Çok yaşasın şu "bizim" Körfez'deki soysuzlar - Pepe Escobar

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 18 Mayıs 2012
  • 11:25

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) olarak da bilinen Körfez Karşı Devrim Kulübü'nün onaylı bir üyesiyseniz hayat sizin için Allah'tan gelen altın bir hediyedir. Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, yaptıklarının "mevla" tarafından yanlarına kâr bırakılacağına dair tam bir güven içinde bağlılarına işkence yapabilir, onları öldürebilir, bastırabilir ve şeytanlaştırabilir.

Bahreyn'de iktidardaki Sünni El Halife hanedanı demokrasi yanlısı protestocuları tutuklamalara, onlara göz yaşartıcı bomba atmaya, evlerine saldırmaya, işlerine el koymaya ve onları sürekli korku içinde yaşamaya zorlamaya devam edeceğine dair aleni bir şekilde taahhütte bulunurken Bahreyn Veliaht Prensi Selman Bin Hamad El Halife, Barack Obama yönetimi tarafından Washington'da ağırlandı.

Prens Selman - Bahreyn propaganda makineleri tarafından "ılımlı" olarak pazarlanıyor - ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Dışişleri Bakanı Hillary "Biz geldik, onun öldüğünü gördük" Clinton ile yan yana göründü. "Ölenler", Muammer Kaddafi gibi kötü diktatörlerdir. "Bizim" piçler, kırmızı halı uzatılarak Washington DC'de partiye katılırlar.

Bahreyn'de Arap Baharı'yla ilgili devam eden baskı ve cinayet var mı? Clinton'a göre elbette yok. Onun ifadeleriyle bunlar sadece "iç meselelerdir."

Pratikte bu, Clinton'ın Bahreyn'de meydana gelen her türlü mezhepçilikten, bir senedir Şii camilerini yıkan ve Şiilerle ilgili her şeyin şeytanlaştırılmasına yatırım yapan El Halife'lerin değil protestocuların suçlu olduğuna dair resmi açıklamalara katıldığı manasına geliyor.

El Halifeler Suriye'deki Devlet Başkanı Beşşar Esad'dan daha kurnaz davrandı. Bunlar sadece kabul edilebilir sayıda insan öldürdüler. Ama niçin Bahreyn, Suriye'den önemli ölçüde "farklıdır?" Çünkü, "O, ABD Donanması'nın 5. Filosu'na ev sahipliği yapıyor, Körfez'de gücü ve İran'ı frenlemesiyle ABD askeri projesine yardım ediyor." Bunu söyleyen de yeni muhafazakarlardan biri değil, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Washington yöneticisi Tom Malinowski'dir. 

Korkaklardan bir demet

İşte Libya fatihi Clinton:

Bahreyn, Amerika Birleşik Devletleri'nin kıymetli bir müttefikidir. Bölgesel ve küresel endişelerle birlikte her iki ülkenin de karşılıklı endişeleriyle ilgili önemli çoğu konuda ortaklık yapıyoruz. Bahreyn'in iştigal ettiği hem dahili hem harici çok sayıda konuyla ilgili olarak ve Bahreyn hükümetinin yüklendiği, halen devam etmekte olan çabaları daha iyi idrak etmek üzere Majesteleriyle görüşme yapma şansını sabırsızlıkla bekliyorum. O halde tekrar ediyorum, Majesteleri Amerika Birleşik Devletleri'ne hoşgeldiniz.

İşte Clinton-Veliaht Prens geyik muhabbetinden sadece bir gün önce Bahreyn hükümet sözcüsünün dediği:

Biz, suçlularla ülkenin çeşitli yerlerindeki yasa dışı protestolar ve şiddet olaylarını teşvik etmek üzere yazılı ve görsel imkanlarla sosyal medyayı kullanan insanlara bakıyoruz. Eğer kanunları uygulamak daha sert eylem gerektiriyorsa o halde bu yapılır.

Tercümesi: Saldırılara devam edeceğiz, çünkü Washington'daki efendilerimiz bizim sırtımızı sıvazlıyor.

Uluslararası Af Örgütü'nün "inanç tutuklusu" olarak ilan ettiği ve derhal serbest bırakılması çağrısında bulunduğu, Bahreyn'in önde gelen insan hakları eylemcisi Nebil Receb'in tutuklanması hakkında Obama yönetiminden tek bir kelime bile gelmedi. Eylemci Abdulhadi Elhevace de El Halife rejimi tarafından müebbet hapse mahkum edilmesini protesto ederek kendi adına üç aydır açlık grevi yapıyor.

Üç Kibarlar - Clinton, ABD'nin Birleşmiş Milletler büyükelçisi Susan Rice ve Obama'nın Özel yardımcısı Samantha Power - tarafından benimsenen o sevimli doktrin "Koruma sorumluluğu", Bahreyn'de çoğunluğu Şii olan sivil protestoculara uygulanmıyor. Onlar bir seneden fazla bir zamandır, çok da sahip olmadıkları en temel insan haklarının korunması için bağırıyorlar.

Bahreyn'in Başbakanı Halife Bin Selman El Halife – ki onun Ortaçağ’a özgü yöntemleri Mısırlı Ömer "İşkence Şeyhi " Süleyman’ın kıskançlıktan çatlamasına yol açar, Suud Hanedanı’ndan Prens Nayif’ten ise bahsetmiyoruz bile – 40 yıldır iktidardadır.

Ve Bahreyn'in Kralı Hamad o kadar cömert ki bir komisyona baskılarla ilgili rapor hazırlattı. Son derece arındırılmış olmasına rağmen raporun uygulanmadığını söylemeye ise gerek yok zaten.

Olayı daha trajik hale getiren ise bu insanların korkak olmasıdır. Clinton ya da  Obama’dan gelecek tek bir kelime bile  El Halifelerin Pakistan, Suriye ve Yemen’den istihdam edilen sertlik yanlısı Sünni polis gücünü kullanarak yaptıkları organize baskıları derhal durdurmalarına, binlerce tutukluyu serbest bırakmalarına ve “yıkıcı” oldukları için işten çıkarılan binlerce işçiyi, yeniden işe almalarına yeter. Sebebi burada.

Bahreyn Kralı’nın oğlu Nasır Bin Hamad’ın bu yaz Londra Yaz Olimpiyat Oyunları’na katılmaktan menedilebileceğine dair İngiltere’de bir söylenti var. Bunun için açık ve net gerekçeler var. O, şahsen çok sayıda atleti tehdit etti. En önemlisi de işkenceyle suçlanıyor. Peki bu halde o ne yaptı? Hemen Twitter’daki tüm tehdit mesajlarını sildi. Nasır’ın temmuzda Mayfair’de eğlenceye katılmasını bekleyin.

Kaynak: Asia Times Online

Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas

dunyabulteni.net / 17.05.12