"Bu iş ya olacak ya olacak!"

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • Röportaj
  • |
  • Sendika
  • |
  • 14 Mayıs 2012
  • 08:32

(14.05.12) - Avrupa Serbest Bölgesi’nde kurulu Epta İstanbul Soğutma sistemleri fabrikasında grev 4 gününde. İtalyan sermayeli fabrikada şu an idari personelle birlikte 42 işçi çalışıyor. Görece küçük olan fabrika ASB içerisinde işçilerin omuzlarında büyüyen bir fabrika.

11 Mayıs Cuma günü, Epta patronunun TİS sürecinde sendikanın taleplerini karşılamamasına karşı haklı taleplerine sahip çıkarak greve başlayan işçilerle fabrika ve süreç üzerine konuştuk.

- Kısaca fabrikadan bahseder misiniz?

İlkay Öztuna: Ben sendika baş temsilcisiyim. Fabrikada yaklaşık 3 yıldan beri çalışmaktayım. Çalıştığımız fabrikada marketlerde kullanılan soğutma sistemleri yapılıyor. İtalyan sermayeli olan fabrikada kapsam içinde olan 28 işçinin 27’si sendika üyesi.

- Sizleri sendikada örgütlenmeye götüren sebepler neydi? Nasıl bir örgütlenme süreci oldu?

- Bizler en başta patronun iki dudağının arasında olan çalışma sisteminden kurtulmak istedik. Fabrikada esnek çalışma uygulanıyor. İşçilere kafalarına göre zam yapılıyor. Müdürler işçiler arasında adamcılık yapıyor. Hiçbir sosyal hakkımız, ikramiyemiz yok. Anlayacağınız tam bir güvensizlik durumu var.

Bu duruma karşı tepkiler vardı ancak adım atamıyorduk. Sonrasında Levent arkadaşımızın öncülüğünde 3-4 arkadaş bir çalışma başlattık. Çok fazla çalışan olmadığından kaynaklı çok da zorlanmadık. Geçen yıl yaz aylarında başlattığımız çalışma bir ayda tamamlandı. Türk Metal’den istifa etmesi gereken işçilerin istifalarının üzerinden bir ay geçtikten sonra Eylül ayı başı gibi bakanlığa yetki tespiti için başvurduk.

1 Ekim’de yetkiyi aldık. Bundan tam bir gün önce aynı zamanda bize öncülük yapan Levent arkadaşı işten çıkardılar. "Performansını beğenmedik" diye çıkardıklarını söyleseler de biz neden çıkarıldığını çok iyi biliyoruz. Zaten sendika tarafından işe iade davası açıldı. Mahkemenin 2. duruşması oldu, ben de Levent’e şahitlik yapıyorum.

- Grev sürecine nasıl gelindi kısaca anlatır mısın? Bu süreçte içerde işçilere baskı oldu mu?

- Yetkiyi aldıktan sonra işçi arkadaşlarla birlikte sendikada bir taslak hazırladık. Bu taslakta 2 ikramiye ve yaklaşık %10 zam teklifi vardı. 3-4 görüşme yaptık ancak bir sonuç alamadık. Biz önerdiğimiz zam oranını neredeyse hiç tartışamadık. Bize “ben esnek üretim yaparım, ikramiye yerine performansa göre prim veririm” dayatması yapıldı. Kaldı ki temsilci olarak ben yasal izinlerimi bile kullanamıyordum. Arabulucu aşamasında da 3 görüşme yaptık. Bundan da bir şey çıkmadı. Bu yüzden grev kararını astık. Grev uygulamasının son günü olan 11 Mayıs’a kadar bekledik. Sonuçta çok da bir şey istemediğimizi, anlaşabileceğimizi düşünüyorduk. Ancak bize uygun bir teklif sunmadılar, biz de greve çıktık.

Bu süreçte birkaç arkadaşa para teklifinde bulundular. “Sendikaya üye olmasaydın bu kadar para alırdın!”, “fabrika kapanır!” gibi baskılar oldu. Ancak biz birliğimizi koruduk. Bu sürecin sonuna kadar arkasındayız. Grev hakkımızı kullandık. Bu süreçte herkes birbirine güvendi.

Sendikada toplantılar yaptık. İşçiler bu toplantılarda daha birlik olduk. Bu sürecin fedakârlık gerektirdiği söylendi. Ailelerin desteğinin önemli olduğu söylendi. Bizlere grev anlatıldı. Bu süreci hep beraber planladık. Grev Komitesi oluşturduk.

Kimi yerlerde güya işçi temsilcilik sistemi var. Onların da hiçbir işe yaramadığını biliyoruz. Sözlerle değil imza istiyoruz.

- Örgütlenme sürecine nasıl katıldınız?

Erdem Bayram: Ben daha önceden hiç sendikalı çalışmadım. En başta haberim oldu ama bu işin sonuna doğru içine girdim. Bu işleri tam olarak bilmiyordum. Açıkçası da tam olarak işçilere güvenemiyordum. Sonrasında ise biraz araştırdım işçi arkadaşlarda bana sendikayı anlatınca sendikaya üye olmaya karar verdim.

- Bu süreçte sizde nasıl bir değişim oldu?

- Başta da söyledim, ilk başta bir birimize güven duymuyorduk. Bu işin içine girince güç olduğumuzu gördüm. Öncesinde bir çok hakkımızı bilmediğimizi gördüm. Birlikte olunca kardeş olduğumuzu fark ettim ve bu yüzden birbirimizle kenetlendik.

- Bu süreçte sizin temel talebiniz nedir?

- Hak ettiğimiz ücreti almak istiyoruz. Ama her şeyden önce içeri sendikanın girmesini istiyoruz. Çok fazla maddiyatçı olamamak da gerekiyor. Kısacası ilk önce İlkay’ın da dediği gibi o iki dudağın arasından kurtulmak gerekiyor. Örgütlü olup güçlü olmamız gerekiyor.

Bu iş ya olacak ya olacak!

- Örgütlenme sürecine nasıl katıldınız?

Erdal Akbaş: Ben evde tek çalışıyorum. Eşim hamile. İşe ilk girdim 1 ay sonra arkadaşlar bana geldi ve sendikadan bahsetti. Ben de biraz zaman geçsin gelirim dedim. Sona doğru sendikaya üye oldum.

Bundan önce 4 yerde çalıştım. Askere gitmeden önce bir çuval fabrikasında çalıştım. Kapanmak üzereyken tazminatımı 6 aya böldüler. 6 ayı geciktirdiler, bizi senetlerle geçiştirmeye çalıştılar. Arkamızda destek yoktu. Desteğin olmayınca mahkeme bile açamıyorsun.

Biz sendikalı olarak çalışmak istiyoruz. Bu sürecin fazla uzatılmadan bitirilmesi lazım. Bunu ilerleyen süreçte göreceğiz.

- Eğer sözleşme imzalanırsa ASB’de bir ilke imza atıp ilk sendikalı fabrika olacaksınız. Bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?

- Serbest bölgeye sendika giremez diyorlardı. Biz bunu kırmış olacağız. Az kişi olmamız bir avantajdı ama bunun arkasını ASB’de getirmemiz lazım.

Kızıl Bayrak \ Trakya