İmrozlular: Diaspora değiliz! – Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 14 Kasım 2012
  • 05:45

İmroz deyince pek çoğumuzun aklına Gökçeada gelmez. Hoş, Gökçeada deyince de yerini bilen, adayı tanıyan pek az insana rastlarsınız...

Oysa Bozcaada, son yıllarda popüler bir turizm destinasyonu ve varlıklı Beyaz Türklerin emeklilik yerleşimi halini aldı. Gökçeada, hep izole, hep arada kaldı... 

Neden? Merak edenler, yeni çıkan “İmroz Rumları-Gökçeada üzerine” (Heyamola Yayınları) kitabını mutlaka okumalı...

Önceki akşam, Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Feryal Tansuğ’un derlediği kitabın tanıtımındaydım... Bu vesileyle İstanbul’a gelebilen İmrozluların, yakalarına taktıkları beyaz çiçeklerle buluşmalarının sevincine şahit oldum.

Bu bir ilk. Zira İmroz, Türkiye’de üzerine sadece bir kitabın yazıldığı, akademik çalışmaların yapılmadığı “unutulmuş-unutturulmuş” bir ada.

Bir dönüm, bir yumurta fiyatına

En son 1964’te adadan göç etmek zorunda bırakılan İmrozlular, dünyanın dört bir yanına dağılmış... Kıbrıs sorunu başlayınca T.C, İmroz’daki azınlık okullarını kapatarak, açık cezaevi kurarak, topraklarına el koyarak Rum vatandaşlarına “misilleme” yapmış. Hepsinin belgesi mevcut.

Bir dönüm arazinin, bir yumurta parasına “sattırıldığı” dehşet bir baskıdan söz ediyorum.

Sonuç, acı: 40 yıl önce beş bin civarında bir nüfus varken, bugün adada 300 yaşlı Rum yaşıyor...

Ancak yaz tatillerinde, bayramlarda “vatan hasreti”ni dindirmek için bir araya gelebiliyorlar. Hem de ne hasret!  

İmroz Derneği’nin Başkanı Konstantinos (Kosta) Christoforidis “Hem buradayız, hem değiliz” diye özetliyor İmrozluların duygularını.

Türkiye’den hiç kopmadık

Kosta, sözlerini söyle sürdürüyor: “Dünyanın farklı yerlerinde yaşıyoruz ama, aklımız hep burada. Bu bir var olma şekli bizim için. Diaspora kelimesini, Türkiye’de kullanıldığı anlamıyla kullanmak istemiyorum. Diasporanın kelime anlamı ‘saçılmış tohumlar’dır. Evet saçıldık, ama Türkiye’den hiçbir zaman kopmadık...”

Tüm kırgınlıklara, kayıplara rağmen konuştuğum İmrozlular, acıların kebabını yapmaya meraklı değil. Kosta, “Bütün bunlar oldu. Artık geleceğe yönelik yeni bir hayat, yeni bir paradigma kurabilelim istiyoruz. İmrozluların 100 yıllık yalnızlığı son bulsun. Bu fırsatı kaçırmayalım” diyor...

Fırsatı kaçırmayalım ama, İmroz’da nelerin yaşandığını da bilelim. Patrik Bartholomues’un “Hangi insan, bu bereketli toprakları bırakıp gider?” sorusunu, kendimize açıkyüreklilikle sorarak başlayabiliriz.

PATRİK: TÜRK KAMUOYU ÖĞRENEMEDİ

* Kitabın tanıtımıyla eşzamanlı bir fotoğraf sergisi açıldı. Atina’da yaşayan İmrozlu fotoğrafçı Vasilis Yandas’ın  kareleri, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampusu’nda görülebilir.

* “İmrozlu Rumlar” kitabının tanıtımında tarihçi-yazar Murat Belge de konuştu. İmroz’da yaşananları pek bilmediğini belirten Belge, 60’lı yılların sonunda Tenedos (Bozcaada) maceralarını anlattıktan sonra İmroz’da dil balığı yakalama anılarını paylaştı!

* Konuşmalarda pozitif mesajlar verildi, hükümetin sorunlara olumlu yaklaşımından bahsedildi.

* Kendisi de İmrozlu olan Fener Rum Patriği 1. Bartholemous, şöyle konuştu: “Korkunun, şüphenin adayı nasıl savurduğunu eski kuşaklar, yeni kuşaklara anlatmalıdır. Türk kamuoyu, o yılların imkanlarıyla muhatap kalınan haksızlıklardan haberdar olamadı. Nasıl hayalet köyler haline geldi, öğrenemediler” dedi.

İdama susayanlar

Sabah gazetesinin dünkü manşeti: “İdamı getirin, bu işi bitirin”.

Bu sözler, Pervari’deki helikopter kazasında şehit olan Üsteğmen Yakup Çınar’ın annesine aitmiş... Ancak diğer gazeteleri taradım, hiçbirinde aynı cümleye rastlayamadım! Milliyet’ten Zaman’a, Sözcü’den Bugün’e, hepsinde Fatma Çınar’ın “Cumhurbaşkanım buna dur deyin, ağlamayacağım” dediği yazıyor.

Bir anne, evlat acısıyla her şeyi söyleyebilir. Ancak basının görevi, bir şehit anasının gözyaşlarını kullanarak siyaset yapmak, kışkırtmak değildir... Başbakan “idam”ı gündeme getiriyor diye buna göre haber yapmak, hiç değil!

Basın, acıları bile dezenformasyon aracı yapıyor. Cenazedeki tepkilerden biri, Çınar’ın ablasının hükümet yetkililerine “Buraya hangi yüzle geliyorsunuz?” diye bağırması... Neden bu kirli savaşa isyan eden şehit yakınlarının sözlerine yer vermiyorsunuz?

Milliyet / 14.11.12