Kürtçe dinledikleri için saldırdılar

  • Arşiv
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 21 Kasım 2012
  • 11:28

Tekstil atölyesinde Kürtçe şarkı dinlettiği için sık sık ırkçı grupların tehdit ettiği Adıyamanlı Bülent Çoban ve amcasının oğlu Mehmet Sadık Çoban, daha önce kendilerini tehdit eden grubun saldırısına uğrayarak, feci biçimde darp edildi. Saldırı, Bayrampaşa ilçesi Murat Mahallesi'nde tekstil atölyesi işleten Bülent Çoban'ın zaman zaman işyerinde Kürtçe müzik dinlemesinden dolayı geçtiğimiz Cumartesi günü 30-40 kişilik bir grubun atölyeyi basarak, Çoban'ı ve amcasının oğlunu darp etmesi şeklinde gelişti. Mehmet Sadık Çoban'a atölyenin kapısı önünde telefon görüşmesi yaptığı esnada saldıran kalabalık grup, dükkanı dağıtırken, kapı önünde dövülen Çoban, daha sonra dükkanın içine sokularak, burada da dövülmeye devam edildi. Üzerine çaydanlıkta bulunan kaynamış su dökülen Çoban'ın vücudunda ciddi yanıklar oluşurken, saldırının üzerinden 5 gün geçmesine rağmen dükkanın içinde kan izleri hala görülüyor. Saldıranların kendilerine, "Burada Kürtçe yok" diye bağırdığını aktaran Kürt işçiler, "Tamam" demelerine rağmen ırkçı grup saldırmaya devam etti.

'Burada Kürtçe yok' deyip saldırdılar

Adıyaman'dan 12 sene önce ekonomik nedenlerden dolayı göç etmek zorunda kaldıklarını anlatan atölyenin sahibi Bülent Çoban, saldırının yaşandığı gün işyerinin önünde asker uğurlaması yapıldığını söyledi. Bir anda dışarıdan bağırma sesleri duyduğunu ifade eden Çoban, "Kapı önü karanlıktı. Dikkatli bakınca amcaoğlumun, kan revan içinde olduğunu gördüm ve şok oldum. 30-40 kişilik bir grup içeri girdi. Sonradan isminin Fatih olduğunu öğrendiğim bir kişi dükkana girer girmez 'Kürtçe yok' dedi. Ben de 'tamam' dedim. 'Kürtçe yok. Türkçe konuşuyoruz' dedi. Sonra bana 3-4 yumruk attılar. Aldığım darbeden dolayı yere düştüm. Yere düşünce üstümden 20-30 kişi geçti. Daha sonra kan revan içinde olan amcaoğlumu dövmeye başladılar. Ona vurulan tekme, tokat ve yumruğun haddi hesabı yok. Bir tane kumaş kesme makinesi vardı, onunla vuruyorlardı" diyerek, yaşadıklarını anlattı.

'Çocuğumun dili tutuldu'

Saldırının konuşma biçimlerinden, aksanlarından dolayı kendilerine yapıldığını söyleyen Çoban, "Gırtlaktan konuşuyoruz. Şivemiz bu. Amcaoğlum da dışarda telefonla konuşuyordu. Biraz yüksek sesle konuşmuş. Onu duyunca sırf şivesinden dolayı saldırmışlar" dedi. Saldırıya uğradıkları esnada çocuğunun da yanında bulunduğunu aktaran Çoban, yaşananlardan kaynaklı çocuğunun psikolojisinin bozulduğunu dile getirdi. Çoban, "Benim çocuğum yanımızda ödevini yapıyordu. Bize yapılanları gördüğü için dili tutulmuş ve iki gündür konuşamıyor. Çocukların gözleri önünde vahşet yaptılar. Çocuğum sürekli 'babam öldü' diyor" diye belirtti. Kendilerine saldıranların çoğunu tanıdığını belirten Çoban, "Canımız pahasına bile olsa, bunun arkasında durmak zorundayım. Temennim şu, bu tür olaylar yaşanmasın. Bugüne kadar çok bedel ödedik. Kardeşçe yaşamak için. Bu bedelimizi ödemişsek, müziğimizi de dilimizi de kendi içimizde yaşayalım" diye konuştu. Çoban, olay yerine gelen polislerin sadece tutanak tuttuğunu ve olayla ilgilenmediğini dile getirdi.

'Üzerime kaynar su döktüler'

O gün bir işi olduğu için atölyeye geldiğini anlatan Mehmet Sadık Çoban ise, konuşmasına başlamadan önce sırtındaki yanıkları ve vücudundaki darp izlerini ve morlukları gösterdi. Sırt ve kolundaki derisi soyulan Çoban, yaşadıklarını şu cümleler ile aktardı: "Olay günü kapı önünde telefonla görüşüyordum. O esnada 10 kişilik bir grup, üzerime geldi. Ama beni dövmeleri için geldiklerini tahmin etmiyordum. Yanıma geldiklerinde hiçbir şey demeden, bana vurmaya başladılar. Küfür ettiler. Neredeyse 15 dakika boyunca kapı önünde tekme, tokat ve yumruklarla darp edildim. Neye uğradığımı şaşırdım. Kendimi, onların ayaklarının arasından kurtarıp, dükkanının içine attım. O esnada camları, dükkanın içinde ne varsa kırdılar. Kürt olduğumuz için, Kürtlere küfür ediyorlardı. Korkulukların arasından ellerini koyup, kapıyı açtılar ve içeriye girdiler. O sırada da tekme, tokatlarla tekrardan dövmeye başladılar. Döve döve beni dükkanın arka tarafına götürdüler. Bir de baktım elinde çaydanlık olan biri, çaydanlığın içindeki çayı birden üstüme attı. Üstüme atınca ben eğildim, sadece sağ koluma geldi. Kendimi ondan kurtarır kurtarmaz tipi halen aklımda olan bir genç, alt demliği aldı ve kaynar suyu direk üstüme döktü. Şu an sırtım tamamen yanık."

'Hayvanlar bile böyle zarar vermez'

Kumaş kesim makinesiyle başına vurulduğunu söyleyen Çoban, "Birinin elinde çekiç gördüm. Makaslarla, ellerine ne geçiyorsa, onlarla vuruyorlardı" dedi. Çoban kendisine vahşet uygulayanların insanlık ile alakası olmayan kişiler olduğunu söyledi ve şunları belirtti: "Bir dine mensup bir insan, nasıl bunları yapar. Yahudi, Hıristiyan, ateşe tapanlar böyle bir şeyi yapar desem, onlara çok büyük bir haksızlık yapmış olurum. Böyle bir vahşeti, herhangi bir dine mensup olan bir insan yapmaz. Hayvan desen, hayvanlar bile böyle insanlara zarar vermez. Çobanlık yaptım ama kesinlikle hayvanlarda bile böyle bir kin yok." O insanları tanımadığını, bugüne kadar sadece birkaç kez Bayrampaşa'ya geldiğini anlatan Çoban, bunu yapanların nasıl bir kinle beslendiklerine akıl sır erdiremediğini ifade etti.

Saldırıya uğrayan işçiler İHD'ye başvuracak

Olayın ardından Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi edilen Çoban'ın kafasına 9 dikiş atıldı ve 26 günlük iş göremez raporu verildi. Uğradıkları saldırı nedeniyle polisin saldırganlar hakkında hiçbir işlem yapmaması üzerine Kürt işçiler, İnsan Hakları Derneği'ne başvurarak, hukuki destek almaya hazırlanıyor.

DİHA / 21.11.12