi' piyesinde başrol oynuyordu!
Ama Sarkozy'nin Libya ganimeti Libya petrollerinin yüzde 35'ini işletme hakkı ve Rafale uçaklarını Libya semalarında bombalı tanıtım gösterisi ya da Suriye'deki emperyal girişimleri, anlaşılan ulusal çapta Fransız halkında fazla teveccüh yaratmamıştı.

Velhasıl eski Fransız Cumhurbaşkanı'nın Fransa halkı hizmetlerini tüyleri diken diken hatırlarken, küresel finans sistemi yokluğunu ve boşluğunu derinden hissedecekti...

Akşam / 08.05.12