Ragıp Zarakolu'nu susmaya mahkûm ettik-Gündüz Vassaf

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 06 Mayıs 2012
  • 03:35

Haksız, adil olmayan siyasal gerekçeli, önyargıya dayalı ve ideolojik temelli tutuklamalar, sevgili ülkem Türkiye'yi bir kanser gibi kemiriyor.

PEN Ödül Töreni’nde Uluslararası Yayımlama Özgürlüğü Ödülü’nü alan Ragıp Zarakolu’nun ödül konuşmasının metni.

Sevgili Dostlar,
1996 yılında A. N. Zarakolu / E. Kürkçü davasıyla dayanışmak için İstanbul’a gelen İnsan Hakları Gözlem Kurumu’nun kurucularından, büyük insan hakları savunucusu Jeri Laber adına verilen Uluslararası Yayımlama Özgürlüğü Ödülü’nü almak benim için büyük bir onur. Bu ödülü cezaevinde bulunan oğlum Cihan Deniz Zarakolu başta, düşünceleri, kimlikleri, siyasal çalışmaları nedeniyle adil olmayan bir şekilde mahpus tutulan herkes adına alıyorum.
Haksız ve akıl almaz tutuklanmanın yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle duyduğum isyan duygusu devam ediyor. Sağlık sorunlarım hâlâ devam ediyor. Benim tahliye olmam sadece cezaevinin sınırlarını daha fazla genişletmiş oldu. Antidemokratik yasaların yürürlükte olduğu bir ülkede ifade ve yayımlama özgürlüğünün var olduğundan söz etmek mümkün değil. Bu durumu protesto etmek ve sistemin içinde bulunduğu meşruluk bunalımına dikkat çekmek ve hükümeti, söz verdiği yeni anayasa ve demokratikleşme paketini hayata geçirmeye zorlamak için bir ‘suskunluk’ protestosunda bulunuyorum. 1930’larda büyük yazar Isaac Babel’in yaptığı ‘suskunluk’ protestosu gibi... Türkiye medyasına demeç vermeyi reddediyorum. Böylece onları da korumuş oluyorum!
Kurucusu olduğum, birçok ulusal ve uluslararası ödül sahibi olan Belge Uluslararası Yayıncılık’ın editörü, oğlum Deniz Zarakolu’nun; düzeltmen Büşra Beste Önder’in; Belge yazarları Aziz Tunç’un, N. Mehmet Güler’in, Edip Yalçınkaya’nın, Erol Dündar’ın, Zeki Bayhan’ın, Yüksel Genç’in, Tacettin Karagöz’ün hâlâ tutuklu olması; akademisyen Büşra Ersanlı’nın; Ayşe Berktay’ın; Kürt lengüist ve çevirmen Mulazım Özcan’ın; 20 yıldır yazmakta olmakla onur duyduğum, zor zamanlarda yayın yönetmenliğini dayanışma amacıyla üstlendiğim Kürt gazetesi ‘Özgür Gündem’deki 35 mesai arkadaşımın hâlâ tutuklu olması bana acı veriyor. 1971’de askeri cezaevinde annesi ve babası ile birlikte kaldığım gazeteci Zeynep Kuray’ın hapiste olması bana tarihin bir alayı gibi geliyor. Bunlar doğrudan yakınımda olan insanlar. Hapiste olan Kürt yayıncı Bedri Adanır’ın; kurucularından olduğum İnsan Hakları Derneği’nin Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey’in yıllardır hapiste tutuklu olarak kalmaları ve onlara anadillerinde savunma yapma hakkının tanınmaması da asla kabul edilemez. Haksız, adil olmayan siyasal gerekçeli, önyargıya dayalı ve ideolojik temelli tutuklamalar, sevgili ülkem Türkiye’yi bir kanser gibi kemiriyor. Türkiye en çok siyasal tutuklu bulunan ülkeler arasında, seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, legal parti çalışanları ile...
Geçen yıl Belge çevirmenlerinden, ağırlıkla Yunan/Kıbrıs/Süryani/Ermeni/Alman edebiyatından tercümeler yapan Suzan Zengin 52 yaşında hayatını yitirdi. 2 yıllık haksız bir tutuklamanın sonucunda...
Son tercümesi, Nazi diktatörlüğüne karşı direnen, Türkiye’de de kalan Avusturyalı bir yazarın anılarıydı. Tercümeyi şimdi Almanya’da yaşayan kızı tamamlayacak. 12 Eylül 1980 darbesi ve onu izleyen Kürt sorunu nedeniyle, Belge yazarı Doğan Özgüden ve eski Kürt PEN Başkanı Haydar Işık, Heinrich Böll ödüllü A. Kadir Konuk başta, onlarca Belge yazarı hâlâ Avrupa’da sürgünde yaşıyor. Bunun nedeni ise sembolik olarak yargılanmaya başlayan 12 Eylül generallerinin, zorla kabul ettirdiği anayasa ve yasaların hâlâ yürürlükte olması ve bunun siyasetçiler tarafından kendi çıkarları için kullanılması...
Düşünün ki bunlar sadece kendi çalışma alanımdaki bazı isimler...
40 yıllık meslek yaşamım boyunca Türkiye’yi zehirleyen tabulara karşı çıktım; ‘Acil Demokrasi’ dışında başka bir hedefim olmadı. Ve yine ‘Acil Demokrasi’, ‘Tarihle Yüzleşme’ ve ‘Halkların Kardeşliği’ diyorum. Ve kazanan bizler olacağız; ‘Kelimelere Özgürlük’ diyenler olacak. 2012 Barbara Goldsmith Yazma Özgürlüğü Ödülü’nü alan Etiyopyalı yazar Eskinder Nega’ya ve ödülünü almaya gelen eşi Serkalem Fasıl’a [o da geçmişte, siyasal davalarda avukatlık yaptığı için tutuklanan, hatta cezaevinde doğum yapan bir hukuk insanı] özel sevgilerimi iletiyorum. O da bir TMY kurbanı; suçu ise hükümetin ‘terörist’ ilan ettiği muhalifleri yazıları ile ‘desteklemek’ ve ‘moral destek sağlamak’!
“De te fabula narratur!” [Burada anlatılan senin hikâyen!]...

Radikal / 06.05.12