“Polis devletinde yaşıyoruz!”

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • 17 Mayıs 2012
  • 18:09

(17.05.12) – Sanatçı Pınar Aydınlar ve avukatı Meral Hanbayat, İbrahim Kaypakkaya ve şehit devrimcilerin isimlerinin konuşmalar içerisinde yer almış olması gerekçe gösterilerek Aydınlar hakkında açılan dava ve faşist baskı ortamı üzerine görüşlerini gazetemizle paylaştı.

- TMY ve ÖMY ile birlikte son süreçte çıkarılan yasalarla, yargının “ileri demokrasiye” uygun, bağımsız bir işleyişe sahip olduğu ileri sürülüyor. Pınar Aydınlar ve Grup Munzur üyelerine açılan davalar, puşi delil olarak gösterilip verilen ceza, gazetecilerin yaptıkları haberlerin delil gösterilmeleri gözönüne alındığında yargı süreçleri ve mekanizması hakkında ne düşüyorsunuz?

“Bizim mücadelemiz sınıfsız, sömürüsüz bir dünya içindir”

Pınar Aydınlar: Yasa değişikliklerinin altında yatan neden, bu ülkede ciddi bir sindirme ve yok etme operasyonu içindir. AKP iktidarı tamamıyla bu ülkenin sosyalistlerini, aydınlarını devrimci duruş sergileyenleri ve mücadele noktasında bütün değerleri sindirmek istiyor. Bu gerçek artık olabildiğince su yüzünde. Bize çıkan cezalar, yaptırımlar, kararlar bu ülke aydınlarına, muhaliflerine dönük yapılan bir saldırıdır. Ezilen renklere karşı yapılan bir saldırıdır. Puşi yüzünden 11 sene hapis yatıyorsa bir genç arkadaşımız, tahammülsüzlüğün, kendinden olmayanlara karşı iktidarın ne kadar faşizan bir baskıyı hak gördüğünü gösteriyor. Ülkemizdeki işkence suçlarının, işte bir Engin Ceber örneği ve devamında hapishanelerde siyasi tutsakların yaşadığı o kötü koşullar ve tecrit. Bu kadar çok, muhaliflerin baskı altında olduğu süreçte hukuktan söz edemeyiz. Çünkü polis devleti olmuş durumdayız. Eğer bu ülkede 3 milyon insanın silahı varsa ve hedefleri de bu ülkenin devrimcilerine, Kürtlerine, sosyalistlerine aydınlarına karşı doğrultulmuşsa ve devletin yersiz kullanımlara bir diyeceği yoksa, bu ülkede ne hukuktan bahsedebiliriz ne de başka bir şeyden söz edebiliriz. Resmen polis devletindeyiz. Çok net söyleyebiliriz ki, şu anda bütün yasalar, bütün bu yeni uygulamalar, bu ülkede ezilen ve ezen, yani sınıf ayrımına dayanıyor. Egemen kimse kendi payına biçiyor. Yasaları kendine göre koyuyor. Nazımlardan, Sabahattin Ali'lerden bugüne gelen süreçte, sürekli yasaklamaların olması şunu gösteriyor. Sanatı düzen için yaparsanız, muhalif olmazsanız kimse dokunmuyor. Ama o sanat oluyor. Bu ülkede işçi katliamları, Roboski katliamları, Sivas zamanaşımı gerçeği ve daha pekçok katliamlar, kıyımlar, zulümler yaşatılırken, hak arama mücadelesinde bizlere düşen her zaman inandığımız değerlerin yolunda gitmektir. O da direnmek, teslim olmamaktır. Bizim mücadelemiz sınıfsız sömürüsüz bir dünyadır.


“Öncelikli talebimiz TMY’nin kaldırılması olmalı”

Avukat Meral Hanbayat: Pınar Aydınlar ve Grup Munzur üyeleri hakkında, yaptıkları konuşmalardan ötürü “terör örgütü propagandası” yapmaktan dava açıldı. Esasında bu kurguyla iddianameler hazırlanıyor ve cezalar veriliyor. 3 ay içerisinde Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nin toplamda 150 yıla kadar verdiği ceza var. Şöyle bir kurgu yapmışlar. 1 Mayıs’ta İbrahim Kaypakkaya için slogan atıyorsan 1 yıl ceza vermiş mahkeme, 18 Mayıs’ta anma yaparken atılan slogana 7 yıl ceza vermiş Malatya Ağır Ceza Mahkemesi. Ve toplamda 150 yıl cezayı bulan korkunç bir durum. Şimdi sorun şu, bir yargı birliği yok. İbrahim Kaypakkaya sloganı Dersim’de atmak 7 yılla eş değerken, Bursa’da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilerek beraat kararı verildi. Sorun şu, evet gerici yasalar var. Temel hak ve özgürlükleri önleyen, engelleyen ve gelişimini engelleyen yasalar mevcut. Ama tek başına yasalar meselesi değil, onu uygulayan zihniyetin sorgulanması gerekir. Bu yasalar 5 yıl önce de, 10 yıl önce de vardı. Mesela TMY 7/2 maddesi yeni bir madde değil. Mesele şu, subjektif bir madde olması. Yani kim uyguluyorsa, kendi subjektif kanaatleri ve ön yargıları ile farklı sonuçlara götürüyor. Daha önce İbrahim Kaypakkaya anmalarında atılan sloganlarla ilgili açılan davalarda, AİHM ifade özgürlüğüne aykırı olarak değerlendirerek Türkiye’yi bu konuda mahkum etti. Sadece propaganda meselesi değil, örgüt üyeliği meselesi de öyle. İddianameleri hazırlayan savcıların vicdanına kalmış durumda. Mesela bugün ki yapılan basın toplantısının haberini yapan basın mensupları yarın ‘devleti zora sokacak haber yaptıkları’ için örgüt mensubu olmaktan yargılanabilirler. Bunların hepsi değerlendirmeler, bunlar yasada ayrıntılarıyla yazmıyor. Keyfi uygulamalara açık bir madde. Yapılması gereken şu: TMY’nin tümden ortadan kaldırılması gerekiyor. Çünkü bu siyasi suçlarla, adli suçlar arsında çok ciddi bir eşitsizlik yaratıyor. Sadece Özel Yetkili Mahkemeleri’nin kaldırılması talebi yeterli olmaz. Öncelikli talebemiz TMY’nin kaldırılması olmalı. Bununla birlikte TCK’da temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen maddelerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Öncelikli talep bunlar olmalı bence. Çünkü TMY ve TCK’daki maddeler kalırsa, ÖMY kaldırılsa sorun çözülmüş olmaz.

Cihan Kırmızıgül, Grup Yorum, Grup Munzur’a yönelik iddianamelerde yer alan suçlamalardan, en küçük basın açıklaması, ben sosyalistim demek bile herhangi bir örgütün üyesi olmakla yargılanmaya delil sayılmaya ve davalar açılmaya devam edebilir.

Kızıl Bayrak / İstanbul