İş cinayetlerinde 'ustalaşma devri': En az 720 işçi hayatını kaybetti

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • İş cinayeti
  • |
  • 11 Kasım 2012
  • 10:26

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Türkiye'de 2012 Ocak-Ekim ayları arasında meydana gelen iş kazalarında en az 720 işçi hayatını kaybetti.

Kazaların en fazla görüldüğü iller İstanbul, Adana, İzmir, Kayseri, Bursa olurken, kazalar en çok trafik kazası, düşme, ezilme, yanma ve elektrik çarpması sonucu meydana geldi. En fazla ölümün gerçekleştiği inşaat sektörünü, enerji, tarım, maden ve metal sektörleri takip etti.

Çalışma yaşamında kar hırsı ve yüksek maliyet gibi nedenlerle işçi sağlığı ve güvenliği koşullarının hiçe sayılması gün geçtikçe daha fazla can alıyor. Çalışma yaşamında tam bir işçi cehennemine dönen Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin geçen yılın Ocak- Eylül ayları arasında yaşanan iş kazaları raporuna göre en az 396 işçi yaşamını yitirmişti. AKP’nin ustalık dönemi ile birlikte İSİG Meclisi verilerine göre bu yıl ise Ocak-Ekim aylarında 720 işçinin hayatını kaybetti.

Kazalar sanayi havzalarında yoğunlaşıyor

En az 720 işçinin hayatını kaybettiği iş cinayetleri en çok sanayi havzalarının olduğu bölgelerde yoğunlaşıyor. Marmara Bölges,i kazaların en sık görüldüğü bölge olarak yine ilk sırada yerini alırken; İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Konya, Kayseri, Zonguldak, Sakarya, Bursa, Gaziantep ölümlerin en fazla yaşandığı iller oldu.

En fazla ölüm inşaat ve enerji sektöründe

Uzmanlara göre yüzde 100’ü basit önlemlerle önlenebilir olan iş kazaları en fazla inşaat, enerji, tarım, maden, metal sektöründe görülüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın raporlarına göre taşeron işçiliğin en yaygın olduğu sektörlerden biri 318 bin kişi ile inşaat sektörü. Ocak-Ekim ayları arasında meydana gelen iş cinayetlerinde 226 ölüm inşaat sektörüne ait. İnşaat sektörünü 72 ölümle enerji sektörü takip ederken, çalışma koşullarının en karanlık olduğu alanlardan olan madenlerde dokuz ayda en az 64 işçi hayatını kaybetti.

35 işçi de kazaların en sık görüldüğü sektörlerden olan metal iş kolunda yaşamını yitirdi. Büro, eğitim ve sinema sektörlerinin toplamında da iş kazaları 34 işçinin ölümüne yol açarken; yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 4,5 milyon kayıt dışı çalışanın olduğu tarım sektörü ise 82 işçiye mezar oldu. 42 işçi ise nedeni belirlenemeyen şekillerde yaşamını yitirdi.

Ölümler en çok trafik kazası, düşme, ezilme ve yanma şeklinde

İşçilerin feci şekilde can vermesine yol açan cinayetler; en fazla trafik kazası, yüksekten düşme, ezilme, göçük altında kalma, yanma, zehirlenme, elektrik çarpması ve boğulma gibi sebeplerden kaynaklanıyor. Geçen yılın verilerinde de ölümlerin en fazla gerçekleşme şekillerinin aynı unsurlardan meydan gelmesi yaşanan tüm ölümlere rağmen hiç bir önlemin alınmadığını gözler önüne seriyor.

Trafik kazası özellikle mevsimlik işçi taşımacılığı, büro, sinema ve eğitim emekçileri servis taşmacılığında can alırken, enerji sektörü elektrik çarpması; inşaat iş kolunda yüksekten düşme, iş makinaları kazaları, kazı sırasındaki göçükler ve toprak altında kalma, yapı kısmının çökmesi, şantiye içindeki trafik kazaları ölümlerde yüzde 95’lik paya sahip. Madende de göçük ve ezilme gibi unsurlar işçilerin göz göre ölümüne yol açıyor. (Kazalarda ölen işçilerden 661’i erkek, 51’i ise kadın işçi.)

Doç.Dr. Emre Gürcanlı: “Almamız gereken önlemleri net olarak ortaya koymalıyız”

İTÜ İnşaat Fakültesi Yapı İşletmesi Ana Bilim Dalı’ndan Doç.Dr. Emre Gürcanlı, cinayetlerin en sık görüldüğü inşaat sektörünün, en az kalifiye olan işçi kesiminin, köyden kente göç ettiğinde ilk olarak girdiği sektörlerin başında geldiğini söylüyor.

İnşaat sektöründeki kazaların özel nedenler barındırdığına dikkat çeken Gürcanlı, “İnşaat işlerinde yapılan işler standart olmasına rağmen (temel-kaba inşaat-duvar-sıva-tesisat-merdiven gibi) yapılış şekilleri ve işin yapıldığı yer standart değil. İnşaat çok yüksekte olabilir, yerin altında olabilir, açık alanda rüzgârlı bir yerde olabilir. Dolayısıyla kazalar kendi içinde öznel nedenler barındırabiliyor” ifadelerini kulandı.

Meslek hastalığı tanısı almış tüm iş kollarında toplam 1000’i geçmeyen bir tablo olduğuna işaret eden Gürcanlı, inşaat sektöründe tanımlanan meslek hastalıkları olarak, çimento vb. malzeme kullanımı açık alanda güneşte çalışmaktan kaynaklı ekzama ve cilt kanseri gibi ağır tahribatlı hastalıklara yol açacak cilt hastalıkları, itme çekme yük taşıma işleri nedeniyle oluşan kas- iskelet hastalıkları, gürültülü iş makinesi ve el aletleri kullanımı gerektiren yapılan işin özelliğine göre işitme kayıpları, kullanılan el aletleri nedeniyle vibrasyona bağlı el bilek hastalıklarına meyleden kas iskelet hastalıkları ve çeşitli tozlara bağlı olarak solunum yolu hastalıkların (asbest gibi), bu alan da en sık görülen sağlık sorunları olduğunun altını çiziyor.

İnşaat sektörünün zor ve riskli bir alan olduğunun altını çizen Gürcanlı, neyle karşı karşıya kaldıklarını, nerelerde ne önlemler alınması gerektiğini çok iyi bildiklerini, bunları net şekilde ortaya koyarak ölümlerin engellenebileceğinin altını çizdi.

Bir eldiven, gözlük ve ayakkabı hayat kurtarır”

Ocak-Ekim ayları arasında meydana gelen kazalarda enerji iş kolunda 72 işçi hayatını kaybetti. Yani yaşanan her 10 ölümden 1’i enerji sektöründe gerçekleşti. 72 işçinin 25’inin elektrik çarpması, 21’inin ise boğulma sonucu öldüğüne dikkat çeken, enerji iş kolunda aktif ve yaygın bir mücadele veren Enerji Sendikası Başkanı Kamil Kartal, rakamların ‘en az’ olduğu vurgusu yapılan verilerden 3-4 katı daha fazla olabileceğine işaret etti.

“Enerji sektörü elektrik, su, doğalgaz ve baraj işçilerini kapsayan, ekonomik, siyasi ve yaşamsal bir öneme sahip faaliyet alanıdır. Son 25 yılda enerji sektörünü adım adım piyasaya açan Türkiye, 2010 yılında elektrik dağıtımının neredeyse tamamını özelleştirdi. Üretimde kamunun giderek azalan payının da özelleştirilmesi planlanmakta, bugünkü ana yönelimleri HES ve Termik İnşası olan özel enerji şirketleri teşvik edilmektedir. Büyük sermaye, yatırımlarını enerji üzerinde yoğunlaştırmakta, enerji alanında şirket karlılığını güvence altına alacak politikalar yaşama geçirilmektedir” şeklinde konuşan Kartal, enerji işçilerinin ölümlerinin arkasında yatan nedenleri şöyle sıraladı:

“Birinci olarak işçiler 12-14 saate varan sürelerde çalışmaktadır. Hatırlarsanız Enerji Bakanı birkaç yıl evvel sarı sendika Tes-İş’in kongresinde işçilerin gerekirse 14-16 saat elektrik direklerinde çalışması gerektiğini belirtmişti. İşte devletin işçinin sağlığına, canına verdiği değer budur. İkinci olarak iş bölünerek taşeronlaştırıldı. Bu durum yapılan işte koordinasyon eksikliğinden, işçiler arasındaki ayrımları derinleştirmeye kadar birçok sonuca yol açıyor. Örneğin birçok arkadaşımızın elektrik kesilmediği için direklerde hayatını kaybetmesine şahit oluyoruz. İşin sorumluluğu belirsiz kalıyor. Üçüncü olarak gerekli denetim ve önlemler alınmıyor. İşçiye işe uygun malzeme verilmiyor. Ya da enerji hatları yenilenmiyor. Mesela 3 yıl evvel İzmir’de kapısını açar açmaz trafo patlamış ve iki arkadaşımız hayatını kaybetmişti. Bakım yapılmadığı için bir çeşit saatli bombaya dönüşmüştü trafolar. Esasen nedenler ve örnekler o kadar çok ki.”

Sendika olarak özellikle taşeron çalışma biçiminin bir sonucu olan ve sadece bir maliyet unsuru olarak görülen teçhizatın, edevatın ve giyim malzemelerinin tam olarak sağlanması içinde mücadele ettiklerini belirten Kartal, “Bir eldivenin, lastik-kauçuk bir ayakkabının, bir bakır telin, bir gözlüğün hayat kurtarabiliyor” şeklinde konuştu.

Meryem Yıldırım / 11.11.12