Ligin sonu - Derya Sazak

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 13 Mayıs 2012
  • 04:34

Futbol, çağımızda Marx’ın “kitlelerin afyonu” olarak nitelendirdiği dinden de öteye geçen bir tutku, bağlılık.
Ne şike, ne teşvik primi, ne cezaevindeki kulüp yöneticileri; hiçbirisi Kadıköy’de dün şampiyonluk maçına çıkan Fenerbahçe ile Galatasaray mücadelesine olan ilgiyi gölgeleyemedi.
Binlerce taraftar yine Kadıköy’ü doldurdu.
Kadıköy’den Galatasaray şampiyon çıktı.
Milyonlarca insan televizyonları başında “derbi”yi izlediler.
Maçtan sonra ortalık savaş alanına döndü.
Futbolun afyonu kitleleri kuşattı.
Bu rüzgârla birkaç hafta idare ederiz.
Gerçekle yüzleşmek için UEFA’dan gelecek kararı bekliyoruz.
Türkiye futbolu epeydir düşüşte.
Üç dört takımla katıldığımız Avrupa kupalarında başarılı olamıyoruz.
Milli Takım 2010 Dünya Kupası’ndan sonra 2012 Avrupa Şampiyonası’nda da yok.
Bu düşüşe 3 Temmuz’da başlayan “şike ve teşvik” soruşturmasını da eklemek gerekiyor.
Etik bir çöküş yaşanıyor.
Türkiye’de ilk defa kapsamlı bir şike davası açıldı.
Bu soruşturma açıldığında adı geçen kulüplerin ligden düşürülmesi, adı geçen sporcu ve yöneticilere Meclis’te ağırlaştırılan yasada öngörülen cezaların verilmesi öngörülüyordu. Üstelik bu yaptırılan kulüplerin ortak isteğiydi.
Şike soruşturması gözaltı dalgalarıyla Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a kadar uzanırken, Beşiktaş’tan, Trabzonspor’a 8 kulübün adı geçiyordu.
UEFA geçen yılın şampiyonu Fenerbahçe’yi turnuvaya istemedi.
Şampiyonlar Ligi’ne Trabzonspor katıldı.
Futbol kirlenmişti ve onca şaibeden sonra radikal kararlar alınması gerekiyordu.
Tamam eskisi gibi futbol “gazozuna oynanmıyordu”, milyarların döndüğü futbol endüstrisi doğmuştu. “Yayıncı kuruluş” futbolun efendisi olmuştu.
Zaman geçtikçe şike iddiaları de “Türk usulü” sulandırıldı.
Federasyon, bir zamanlar Demirel’in ABD üslerini savunurken kullandığı “Üs yok tesis var” cümlesini, “Şike sahaya yansımamıştır” şeklinde güncelledi. Ligler biterken açıklanan Disiplin Kurulu kararıyla “Maç sonucunu etkilemeye teşebbüs ve etkilemekten sporcu ve yöneticilere hak mahrumiyeti” cezası verildi.
Şike yapılmış, teşvik verilmiş ancak bunlar kulüplerden “bağımsız” olmuştu.
İbrahim Akın olayında ise şikeye karışan yönetici dahi bulunamamıştı.
Gölgesinden hızlı silah çeken Red Kit gibi İbrahim Akın da Fenerbahçe Büyükşehir maçının sonucunu “gölgesiyle” etkilemiş olmalıydı!
Ligin sonuna geldik.
Şampiyonu alkışlayalım.
Federasyonun akladığı kulüplerin başını “UEFA yakmasın” diye dua edelim.
Ancak futbolu gerçekten seviyorsak bu süreci alkışlamayalım.
Sahalardaki şiddete, ırkçılığa karşı çıkalım.
Borç batağına sürüklenen kulüplerin yöneticileri tarafından rehin alınmasına karşı çıkalım. Kurumlaşmayı savunalım.
Yabancıların “emekli cenneti” olmak yerine kendi gençlerimize şans tanıyalım.
Temiz futbola dönelim.

Milliyet / 13.05.12