Kanlı 1 Mayıs; DİSK'e, sola set çekmek için... - Şükran Soner

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 09 Mayıs 2012
  • 23:44

Kanlı 1 Mayıs 1977, 12 Eylül’e giden yolda döşenen taşlardan, ilk büyük provokasyon olarak tartışılırken DİSK dün taraf örgüt olarak anlamlı bir etkinlikle kamuoyunun karşısına çıktı... Yüz binlerin içinde olduğu kanlı 1 Mayıs’ın içinde farklı görevlerde, farklı siyasal kökenli, farklı pencerelerden görev ve sorumulukları da olmuş insanları bir söyleşide toplayarak gözlemler, değerlendirmeleriyle medyanın önünde olaylara tanıklık ettirdi... Gerçek bilgilere dayalı ilk anlamlı bir değerlendirmenin ortaya çıkmasını sağladı... Solun bölünmüşlüğü, çatışmacı eğilimlerinin varlığı gözetilerek sol içi çatışma yaratma görüntülü, iç-dış, tek ya da çok merkezli fark etmez, bir büyük provokasyonun varlığı çok çıplak sergilendi...

Solun, DİSK’in her şeye rağmen gelişmesi, örgütlenme gücünü arttırmasından kaygılanan çıkar odaklarının, belki seçimlere dönük solu, belki de Türkiye’de sözleşmeleriyle çalışma koşullarını, ücretleri yükseltmekte olan DİSK öncelikli ya da 1 Mayıs etkinliği üzerinden ikisini birden vurmaya yönelik bu büyük provokasyonunun, 12 Eylül’e gidişte ilk önemli set çekme adımı olduğunun da altı çizildi... Sendikal örgütlülüğün dibe vurduğu günümüzde, 1 Mayıs’ta Taksim’de yeniden yüz binlerin, çok farklı renk ve kimliklerle ötekileştirilenler, ezilenler olarak muhalefet seslerini çok gür, anlamlı olarak yükseltebildikleri bir dönemde gündeme gelen provokatif tartışmalara yanıt niteliği de taşıyan tanıklıkların ortaya koyduğu kimi tartışılmaz olguları sizlerle paylaşmak istiyorum...

Çünkü bu yazı kaleme alındığı saatlere kadar, medyatik gözle çok sansasyonel, haber değeri yüksek, uzman tanıklıkları toplamış etkinliğin televizyon kanallarında haberi bile verilmemiş, bu tür habercilikte çok sık gördüğümüz “son dakika” anonslarına değer görülmemek bir yana, yok sayılması yeğlenmişti. Eminim ana haberlere girerse, içi boşaltılmış olarak ve haber namusunun kurtarılması adına bir şeyler konmuş olacak... Meraklılarına sonradan ilgilenmelerini önerirken bir köşeye sığabilecek kimi satır aralarıyla yetinmek zorunda kalacağım için önceden özür diliyorum...

• DİSK’in tüm yönetim kadroları, 12 Eylül sürecinde çok ağır işkencelerden geçirilerek yıllar sürmüş tutuklu yargılanmalarında, DİSK’in 1 Mayıslar dahil tüm sendikal etkinliklerinden, “Marksist-Leninist illegal örgüt” olmakla suçlanmışladı. Attıkları her adım didik didik edilerek hesabı sorulurken DİSK yargılanmasında neden kanlı 1 Mayıs sorgulaması yok sayılmıştı? DİSK yargılamasının, dosyalarının savunma sorumlusu, ayrıntılı bilgi sahibi avukatlarının söyledikleri gibi gerçeklerin ortaya çıkması kaygısı ile soru bile sorulamamasından olabilir mi?

* * *

• Kanlı 1 Mayıs mağduru, o tarihlerde açılmış davanın işten el çektirilen savcısı Çetin Yetkin’in sonuçsuz kalan davanın iddianamesinden okuduğu bir paragraf çok önemli; iddianamede yer alan olaylar, faillere ilişkin suçlamaların gerçek olup bitenlerin çok küçük, esasa ilişkili olmayan bölümünü içerdiği saptaması yapıldıktan sonra “asli failler er geç tespit edilecek, hüküm giyeceklerdir” itirafı da yer alıyor. Bu dava ile ilişkili mesleğini kaybeden savcının davanın soruşturulmadan açılmış olduğu saptaması bir başka hukuk garabeti...

• Kanlı 1 Mayıs’ta açılan davada en uzun tutuklu kalmış, DİSK üyesi işçi mağdur, saldırıya uğrayanlar olarak neden sanık sandalyesine oturtulduklarının ötesinde, neden Afyon’da yargılamanın yapıldığını, tek kanıt gösterilmeden çok ağır koşullarda uzun tutuklulukla bedel ödetilen taraf olduklarını sorguluyor. 1 Mayıs tertip komitesi, sendikalar içinde görevli sendikacıların sorgulamalarının bütününden siyasi iradenin sayısız sorumsuzluğu üzerinden sayısız sorular çıkıyor... 5 silahlı ölüm, 35 silahlı yaralı varken silahlı yakalanmış kişilerin yargılanmadan serbest bırakılmaları bir boyut; resmi polis panzerlerle, kitlelerin ayaklarının dibine açılan ateşle, yaratılan panik asıl ezilerek ölümlerin bir tek sorumlusunun ortaya çıkarılmamış olması bir başka boyut.

• Öne çıkarılan sol siyasetler arasındaki kan uyuşmazlığı, kanlı 1 Mayıs provokasyonuna basamak yapılmak istenen çekişmeye gelince. Kimse bu gerçekliği yadsımıyor, ancak Milliyetçi Cephe iktidarda iken yapılmış yargılamada bunu ortaya koyacak bir iddianamenin ortaya çıkmaması, aksine, sol çatışmanın kanıtlanamadığının itiraf edilmek zorunda kalınması anımsatılıyor. Örneğin ilk ateş edenin fotoğrafı bile yayımlanmışken kimliğinin neden ortaya çıkarılmadığı sorgulanıyor. Ya da kaçışı olmayan kanıta ulaşılabilecek tanıklıkların neden yok edildiğinin örnekleri ile altı çiziliyor. Ayrıntı gibi ama en çok insanın buluştuğu Sular İdaresi üstünden ateş açılması olgusu karşısında, daha önce yapılan tüm etkinliklerde sıkı arama, asker-polis denetiminde olan bu alanın, olaylar sonrasına kadar neden denetimsiz bırakıldığı üzerinde duruluyor...

Cumhuriyet / 10.05.12