Sağlık alanının kapıları sermayeye açılıyor

  • Arşiv
  • |
  • Eylem/Etkinlik
  • |
  • 22 Kasım 2012
  • 13:03

2008 yılında Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nı meclisten geçirerek sağlık alanının kapılarını sermayenin hizmetine açan sermaye hükümeti AKP, sosyal güvenlik alanında yaptığı düzenlemelerle sağlık hakkının gaspına yönelik önemli adımlar atmaya devam ediyor.

Hastaneleri birer ticarethaneye dönüştürme ve sağlığı alınıp satılan bir meta haline getirme anlayışı üzerinden şekillenen sosyal güvenlik düzenlemelerinin  yavaş yavaş etkisini göstereceği sağlık örgütleri tarafından sıklıkla dile getiriliyor. 

Sağlıkta KHB darbesi

Böylelikle, hastaneler birer işletmeye dönüştürülürken, son düzenlemelerde hayli övülen özel hastanelerde muayene olma imkanı da ortadan kaldırılmak isteniyor. İşçi-emekçi düşmanı, her düzenlemeyi “yenilik” olarak yutturmaya çalışan dinci-gerici iktidar, geçtiğimiz haftalarda TBMM gündemine gelen Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nı geçirmişti.

2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 663 Sayılı KHK’nın içinde yürürlüğe girdikten sonra, bir yıllık geçiş süreci 2 Kasım 2012 tarihinde sona eren ve resmen uygulamaya geçen “Kamu Hastane Birlikleri Yasası”, hastanelerin ticarethaneye dönüştürülmesi adımlarının en önemlilerinden biri oldu.

Devlet hastanesi sisteminin tasfiyesi anlamına gelen ve “devlet hastanesi” kavramının yerine “sağlık tesisi” ifadesini getiren bu yeni “düzen”in işçi ve emekçiler için daha çok cepten ödeme ve daha sınırlı sağlık hizmeti, sağlık çalışanları için ise daha çok güvencesizlik anlamına geldiğini söylemek yeterli olacaktır. Zira, yeni yasaya göre hastane yönetimlerine CEO’lar (Birlik Genel Sekreterleri) ve sözleşmeli yöneticilerin katılmasına izin verilmesi, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan yasanın gerçek yüzünü açıkça ortaya koyuyor. Sağlıkta ‘karlılık’ temelli yönetim modeli getiriliyor.

Kamu Hastane Birlikleri, 40 milyar TL’lik bütçesi, 100 CEO’nun (patronun) oluşturduğu 10 bin civarında kadrosuyla sağlıkta yıkım planında kilit bir rol üstlenecek.

Yani devlet hastaneleri, tepeden tırnağa kapitalist bir anlayışla en düşük maliyetle en yüksek karı elde etme amacına göre kendi aralarında amansız rekabete sokulurken CEO’ların sözleşmeleri de, kattığı “karlılığa” göre yenilenecek.

Yeni yasada yer alan “Genel sekreter, idarî ve malî hizmetler başkanları, hastane yöneticisi, müdür ve müdür yardımcısı olabilmek için en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak ve kamu veya özel sektörde, genel sekreter için 8 yıl, idarî ve malî hizmetler başkanları, hastane yöneticisi ve müdürler için en az 5 yıl iş tecrübesine sahip olmak şarttır.” ifadesi de sağlık alanının kan emici patronlara emanet edilmek istendiğinin açık bir kanıtıdır. Bu yasayla beraber, kamu özel ortaklığı işine giren büyük patronlara hastane işinde daha çok kar garantisi veriliyor.

 “5 yıldızlı otel konforunda hastaneler” yapacaklarını duyuran ve ihale yapmaya devam eden Sağlık Bakanlığı ihaleyi alan şirketlere yüzde 70 doluluk vaat ediyor. Hastanelerin yüzde 70 gibi yüksek oranda dolu olmasının nasıl sağlanacağı ise belirsiz. Ancak bu oran tutturulamaz ise Sağlık Bakanlığı ihaleyi alan şirketlere aradaki farkı ödemeyi taahhüt ediyor. Dolayısıyla bu doluluk oranını tutturmak için vatandaşın daha çok hastalanması ve hastanelere başvurması gerekiyor. Dolayısıyla, işçi ve emekçilere paran kadar sağlık hizmeti dayatan sermaye hükümeti, patronlara ise sınırsız imkan ve olanaklar sağlıyor.

A, B, C, D, E diye sınıflandırılan KHB’ler, katkı, katılım ve ilave ücretler farklılıklarıyla emekçileri 5 ayrı sınıfa ayırıp paran kadar sağlık felsefesine uygun bir yönetim modeli hayata geçirilecek.

Hastanelere sahte denetim

İşçi ve emekçilere verilen “özel hastanelerde muayene olma” şansı ise şu sıralarda ortadan kaldırılıyor.

Sayıştay’ın 500’den fazla hastaneye kestiği 300 milyon TL’lik cezanın ardından özel hastaneler SGK’lı hastalara bakmayacakları tehdidinde bulundular ve bu durumu, bir kez daha ranta çevirdiler.

Sermayenin doymak bilmez kar hırsının yeni bir ifadesi olan bu tehdit, hastane ödemelerini kredi kartı ile yapan binlerce kişiden fazla fark ücreti alındığının tespit edilmesinin ardından devreye sokuldu.

Özel hastanelerin devlet tarafından denetlendiği görüntüsü yaratmaya çalışan sermaye hükümeti, sermayenin üzerindeki yükleri tamamen atmak için hizmette kusur etmiyor.

İşçi ve emekçiler de sağlıkta dönüşüm adı altında devreye sokulan yıkım saldırılarının çöpe atılması için tıpkı SSGSS karşıtı mücadele sürecinde olduğu gibi birleşik mücadeleyi yükseltmeli ve tüm güç ve enerjilerini nitelikli, parasız ve ulaşılabilir sağlık hakkı talebini kazanmak için harcamalıdır.