Hakikat ne, hukuk ne? – Umur Talu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 25 Kasım 2012
  • 13:26

Hukukun yorum (da) olduğunu biliyoruz.

Kanun neyse o olduğunu, her şeyin kitapta yazdığını anlatanlara inat, yorumun sübjektif olabileceğini de biliyoruz.

Savcının, hakimin, yüksek yargı mensubunun…

Aile, kültür, okul, öğretmen, inanç, köken, ideoloji, karakter, cesaret, korkaklık, idealler, nefretler, öfkeler, umutlar, bağımsızlık veya bağımlılıklar sarmalında “insan” olduğunu…

Hepsinin onun kimliğini, kişiliğini, hayat görüşünü belirlerken; hukuk ve kanun anlayışını da şekillendirdiğini biliyoruz.

***

O yüzden, mahkeme, yüksek mahkeme, temyizler, genel kurullar; Anayasa Mahkemesi, AİHM mevcut.

Lakin şu var:

Yeni, önemli, her şeyi değiştiren deliller ortaya çıkmadıkça; aynı yargı mensuplarının, aynı mahkemelerin görüşü nasıl değişir?

***

Bir davada (bir kez daha) yaşadım.

A diye karar veren mahkeme, Yargıtay bozunca B’yi kabul etti.

B diyen Yargıtay sonra A dedi; A demiş aynı yüksek yargı mensupları, garip şekilde, tekrar B deyip mahkum etti.

O dava şimdi AİHM’de.

Devletin tuhaf kanunlar ve garip yorumları yüzünden kaybettiği davalara eklenecek belki de.

Ama benimki hayat memat meselesi değil; basın özgürlüğü davası.

***

Pınar Selek Davası ise ölümcül ve ömürlük!

Ortada kanlı patlama var. Bundan sanık.

Ama patlamanın sebebinin bomba mı, tüp gibi başka şey mi olduğu uzun süre geldi gitti, karanlıkta dolandı.

Faillerden birinin Pınar Selek olup olmadığı da aynen öyle yuvarlandı.

Mahkeme kararı ile Yargıtay’ın çelişmesi bir yana…

Mahkeme kendi kendini de mahkûm etti sonunda!

***

“Sanık” dedim…

Şimdi “kesin mahkum” olma yolunda…

Ve az önce “kesinlikle suçsuz” idi.

1. İstanbul 12. Ağır Ceza, Mısır Çarşısı patlamasında, Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında beraat kararı verdi.

2. Yargıtay 9. Ceza, “ağırlaştırılmış müebbet” diyerek kararı bozdu.

3. Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı bozma kararına itiraz etti.

4. Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazı reddetti.

5. İstanbul 12. Ağır Ceza davayı yeniden gördü.

6. Mahkeme, Yargıtay’a rağmen, beraatta direnme kararı verdi.

7. Bu karar normalde, başka sanık olmasa, temyiz eden olursa Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gidecekti ama direnme kararı nihai karardı, mahkemenin yeni karar vermesi mümkün değildi.

8. İki sanık beraat etmişken, diğer sanıklar yargılanırken mahkeme heyeti değişti. Başkan izinli olduğu için, yeni başkan geldi.

9. Ve yeni heyet, diğer sanıkları yargılarken, Selek ve Öztürk hakkında direnme kararından vazgeçti; onları da yargılama içine aldı.

10. Oysa aynı mahkeme hem beraat hem de beratta direnme kararı vererek dosyadan el çekmiş, nihai kararını bildirmişti.

11. Savcı “Şoke olduğunu” belirtti ama daha önce nihai olarak beraatı açıklananlar için “ağırlaştırılmış müebbet” talep etti.

***

Elbet yeni deliller olabilir… Kanaat, yorum farkı olabilir.

Vicdan farkı dahi olabilir.

Üç kez beraat etsen de beraat edemezsin; de ki bu da olabilir.

Ama aynı mahkemenin, sadece karar değil, nihai karar verdikten sonra cayması…

Aynı yargı insanlarının (veya onlar izinliyken yerine geçenin) bir öyle bir böyle karar vermesi tuhaftır.

Kanaat ve yorum ardındaki olağan sübjektifliğin yerini, sıradan usulü dahi eğip büken olağanüstü sübjektifliğin aldığı kuşkusunu doğurur.

***

Suça, suçsuzluğa elbet biz karar veremeyiz.

Hele ortada çocuklar dahil hayatını kaybedenler varsa.

Ama hukuk bir karar versin!

Bir insanı şüpheyle suçlayabilir ama şüpheyle mahkûm edemezsiniz.

Suçlunun ceza çekmesi hukuktur da; suçsuza ceza ihtimali hukukun dibidir!

Yargısız…

Yeri gelmişken…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi TSK’da yargısız hapisleri mahkûm etti; devlet tazminat ödemeye başladı.

Ancak yargısız infaz; otoriterliğin antidemokratik, anti-cumhuriyet, anti-hukuk keyfîliği ve sınırsız keyfi olarak her gün sürüp gidiyor.

Ne Genelkurmay bu hukuksuzluktan utanıyor; ne hükümet bir utanç yaşıyor!

Askerî vesayet kalkmış diyeler…

Askerî esaret sürüyor!   

Habertürk / 25.11.12