Erdoğan duvarı – Özgür Mumcu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 17 Mayıs 2012
  • 04:16

Tutuklu milletvekilleri konusunda Başbakan Erdoğan’ın tavrı biliniyor.
Daha önce de belirttiği üzere yaklaşımı şöyle özetlenebilir: “Başka aday mı bulamadılar?”

Bugün Meclis’te bulunan üç muhalefet partisinin de bazı milletvekillerinin tutuklu olması tutukluluğun memleket sathında ne derece yaygınlaştığını gösteriyor. Seçimden bu yana sorunun çözülememesi de iktidarın ‘milli irade’yi sadece kendisine verilen oylardan ibaret saydığının bir belirtisi. 

Tutuklu vekiller Erdoğan’a çarptı

Bugüne dek tutuklu milletvekili probleminin aşılması için ortaya konan bütün girişimler Erdoğan duvarına çarptı.

Milletvekillerinin tutuklu olmasını protesto etmek için yemin etmeyen CHP’li milletvekilleri için ne demişti Erdoğan: “Tükürdüklerini yalayacaklar”, “Tıpış tıpış gelecekler”.
Bu laflara rağmen CHP, AKP ile tutuklu milletvekillerine dair bir protokol imzalamış ve bu protokole güvenerek milletvekillerinin yemin etmesine karar vermişti.
Ancak sonrasında AKP’nin altına imza attıkları mutabakat metnini tamamen görmez geldiğini hep beraber izledik.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in muhalefet partileriyle tutuklu milletvekillerinin Meclis’e girmesine yol açacak bir formül bulmak için bir araya geldiği biliniyor. CHP, MHP ve BDP’nin bir kanun değişikliği üzerinde uzlaştığı söyleniyor.
Sorun çözülme aşamasına geldiğinde ise yine Erdoğan duvarı beliriyor.
Şöyle diyor Başbakan:
“CHP, MHP ve BDP son derece haksız biçimde tutuklu vekiller konusunda AK Parti’yi hedef almış durumdalar. Tutuklu vekiller konusunun AK Parti’nin değil yargının bir tezahürü olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Ayrıca bu vekiller AK Parti’nin değil kendi partilerinin birer eseridir. Bunun faturasını AK Parti’ye yüklemek gibi bir şark kurnazlığına müsaade etmeyiz.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın baş siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan da “Tutuklu vekilleri aday göstererek bile bile lades dediler ve bir oldubitti yapmaya çalıştılar. Hukuk keyfilik de dayatma da kabul etmez” diyerek Başbakanına destek veriyor.

Hukuka bu kadar saygılı olduklarını ileri süren Başbakan ve danışmanı mesela Hakan Fidan için kişiye özel terzi dikimi kanun değişikliği yaparken “Hukuk keyfilik kabul etmez” demiyorlardı.

Başbakan Erdoğan milletvekili seçilme şartlarını taşımadığı için aslında AKP’ye kurucu üye ve dolayısıyla genel başkan olamayacağı kanunen açık olmasına rağmen genel başkan olmuştu.
Erdoğan’ın milletvekili olmasının yolu Baykal’ın da desteğiyle siyasi yasağını kaldıran bir kanun değişikliğiyle olmuştu. O vakit ne AKP ne de CHP “Bu yargının bir tezahürüdür” diyerek Erdoğan’ın Meclis dışında kalmasını destekledi. 

Peki Siirt’te yapılan muvazaa neydi?

Peki ya Erdoğan milletvekili olsun diye hepimizin gözleri önünde Siirt’te yapılan muvaaza? Üç sandık sebebiyle iptal edilen Siirt seçimleri, adaylıktan çekiliveren AKP’li milletvekili adayı ve Erdoğan’ın iki arada bir derede milletvekili seçilivermesi? O vakit Erdoğan ‘şark kurnazlığı’ yapmadığı inancındaydı demek ki.
İşin özeti şu: Söz konusu Erdoğan ya da onun himayesindekiler olunca Erdoğan her türlü şahsa özel düzenlemeyi yapmayı kendisine hak biliyor. Kendisinin de bir zamanlar siyaset yasaklısı bir yargı mağduru olduğunu gücün zirvesindeyken unutarak halkın verdiği onca oyun parmaklıklar arkasında kalmasını normal karşılıyor. Çünkü Erdoğan için milli irade sadece AKP’ye verilen oylar demek. Hukuk ise siyasi amaçları için eğip büktüğü esnek bir tel.

Radikal / 17.05.1