Li Beyrut, Li Dimeşk'e dönüşmeden... - Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 22 Ekim 2012
  • 05:17

Lübnan için bir kez daha Feyruz’un sesiyle ‘Li Beyrut’ (Beyrut İçin) demenin zamanı: “Selam Beyrut, sana yüreğimin derinliklerinden… Beyrut! Seni terk eden mecnundur, Beyrut için! Kapısını kapattı Beyrut; Benimsin sen ey Beyrut! Benimsin halkımın kanayan yarası, analarımın gözyaşı!”

19 Ekim’de İç Güvenlik İdaresi İstihbarat Servisi Başkanı Tuğgeneral Vissam Hasan’ın öldürülmesiyle Lübnan yarası yine açıldı. Büyük ihtimalle Refik Hariri suikastı gibi bu da karanlıkta kalacak. Kimsenin ciddi bir soruşturmaya ihtiyacı yok! Saflar o kadar keskin ki taraflar olayın ilk dakikasında katili ilan etti. Batı destekli 14 Mart Hareketi, Dürzî lider Velid Canbolat ve Hıristiyan ‘Lübnan Güçleri’ lideri Semir Caca ‘başdüşman’ Suriye’yi suçladı. Cesareti olan potaya Hizbullah’ı da soktu. 8 Mart İttifakı’nda başı çeken Hizbullah ise Sünni, Hıristiyan ve Dürzî müttefikleriyle birlikte Lübnan’ı karıştırmaya çalışan mihrakları lanetledi! Onlar için olağan şüpheli İsrail. Yarın başka bir suikast olsa tarafların suçlu profili değişmeyecek.

İki zıt tez

14 Mart cephesinin argümanı şu: Hasan, Sunni asıllı Suriye Genel Güvenlik İdaresi Başkanı Ali Memluk adına Lübnan’a patlayıcı sokmaya sokmakla suçlanan eski Enformasyon Bakanı Mişel Samaha'yı ağustosta tutuklattığı için Muhaberat’ın hedefindeydi. Evet, hem Suriye hem Hizbullah’ın canını sıkıyordu ama İsrail’i de deli ediyordu. Hasan, Hariri’den sonra en az 12 suikasta tanık olan Lübnan’da 2009’dan itibaren 100’ü aşkın İsrail casusunu yakalatan adamdı. (Hasan, 2005’te koruma şefi olduğu eski Başbakan Refik Hariri’nin suikastında da resmen suçlanmasa da saldırı sırasında patronunun yanında olmaması, bunu “Üniversite sınavına hazırlanıyordum” diye izahat etmesi ama o saatlerde onlarca telefon görüşmesi yapmış olması nedeniyle şüphe çekmişti.) Son kritik görevi Suriye’de muhaliflerin kaçırdığı Lübnanlıların bırakılması için arabuluculuktu.

Birbiriyle taban tabana zıt iki tez var:

- Suriye, muhaliflere silah ve para desteğinde rol alan 14 Mart’ın lideri Saad Hariri gibi Lübnanlı liderlere gözdağı verdi ve suikast yeteneğini bir kez daha kanıtladı.
- Esad’ı muhalefeti silahlandırarak devirmekte zorlanan güçler, Lübnan’ı karıştırıp Hizbullah’ın yer aldığı hükümeti çökerterek Suriye’ye karşı buradan bir cephe açmak istiyor. Bu amaca hizmet etmesi açısından ‘Sünnilerin çıkarlarını gözeten’ Hasan sarsıcı bir hedef.

İç savaş senaryosu

Saad Hariri, 2005’te babası Refik Hariri’nin ölümünden Suriye’ye sorumlu tutmuş ancak 2009’da Esad’la görüşmesinde nedamet getirmişti. Ama Suriye’nin Lübnan’daki cinayet sicili de malum. Sağlıklı soruşturma da olmayınca bu tür argümanlara kuşkuyla yaklaşmamak elde değil. Tek çıkış yolu olarak geriye, cinayetlerin kimin işine yaradığına bakmak kalıyor. Hariri suikastının kaybedeni Suriye, kazananı İsrail olmuştu. Sonuçta oluşan baskı nedeniyle Suriye, 1976’da iç savaşa müdahale için konuşlandırdığı askerlerini Lübnan’dan çekmek zorunda kalmış ve bu ülke üzerindeki ‘belirleyici’ rolünü yitirmişti. Peki, Hasan cinayeti kimin çıkarına? Saldırı Hizbullah ve Suriye’ye karşı öfkeye yol açtığına göre şu sormak gerekiyor: Suriye en başta müttefiki Hizbullah’ı zora sokan bir saldırıya neden başvursun? Yönlendirilen öfkeden neyin umulduğu önemli. İç savaş çıkması, Hizbullah’ın bu tuzağa çekilmesi ve örgütün “Lübnanlılara değil İsrail’e karşı” diyerek elinde tuttuğu silahların meşruiyetini yitirmesi hep arzulanan bir sonuç. Suriye’deki oyunun sadece Suriye ile sınırlı olmadığı da açık. Hizbullah’ın varlığı, özellikle İran’a karşı saldırı planlarında oyun bozucu bir etken.

Kırılgan yapı

Beri tarafta Suriye’den sonra sıranın Lübnan ve İran’a geleceği komplosu elbette dikkate değer ama Lübnan’ın öyle kırılgan yapısı var ki her türlü oyuna davetiye çıkartıyor. Bunu görmek için istihbaratın fotoğrafını çekmek yeterli. Genel Güvenlik İdaresi’nde Şiiler, Ordu İstihbarat’ında nispeten Maruniler (Hıristiyan), Devlet Güvenlik İdaresi’nde Katolikler, İç Güvenlik İdaresi’nde Sünniler hakim. İç Güvenlik 2006’dan sonra ABD, Fransa ve Suudi Arabistan’ın sirayet ettiği alan. Bu birimin şefi Eşref Rifi, Prens Nayif Üniversitesi’nin yönetim kurulunda. Bir ayağı sürekli Riyad’da. Hasan da Rifi’ye bağlıydı. Fransızların temelini attığı, fraksiyonların iç barış adına içselleştirdiği, 1989’da iç savaşa çözüm olarak Taif Anlaşması’yla kurumsallaştırılan parçalı iktidar paylaşım modeli Lübnanlılara daha çok ‘Li Beyrut’ dedirtir. Hazin olan şu: Dış aktörlere oyun alanı açan bu model Suriye için de dillendiriliyor. Umarım Suriyeliler ‘Li Dimeşk’ (Şam İçin) diye ağıt yakacak duruma gelmeden çözüm bulmayı başarır.

Radikal / 22.10.12