Kamu hastanelerini kaybettik! - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 17 Kasım 2012
  • 06:29

Halkımızın haberi olmayabilir ama 3 Kasım itibarıyla tamamı kamu kaynaklarıyla kurulan ve 'anayasal hak' sağlık hizmeti vermekle yükümlü devlet hastanelerimize devlet memuru olmayan CEO/genel sekreterleri atanarak, 'karlılık' temelli yönetim modeli yürürlüğe girdi.

Geçen yıl yasama organını yani halk iradesini hiçe sayarak gece yarısı çıkartılan 663 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararname gereği, tüm devlet hastanelerinin temel hizmet felsefesi külliyen değiştirilmişti.

900'e yakın devlet hastanesi, yine ters gösterenli bir adla yani kamuyla ilişkisinin koptuğunu gizleyen 'Kamu Hastane Birlikleri' başlığında toplanarak, doktor ve devlet memuru olmayan ama iktidar partisiyle yakın organik bağları dolayısıyla seçilmiş CEO'ların yönetimine bırakıldı.

NEOLİBERAL KİT

Kamu Hastane Birlikleri, 40 milyar TL'lik bütçesi, 100 CEO'nun oluşturduğu 10 bin bin civarında kadrosuyla, devlete tek sorumluluğu 'karlılıkla' ölçülen yeni neoliberal KİT'imiz olacak.

Yani devlet hastaneleri, kapitalist felsefenin en düşük maliyetle en yüksek karı elde etme esasına göre kendi aralarında amansız rekabete sokulurken CEO'ların sözleşmeleri de, kattığı 'karlılığa' göre yenilenecek.

Dolayısıyla rekabetin 'nitelikli

sağlık hizmeti/halk sağlığı idealiyle' yer değiştirdiği bu sistemde, nereden tasarruf edileceğini, sağlık hizmeti bileşenlerinden neyin 'ucuza' çıkartılacağını ve 'kar' adına nasıl ölümcül risklerle karşılaşacağımızı varın siz hesap edin!

Hükümetin on yıldır 'benim vatandaşım parasız her hastaneye gidecek' hamaseti ve doktorların 'halkı değil, cebini düşünen meslek grubu' söylemiyle kurulan devletin sağlık hizmetini, 'hasta müşteriye satılacak sağlık paketine çevirme' sürecinin en son noktası, Kamu Hastane Birlikleri'yle koyuldu.

Elbette ki devlete liyakat bağıyla değil, diğer devlet hastaneleriyle giriştiği rekabet doğrultusunda bilanço 'karlılığıyla' bağlı CEO'lar, yönettikleri hastanelerin 'sınıfını' yani 'gelirini' yükseltmekle mükellefler.

Devlet hastanelerinin 'özelleştirme öncesi' safhası olacak bu dönemde CEO'ların başarısı, en ucuz sağlık emekçisini bulmak ve aşırı çalışma koşullarıyla hastaneyi minimum masrafla işletip yüksek karlılığa erişmek olacak.

PARASINA GÖRE HASTANE

Tüm çalışanların sözleşmeli, taşeron, güvencesiz olduğu 'tecrübe ve birikim sürekliliği olmayan' hastanede acil, yaşamsal ve yerine koyulmayacak kıymette bir defalık sağlık hizmetinin kalitesini bizzat yaşayıp görecek ya da göremeyecektik...
A, B, C, D, E diye sınıflandırılan Kamu Hastane Birlikleri, katkı, katılım ve ilave ücretler farklılıklarıyla toplumu 5 ayrı sınıfa ayırıp her vatandaşı parasına uygun devlet hastanesine yönlendirirken bu hastanelerin verdiği sağlık hizmetleri niteliğinin de tabii ki pahalıdan ucuza değişeceği kesindi.

Şimdi merak ediyoruz; yıllardır anti-doktor söylemle 'biz biliriz, bıçak parası ister bunlar' diyerek halk kitlelelerinin nazarında 'doktorları' sağlık sisteminin çarpıklığının tek müssebibi gösteren zihniyet, halkın parasıyla yapılmış hastaneleri 'CEO-karlılık' şirket modeline çevirdikten sonra hangi popülist söyleme sığınacaktı?...

Akşam / 17.11.12