Destek açlık grevindeki basın emekçileriyle konuştuk...

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Ulusal sorun
  • |
  • 10 Kasım 2012
  • 14:30

“Seslerine ses, yaşamlarına nefes katalım”


Kürt siyasi tutsakların zindanlarda başlattığı açlık grevine sembolik bir destek sunan gazetecilerle eylemleri üzerine konuştuk.

Ahmet Nesin: Kürt sorunu uzun yıllardan beri, Osmanlı zamanından beri var. Kürtlerin mücadelesi hiç bir zaman bu kadar ileri noktaya gelmedi. Barış anlamında. Devlet, hükümet ve halk bu konuda konuşur hale geldi. Bu açıdan çok önemli bu gelinen nokta. Burada istenilen şey, bazı kişiler tarafından yanlış anlatılıyor. “Ölümler olmasın, bu işi Öcalan bir cümleyle bitirebilir”. Oysa cezaevindeki Kürt arkadaşlar Öcalan’dan değil, onlar devletten bir şey istiyorlar. Bu taleplere cevap verecek olan devlettir ve onu yöneten hükümetidir. Erdoğan’ın ‘yemek yiyorlar, açlık grevinde değiller’ açıklamaları cahil bir adamın konuşmaları. Tek gözünü kaybeden bir arkadaşımız var şuan, bu göz yemek yiyerek kaybolmuyor. Kanamaları olan arkadaşlar var. 5 kişi bile yaşamını yitirse, hükümet ve başbakan için istifa edilmesi gereken bir durumdur.

Devleti yönetenler, Öcalan bizim muhatabımız değil diyor. Senin muhatabın değilse niye içerde tutuyorsun. Öcalan’ı bu sorundan dolayı içerde tutuyorsun, demek ki senin muhatabın. Başından beri bir kandırmaca var. Kürt açılımı dediler, arkasından gidip sınır ötesi operasyon kararı çıkarttılar. Bir hükümet hem barış yapmak istiyorum diyip, hem savaş çıkartır mı? Savaş çıkartarak barış yapabilir misin?. Bu bir kandırmaca, seçim yatırımıdır. Ama istediklerini başaramadılar. Kürt halkı onlara oylarını yükselterek cevabını verdi.

Çok acı bir döneme giriyoruz. Şimdi gazeteciler olarak destek için 24 saatlik bir eylem başlattık. Kendisine devrimciyim, demokratım, aydınım diyen herkes Kürt sorunun muhatabıdır. Türkiye’de yaşayan herkes, bu savaşın acısını yaşayan herkes muhatabıdır.

Kendine insanım diyen herkese çağrı yöneltmek gerekir. Ülkesinde barış isteyen herkese bu çağrı. Ölümün, yaşamın ve iyi yaşamın ne olduğunu bilen, aydınlara, esasında Kürt halkı ve annelere çağrı yapmak gerekir. Sonuçta insan ölüyor. Kürt sorunu Türkiye’de birincil sorundur. Artık herkes bunu anlamalı.

Ertuğrul Mavioğlu: Cezaevlerinde açlık grevinde olanların 3 temel talebi var. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, anadilde savunma ve anadilde eğitim hakkının tanınması. Kendi içerisinde haklı taleplerdir. Her kimin üzerinde uygulanıyor olursa olsun, tecride karşı çıkmak gerekir. Bu hakların engelleniyor olması, devletin hukuksuzluğunun göstergesidir.

Açlık grevindeki insanların ölüm sınırına dayandığı için bir günlük aç kalma eylemi yaparak duyarlılık oluşturmak istedik. Bizlerin yaptığı açlık grevi olarak nitelemek yerinde bir tanım olmaz. Bir gün aç kaldık gazeteciler olarak. Ve yaşananlara dikkat çekmek istedik.

82 Diyarbakır, Sağmalcılar ve daha sayabileceğimiz birçok kez yaşanan bu eylemlerde, 144 kişinin öldüğü sonuçları yaşadık. Bizler haklı taleplerin gerçekleşmemesi uğruna yaşanan ölümleri kabul etmiyoruz. Ayrıca hükümete bir çağrıda bulunduk. Medyanın yarattığı dezanformasyona karşı, bizlerde gazeteciler olarak doğru olanları anlatmak için, ‘kuzu-kebap yiyorlar’ açıklamalarını taşıyan gazetecilerle aynı mesleki etiği taşımadığımızı göstermek için yaptık.

Bu insani konuda sesimizi yükselterek, ölümlerin yaşanmaması ve ölüm haberleri yazmamak için, çözüme katkı sağlanması için çağrıda bulunduk.

Sevgim Denizaltı: Biz gazeteciler, bir günlük sembolik bir açlık grevi yaparak cezaevlerinde sayıları 1000’e yaklaşan, aralarında meslektaşlarımızın da bulunduğu açlık grevi eylemcilerinin durumuna dikkat çekmek istedik. Biz eylemi gerçekleştirdiğimizde 51. gündeydik, şimdi 57. gündeyiz. Her an bir ölüm haberi almaktan korkuyoruz. Cezaevlerinde, tek bir insanın dahi ölüm haberini yapmaya tahammülümüzün olmadığını söylüyoruz.

Sayıları giderek artan tutsaklar, anadilde savunma hakkı, anadilde eğitim hakkı, Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması talepleriyle bu eylemi sürdürüyor. Bu tutsaklar arasında bizim meslektaşlarımız da var. Meslektaşlarımız, Kürt basınında çalıştıkları için, gazetecilik faaliyetleri “suç delili” gösterilerek cezaevlerine tıkıldılar. Gazeteci Tayyip Temel’in ve onunla birlikte 12 Eylül’de greve giren tutsakların durumunun giderek kötüleştiğini biliyoruz. Biz bu talepler doğrultusunda derhal adım atılmasını ve ölümlerin durdurulmasını istiyoruz.
Bu eylemi gerçekleştirmemizin bir diğer nedeni ise, uzun süre cezaevlerinden yükselen bu çığlığa kulaklarını tıkayan, üç maymunu oynayan, açlık grevi yapan insanlar ölüm sınırına geldiğinde de yalan yanlış, manipülatif haberler yaparak yangına körükle giden, çözüm yerine ölüm isteyen medyaya seslenmekti. Biz gazeteciler, her şeyden önce insanız. Yaşamdan yana tarafız. Bizler, ölüm değil çözüm istiyoruz. Ölüm haberleri okumak istemeyen herkesi harekete geçmeye çağırıyoruz.

Sedat Şenoğlu: Biz dışarıdaki gazeteciler olarak 1 günlük destek açlık grevi kararı aldığımızda, aralarında Kürt basınından 5 gazeteci meslektaşımızın da bulunduğu 700’ü aşkın devrimci yurtsever tutsağın süresiz dönüşümsüz açlık grevinde bedenlerini ölüme yatırdığı 50’li günlerden geçiyorduk. Açlık grevcilerinin ölümün sınırına doğru ilerledikleri zamanlardı. Siyasi ve insani/vicdani boyutuyla da seyirci kalmamızın sosyalist dünya görüşümüz, politik ideallerimiz ve uğruna mücadele yürüttüğümüz toplumsal-ahlaki değerler sistemi bakımından mümkün olmadığı bir durumdu bu. Ve her şeyden önce, tutsak açlık grevcilerinin dile getirdiği talepler Kürt halkının ulusal demokratik hakları ve adil, onurlu bir barış çözümü temelinde yürütegeldiği mücadelenin haklılığı ve meşruluğuna dayanıyordu. Yayın politikamız bakımından bu talepler gazetemizin yıllardır doğrudan sahiplendiği, savunduğu ve halka duyurduğu demokratik taleplerdi aynı zamanda. Bu temellerden hareket ederek katıldık özgür basın emekçilerinin örgütlediği 1 günlük destek açlık grevine. Amacımızın özü, direnişçi tutsakların sesine ses, yaşamlarına nefes katmaktı.