Çok süper neoliberal bir YÖK – Ezgi Başaran

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 14 Kasım 2012
  • 05:38

Pazartesi Radikal’de felsefeci Pierre Dardot ve sosyolog Christian Laval ile neoliberalizm üzerine yaptığım söyleşi ‘Neoliberal devlet şantajla yürür’ başlığıyla yayımlanmıştı. Dardot ve Laval neoliberalizmin evrensel bir mantık sistemi olduğunu, tüm ideolojilerin ve şartların üstünde yayıldığını hatta demokrasi kavramına bile sirayet ettiğini anlatıyordu.

Hayatın her alanında, devletin en temel kurumlarında, hatta liderimizi seçerken bile bir rekabet mantığının, şirketleşmenin kurbanı oluyorduk. Bilerek ya da bilmeyerek.

* * *

Onlardan vatandaşlar olarak neoliberal yaşam tarzını nasıl benimsemek durumunda kaldığımıza açıklık getirmelerini istediğimde şunları söylemişlerdi: “Devlet kamudaki çalışma biçimini, çalışanların birbirleriyle rekabet içine gireceği şekilde düzenledi. Bu düzene maruz kalan kamu görevlileri de, örneğin, çocukları eğitiyor ya da hastanelerde hastalarla muhatap oluyor. Dolayısıyla neoliberal mantığı topluma yayan araçlara dönüşüyorlar. Bugün artık üniversiteler ve sağlık kurumları hepsi birer şirket mantığına esir olmuş durumda. Şirket gibi düşünen okullar da doğal olarak aileleri ve çocukları da bunun içine çekiyor. Sağlık kurumlarının hali de farklı değil. Artık hastalar müşteri, doktorlar da nicelik bakımından performans göstermek zorunda olan kişilere dönüştü.”

* * * 

Sayısız defa Sağlıkta Dönüşüm programı kapsamında sağlık kurumlarının ve tıp fakültelerinin ne hale geldiğini yazdım. Performans sistemi nedeniyle doktorların bir hastaya 8 dakikadan fazla zaman ayıramadığını, sistemin işlemesi için her hastanın ve her hastaya yaptırılan gerekli gereksiz tetkiklerin birer bonus gibi algılandığını, bunun bilimsel çalışmaları köreltmesinden öte doktor-hasta arasında düşmanlık yarattığını anlatmaya çalıştım. Yavaş yavaş en köklü tıp fakültelerinin nasıl çöktüğünü, ekol tıp hocalarının nasıl köşelerine çekildiğini, yeni getirilecek sağlık sigortası sistemiyle aslında cebimizden çok daha fazla para çıkacağını görüyoruz. Tabii artık bor-Niğde, at-Üsküdar durumları...

* * *

Sağlığımızı neoliberalizme kiraladık. Şimdi lütfen üniversitelere bakalım. Dardot ve Laval’ın sözlerini aklınızda tutarak YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya’nın yeni YÖK Kanun Tasarısı’yla ilgili Milliyet gazetesi aracılığıyla verdiği şu müjdeye kulak kesilin: “Bu sistemde (yeni yasayla gelecek sistemden söz ediyor -eb) öğretim üyelerinin yaptıkları yayınlar, araştırmalar, toplumsal hizmet faaliyetlerindeki fonksiyonları hesaba katılacak. Her bir öğretim üyesinin puanı, kendi bölümünün, fakültesinin, üniversitesinin puanı olacak aynı zamanda. Bu da bir rekabeti getirecek. Bunlar onlara özlük hakları, daha çok araştırma fonu almaları, daha çok doktora öğrencisi yetiştirmeleri anlamında bir sıralama olacak.”

* * *  

Vay maşallah! Kitabi bir neoliberalizm. Bir tek sloganı eksik: ‘Publish or Perish – Yayın Yap ya da Yok Ol!’ Üniversitedeki işini kaybetmemek için manalı manasız yayın yapmaya zorlanan, bunun için para bulmaya çırpınan hocaların hangi vakit ve akılla nasıl öğrenciler yetiştireceğini siz düşünün. Laval bana bu halin karanlık sonucunu şöyle açıklamıştı geçen hafta: “Fransa’daki eğitim sisteminin devrimden beri üstlendiği görev şuydu: Sorgulama ve muhakeme yeteneğine sahip iyi yurttaşlar yetiştirmek. Şu anda ise eğitim sisteminin şirketlerin doğrudan kullanabileceği insan sermayesi üretmekten başka bir gayesi yok.”

12 Eylül eseri YÖK’ümüz değişiyor. Çok süper neoliberal oluyor. “Biz n’oluyoruz” diyen çıkacak mı?

Radikal / 14.11.12