HDK'den Ortadoğu konferansı

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Eylem/etkinlik
  • |
  • 21 Ekim 2012
  • 08:01

(21.10.12) - Halkların Demokratik Kongresi tarafından düzenlen ve iki gün sürecek olan “Halkların adalet, özgürlük arayışları ve müdahaleler” başlıklı Ortadoğu konferansı Boğaziçi Üniversitesi Ayhan Şahenk Salonu'nunda başladı.

1. oturum

Konferansın ilk günü "Arap Halk Hareketleri ve Mücadelelerin Geleceği" başlıklı oturumla başladı. Oturum konuşmacıları arasında Fas Demokratik Yol Partisi temsilcisi, Tunus Emekçiler Partisi temsilcisi, Almanya Sol Parti parlementeri, Mısırlı akademisyen Mohamed Waked ve araştırmacı-yazar Foti Benlisoy bulunuyordu. Oturumda ilk sözü alan Fas Demokratik Yol Partisi temsilcisi bazı diktatörlüklerin Amerika karşıtı gibi görünmeye çalıştığını, buradan da halkın yanında yeraldığını göstermeye çalıştığını ifade etti. Halk hareketlenmeleri sırasında bazı aydınların emperyalizmin yanında yer aldığını dile getiren temsilci devrimci sürecin sürdüğünü belirterek solcu, demokratik güçlerin birleşmesinin gerektiğinin altını çizdi. İşçi ve emekçilerin bütün hakları zorla aldığını söyleyen temsilci, işçi sınıfının rolünü oynamaya başlamasıyla sendikalarda da hareketliliklerinin başladığını belirtti.

Alman Sol Parti parlementerinin ardından söz alan Mısırlı akademisyen ise, AKP ve Müslüman kardeşlerin yakınlaşmasını, yapılan toplantıları söylerken, burjuva basının gerçekleri yazmadığını belirtti. Mısırlı emekçilerin Türk modeli aldatılmaya çalışıldığını ifade eden Waked, halka yönelik baskıların sürdüğünü ve ilk defa Müslüman Kardeşlere karşı Tahrir Meydanı'nda protesto gösterisinin olduğunu söyledi.

Mısırlı akademisyenin ardından söz alan araştırmacı-yazar Foti Benlisoy ise Türkiye sol hareketinin Arap halkının hareketlerine yönelik tavrının ancak emperyalist müdahaleler sırasında belirginleştiğini ifade etti. Ortadoğudaki hareketlerin istisnai bir süreç olarak gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Benlisoy, aksine Avrupa, Amerika, Ortadoğu, dünyanın her köşesinde isyanların yayıldığını belirtti. Ortadoğudaki ayaklanmaların gerici rejimlere karşı batıyı yakalama girşimleri gibi gösterildiğini ifade eden Benlisoy, önümüzde büyük sosyal çalkantıların olduğuna dair işaretler olduğunu söyledi.

Tunus Emekçiler Partisi adına sözalan konuşmacı ise, Arap halk hareketlerinin devrim olup olmadığına dair düşünceler dile getirdi. Hareketin devrim olduğunu söyleyen konuşmacı, örgütlenememenin devrimin yolda kalmasına sebep olduğunu söyledi. Bu devrimlerin daha çok küçük burjuvazinin kontrolünde gerçekleştiğini dile getiren konuşmacı, devrimci sürecin bitmediğini, Ben Alli ve iki hükümetin düştüğünü hatırlattı. 7 Ekim'de 12 parti tarafından halk cephesinin kurulduğunu açıklayan temsilci, bu cephenin hedefinin devrimi sonuna kadar götürme olduğunu açıkladı. Dayanışma içerisinde olan emperyalist birliklere karşı omuz omuza, el ele dayanışma içerisinde çağıran temsilci, geleceğin devrimcilerin elinde olduğunu dile getirdi.

2. oturum

“Günümüz Bölge Dinamikleri ve Filistin Halkının Mücadelesi" adlı ikinci oturumun başında kürsüde konuşan Ertuğrul Kürkçü'nün ardından FHKC temsilcisi, Lübnan Komünist Partisi temsilcisi, FHKC’li kadın bir üye, İstanbul Üniversitesinden akademisyen Erhan Keleşoğlu konuştu.

Sözü ilk alan FHKC temsilcisi, söze Türk halkından Filistin için şehit düşen tüm devrimcilere selam ederek başladı. Siyonizmle mücadelenin 100 yıldır sürdüğünü ifade eden temsilci, İsrail devletini tanımadıklarını belirtti. Filistin davasının dünya halklarının da özgürlük mücadelesi olduğunu vurgulayan konuşmacı, Filistin halkının zaferle tanışacağına işaret etti. Arap dünyasındaki halk hareketlerinin Filistin mücadelesine katkı sunduğunu belirtirken, Mısır ve Tunus'taki ayaklanmalar sonrasında hükümetlerin değiştiğini vurgulayan sözcü, emperyalistlerin ve siyonistlerin halkların mücadelelerini engelleyemeceklerini belirtti.

Lübnan Komünist Partisi temsilcisi ise İslami tonlara rağmen tüm hareketleri desteklediklerini belirtirken, tüm ülkelerden sol cephe oluşturma çağrısında bulundu.

Suriyedeki gelişmelere dair görüşlerini sunan temsilci, Suriye rejiminin ABD’nin projesine uymadığını dile getirirken, ilerici-sol güçlerin emperyalist müdahaleye karşı birleşmesi gerektiğini vurguladı.

FHKC’li kadın üye ise, Filistinli tutsakların selamlarını ilettikten sonra Filistin'in her zaman savaşın da barışın da anahtarı olduğunu belirtti. Emperyalizmin çirkin yüzü olan siyonizmin Filistinlileri bölme çabalarına karşı Filistinlilerin daha da birleştiğini belirtti. Filistin davasıyla ilgili Oslo sürecinin Filistinliler için tuzak olduğunu belirten üye, Gazze'deki yaşam şartlarına değinirken, Gazze'de dünyanın en büyük kanser oranının bulunduğunu ifade etti. Emperyalizme karşı birleşme çağrısında bulunan üye, Gazze'ye yardım çağrısıyla sözlerine son verdi.

Ardından söz alan İstanbul Üniversitesi akademisyeni Erhan Keleşoğlu ise, Filistin mücadelesinin ilk aşamalarını hatırlatırken, '93 yılında ilk intifadadaki Oslo anlaşmasının işgali meşrulaştırdığını ifade etti. Filistin halkının demokrasiyi inşa etmek için, işgal ve otoriter rejime karşı mücadele ettiğini berilterek Filistin halkına yardım çağrısıyla konuşmasını bitirdi.

3. oturum

Kısa bir moladan sonra devam eden konferanstaki 3. oturumda, "Halklar Uyanırken, Siyasal İslam ve Dış Müdahaleler" başlığı tartışıldı. Mısır Komünist Partisi temsilcisi, Mehmet Bekaroğlu, Faik Bulut ve Almanya Rosa Luxemburg Vakfı temsilcisi oturumun konuşmacılarıydı.

Mısır Komünist Partisi temsilcisinin konuşmasının ardından söz alan Mehmet Bekaroğlu, İslamcıların adaletsizliklere, diktatörlüklere karşı çıktığını iddia etti. Ortadoğu halklarına adaletin müslümanlık üzerinden verilebileceğini söyleyen Bekaroğlu, Arap hareketlerini Sovyet ülkelerindeki renkli devrimlere benzetirken, bu coğrafyadaki her türlü hareketlerde İslami bir rengin olacağını iddia etti. Sorunun “piyasacı islam mı, adaletli, özgürlükçü islam mı” tercihi olduğunu belirtti.

Bekaroğlu'nun ardından söz alan araştırmacı-yazar Faik Bulut, Arap isyanlarının devrim değil, devrimci süreç olduğunu vurgularken, öncü partinin olmamasından dolayı, en örgütlü kesim olan İslamcıların süreci götürdüğünü belirtti.

İslamcıların anti-emperyalist değil, anti-işgalci olduğunu söyleyen Bulut, Ihvan'ın (Müslüman Kardeşler), Nahda’nın protestolara son anda katıldığına dikkatleri çekti. Ihvan’ın işçi grevlerine, toprak reformlarına karşı çıktığını, lokavtlara ise tam destek verdiğini ifade eden Bulut, Ihvan’ın şimdilerde Mübarek dönemindeki medya kuruluşlarını kendi tekeline aldığını, böylece kendi propagandasını yaptığını ifade etti. Olayların Şii-Sünni çatışması olmadığını belirten Bulut, İslamcı hareketlerin kendilerini sorgulaması çağrısıyla konuşmasını sonlandırdı.

Rosa Luxemburg Vakfı temsilcisinin konuşamasının ardından geçilen kısa bir forumdan sonra konferansın ilk günü sona erdi.