Çöken kapitalizme ‘sol’ ne yapabilir? - Mustafa Sönmez

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 09 Mayıs 2012
  • 04:08

Dünya krizinin merkezi durumuna gelen Avrupa’da, krizin topluma ödettiği faturaya tepki, sandıklara yansıyor. Fransızlar, sosyalist aday Hollande’ı seçtiler. Fransa’da 17 yıl aradan sonra ilk defa bir Sosyalist Parti adayı olarak seçilen Hollande, oyların yaklaşık yüzde 52’sini aldı.

Geçen hafta içi İngiltere’de yapılan yerel seçimlerde Başbakan David Cameron’ın Muhafazakâr Parti’si, İşçi Partisi karşısında hezimete uğradı. Ülke genelinde İşçi Partisi oyların yüzde 38’ini, Muhafazakâr Parti ise yüzde 31’ini aldı.

Almanya’da da Merkel, pazar günü yapılan eyalet seçimlerinde beklemediği bir sonuçla karşılaştı. Merkel’in partisi Schleswig-Holstein eyaletindeki seçimlerde 1950’den bu yana en kötü sonucu elde ederek SDP ile kafa kafaya gitti. Her iki parti de oyların yüzde 30.5’ini aldı.

Yunanistan seçimlerinden sonra gözler, sandıktan ikinci parti olarak çıkan Komünist Parti ağırlıklı sol ittifak Siriza’da.

İtalya’da iki gün süren kısmi belediye seçimleri sonunda, eski başbakan Berlusconi’nin partisi üçüncü sıraya düştü.

***

Birçok ülkede iktidar şöyle ya da böyle sola geçiyor. Geçiyor da, ne olacak? Neoliberalizme şimdiye kadar cepheden karşı çıkmamış Avrupa tipi sol, sosyalist partiler, çökmekte olan kapitalizmin enkazını kaldırabilecekler mi? Ekonomileri yeniden büyüme rayına oturtabilecekler mi? Yükü adilce paylaştırıp kitlelerin hoşnutsuzluğunu giderebilecekler mi?

Avrupa’nın, özellikle Avro alanının büyüme, bütçe açığı göstergelerini hatırlayarak, karşı karşıya bulunulan durumu anımsayalım. 2009’da yüzde 3.5 daralma yaşayan Avro alanının 17 ülkesi, 2010’da kısmi bir toparlanma yaşamış göründüler ama 2011 pek parlak geçmedi. Büyümeye en önemli engel, karşı karşıya bulunulan bütçe açığı, kamu borç yükü.

Bütçe açıkları ve kamu borç yükünü, Maastricht kriterlerine uygun -olmadı, yakın- bir yere getirme yönünde IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası “troyka”sından sürekli baskı yiyen iktidarlar, böylece kitlelerin büyüme, iş talepleri karşısında kamu enkazını kaldırma, bunun için de kemer sıkma ikilemi arasında sıkıştılar. Kemer sıkma yönlü tercihler, sandıkta iktidarları indirirken, onların yerini alanlar ne yapacak?

***

IMF’nin, 2012 Nisan Ekonomik Görünüm Raporu’nun önsözünde baş iktisatçı Olivier Blanchard, Avrupa Merkez Bankası’nın 1 trilyon Avro’luk kredi genişlemesinin, bankaları geçici olarak rahatlattığını, ancak durgunluktan çıkış için yeterli olmadığını ifade ediyor. Blanchard, Batı ekonomilerini durgunlaştıran iki etkenden birinin kemer sıkma öncelikleri olduğunu belirtiyor. Ve bu tatsız programların, talebi ve milli geliri de aşağı çektiğine işaret ederken, borçluluk düzeylerini düzeltme çabasındaki bankaların da büyümeye katkı yapmadığına işaret ediyor.

Baş iktisatçı, piyasaların tutumunu “şizofrenik” olarak niteliyor. Hem kemer sıkma istiyorlar; hem de kemer sıkma, büyümeyi aşağı çekince de olumsuz tepki gösteriyorlar. Peki ne yapmalı? Blanchard, dönüp dolaşıp “kemer sıkmaya devam” çizgisinden uzaklaşamıyor. Reçete şu; Avro alanının sorunlu ülkeleri bütçe açıklarını daraltan, kamu borç stokunu azaltan uygulamaları devam ettirdikten sonra yeniden büyüme rayına oturtacaklardır ekonomilerini… Gösterilen yol bu olunca, hiçbir zaman IMF ile AMB ile didişmemiş, farklı bir paradigma tahayyülü olmayan “sol iktidar”lar, dönüp dolaşıp aynı programların icraatçısı olmak ile halkın beklentileri arasına sıkışacaklar. Finans kapital, sol seçeneği de, enkazın sol taşeronu olarak kullanmak isteyecektir. Sokağın iktidara kendi iş-aş programını uygulatması ise etkin bir sınıf mücadelesini ve daha doğrudan demokrasiye etki edecek bir örgütlenmeyi, yükselen sınıf mücadelesini gerektiriyor. Bekleyip görelim, ne olacak.

Yunanistan ise bir adım önde. Orada, Avro’dan çıkışa, borçları silmeye kadar uzanan epeyi radikal bir gündemi, kim, nasıl etkisiz kılacak, merak ediyorum…

Cumhuriyet / 09.05.12