İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 16 Şubat 2013 günü Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi’nde düzenlediği “Kadın Çalıştayı”nda çalışan kadınların çalışma koşulları ve iş kazaları tartışıldı.
Kadın Çalıştayı’nın açış konuşmasını yapan Petrol-İş Kadın Dergisi sorumlusu Selgin Zırhlı Kaplan, iş kazası istatistiklerinde gerçek anlamda kadınlara yer verilmediğini söyledi. Toplantının çerçeve sunuşunu yapan Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Berna Güler Müftüoğlu da, kadınların büyük çoğunluğunun iş kazası sonucu ölmesine rağmen bu vakaların iş kazası olarak kabul edilmediğini belirtti.
Yard. Doç. Dr. Müftüoğlu, işyerine firmanın servisi ile giderken sele kapılarak boğulup ölen ya da evde cam silerken düşüp hayatını kaybeden kadın işçilerin resmi kayıtlarda iş kazası sonucu ölmediğinin ifade edildiğini bildirdi. Müftüoğlu, bu kadınların iş kazası sonucu öldüklerinin tespiti için ciddi bir hukuk mücadelesi verildiğini söyledi.
SGK’nın 2011 tarihli istatistiğinde, toplam 69 bin 227 iş kazası olduğu ve 4 bin 168 kadının iş kazasına uğradığı belirtiliyor. Yani iş kazası geçirenlerin yüzde 6’sı kadın işçi. Toplam sigortalıların ise yüzde 24’ünün kadın olduğu gözüküyor.
Ölümlü iş kazaları açısından da; 2011 yılındaki 1.700 ölümlü kazadan sadece 32’si, yani yüzde 2’si kadın işçi olarak gösteriliyor. Kadın işçilerin ölümlü iş kazaları da ağırlıklı olarak tarım ve tekstil işkollarında meydana geliyor.
Kuşkusuz kadınlar, erkeklere göre daha az iş kazasına uğrayabilecek işlerde çalışıyorlar ancak tüm çalışanların yüzde 24’ü kadın olup yüzde 2’lik bir ölümlü iş kazasına uğraması da çok gerçekçi gözükmüyor. Uzmanların da belirttiği gibi ya kadınların uğradığı ölümlü iş kazaları, daha doğrusu iş cinayetleri resmi anlamda iş kazası sayılmıyor ya da kadınlar büyük ölçüde kayıtsız (kaçak) çalıştırıldıkları için istatistiklerde yer almıyor. Yani bu alanda da “kadının adı yok”. (Bu vesile ile bu isimle kitap yazmış olan gazeteci-yazar sevgili Duygu Asena’yı da anmış olalım…)
Çalıştay'da, daha sonra çeşitli sektörlerde çalışan kadın temsilciler çalışma koşullarından söz ettiler. Hamile ve emzikli kadınların gece çalışmasının yasak olmasına rağmen çocuklarına gündüz bakabilmek için ya da ekonomik nedenlerle gece çalıştığı, birçok sektörde kadınların haftada 60 saate kadar çalışmak zorunda kaldığı belirtildi. Kadınların işin dışında da haftada 28 saat ücretsiz ev işi yaptığı vurgulandı.
Sağlık çalışanlarının diğer sektörlere nazaran 16 kat daha fazla mobbing’e (işyerinde psikolojik tacize) maruz kaldığı, hamile hemşirelerin 36 saate kadar varan gece nöbetlerine kalınca düşük yaptığı ifade edildi.
DLH işyerindeki düşük ücret ve ağır çalışma koşulları nedeniyle sendikaya üye olan ancak işten çıkarıldığı için 240 gündür direnişte bulunan depo işçisi kadın çalışan da, 10-15 kilo koli kaldırdıklarını, 9 saat ayakta çalıştıkları için bel fıtığına uğradıklarını söyledi. Metal işçisi, maden mühendisi, THY çalışanı kadınlar da sorunlarını anlattılar.
Kadınlar, şiir ve müzik dinletileri de yaparak çalıştaya ayrı bir renk kattılar. Çalışan kadınların sorunlarını paylaşmak, katkı yapmak ve sendikal mücadelede ön saflarda yer almasını sağlamak gerekiyor…
Yurt / 22.02.13