Fransız usulü ‘sultanlık’ kâbusu… - Nilgün Cerrahoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 13 Mayıs 2012
  • 04:19

“Başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışma açılmasından bahsettim” diyor Başbakan Erdoğan: “Hop oturup hop kalktılar!”

“Tartışmadan” Erdoğan’ın anladığı şey meğer yalnız “propagandanın önünü açmak”mış…

Danıştay Başkanı, Başbakan yardımcıları, bakanlar…

“Başkanlık sistemi propagandası” yapınca iyi, muhalefet ses yükseltince “hop oturup hop kalktılar” oluyor!

Muhalefeti “meşru” görmüyor bir defa Başbakan…

Süt tartışmasında dahi, “Süt sağlam, muhalefet bozuk!” diyor/diyebiliyor…

Hızını alamayıp Kılıçdaroğlu CHP’sine arkadan; “Hayatında iktidar görmediğin gibi, ondan öncekiler de tek başına iktidar olamadılar” diye fırça çekiyor: “Hayatları boyunca da iktidar göremeyecekler, benim milletim bunlara iktidar vermez” demeyi marifet biliyor.

“Denge-fren” mekanizmalarının eksiksiz çalışmasını isteyen başkanlık sistemine geçiş talep eden liderin, ana muhalefete yaklaşımı böyle.

‘Ekmeğini yediğinin davulunu çalacaksın!’

Ya basına yaklaşım nasıl?

Onu da dünkü Vatan’ın birinci sayfasında “Gazetecilere iki tavsiye” başlığıyla yer alan Bülent Arınç’ın demecinden aktaralım:

Başbakan Yardımcısı; “Ekmeğini yediğin kişinin davulunu çalmaya mecbursun” dedikten sonra ikinci tavsiyesini de şöyle sürdürüyor:

“Ben bakan olsam, benim ihalelerime katılan bir işadamı gazete çıkarıyorsa, o gazete aleyhime bir şey yazabilir mi? Yazamaz. (Gazeteciler) buna dikkat etsinler!”

Tartışmadan salt propaganda anlaşılacak...

Muhalefet denince iktidar -hayat boyu- düşünülmeyecek!..

Basın yalnız ekmeğini yediği kişinin davulunu çalacak…

Sanat derseniz Başbakan’ın oynayıp yönetmiş olduğu “Mas-Kom-Yah” kıvamında yapılacak...

Hitler yıllarının “ein Volk, ein Reich, ein Führer” söylemini andıran kırmızı çizgiler -tek millet, tek devlet, tek bayrak ve dil sürçmesi durumunda “tek din”- doğrultusunda “tek hizada” yol alınacak…

Öykünülen model

“Seçilmiş Güneş Kral” tabir edilen “Fransız usulü yarı başkanlık yetkileri” bu verili sistemle birleştiğinde; tüm “Güneş Kralları” kıskandıran bir “Sultanlık sistemi” yaratılmış olacak…

Başbakanı, hükümeti, yönetimin tepe kadrolarını, Anayasa Mahkemesi üyelerini bundan böyle artık “seçilmiş sultan” atayacak.

TSK’nin başı o olacak.

Yurtdışında ülkeyi o temsil edecek.

İster referandum yapacak. İster Meclis’i feshedecek…

Bugüne değin en fazladan “hop oturup hop kalkmasına” izin verilen muhalefet kesimleri, “seçilmiş sultanlık” hayata geçtiğinde...

Ya Fazıl Say gibi ülkeden çekip gitmeyi düşünecek...

Ya Silivri’yi ikamet seçecek…

Ya sesini kesip (hop kalkmadan!) oturacak…

Öykünülen model, ithal edilmek istendiği Fransa’da böyle çalışsaydı ihtilal çıkardı…

“Tek adam gücünü” ağır biçimde devreye sokan otoriter Sarkozy’ye bile Fransız seçmenleri seri biçimde 5 yıl içinde nasıl ayar verdi gördünüz…

O antikorlar bizde yok

Fransa’da De Gaulle yıllarından beri böylesine güçlü bir “tek şef” sevdası görülmemişti…

Dışişleri, içişleri, savunma bakanları Sarkozy yıllarında neredeyse “konu mankeni” konumuna indirgendiler…

Lagardere, Dassault, Rothschild, Bouygues, Arnault, Bollore gibi medya patronları ve medya sektöründe büyük yatırımlar yapan finans çevrelerine yakın kanka olan Sarkozy, her şeye karşın yandaş medyasını dilediğince yaratamadı. Fransız toplumunu dilediği kalıba sokamadı.

Canard Enchaine, Le Monde, Liberation, Nouvel Observateur türü dergi ve gazeteler başlarını dik tutup muhalif konumlarını korumayı başardılar…

Fransa’nın muhalefet basını güçlü…

Sendikaları güçlü…

Yüzde 10 barajı ardında gettolaşma yaşamayan siyasi partileri güçlü…

Sivil toplumu güçlü…

Afiş açtıkları, pankart taşıdıkları, yumurta attıkları için hapisle sindirilmeyen öğrenci hareketleri güçlü…

Denge-fren mekanizmalarının her alanda devreye girdiği bir ülke Fransa…

Tek elde toplanmış hegemonik iktidara karşı sağlam antikorlar geliştirmiş olan bir sistemi var bu ülkenin…

Demokrasinin antikorları Fransa’da muhalefetin kendisini serbestçe ifade etmesine ve örgütlenmesine olanak veriyor.

Bilahare bu, “seçilmiş Güneş Kral’ın” yerinde çakılıp kalmasını engelliyor. İktidarın travmasız biçimde yelpazenin bir tarafından diğer tarafına geçmesini sağlıyor.

Türkiye’deki durumun uzak yakın bu tabloyla ilgisi var mı?

Aynı sistemin bizde uygulanması, Türkiye’de “mezara dek seçilmiş bir sultanla” yaşamak anlamına gelir.

Cumhuriyet / 13.05.12