Bölgesel insan hakları savunucusu Türkiye - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 13 Mart 2012
  • 05:43

Kendi devlet tarihinde bir tek 'insanlık suçunu' değil yargılamak, adını bile koyamayan Türkiye'nin ikide bir kafasını Suriye'ye doğru uzatıp 'her gün insanlık suçu işleniyor' belagati ne hazin!

Devlete karşı işlenmiş suçlarda derin birikim ve külliyata sahip hukuk devletimiz topluma karşı işlenmiş suçları tanımamakta direnirken her gün Suriye'deki rejime 'insanlık suçu' uyarısı yapmaktan geri duramıyor.

Ama bugün Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 1993 Sivas Katliamı davasını 'insanlık suçu' kapsamına almazsa, zamanaşımından davanın düşecek olmasına ilişkin iktidarın serin sakinliği dikkat çekiyor.

'İnsan hakları ve insanlığa karşı işlenen suçlarda' bölgede sesi yüksek lider Türkiye'nin kendi vatandaşlarına karşı devlet tertibiyle işlenen suçlara sıra gelince 'zamanaşımına' başvurması kaçınılmaz değil mi?

Görüyoruz ki Dersim'den Uludere'ye doğru ilerleyen devletin bizzat müdahil olduğu dumanı tüten toplu insan kıyımlarına, 'devlet insanını hiç bombalar mı?' diyerek hukuk devletine evrilemiyoruz.

Hala doğru dürüst bir resmi açıklamanın yapılmadığı Uludere, bütün bulanıklığıyla ortada bırakılırken, bugün de muhtemelen 'adil' yargılaması bir türlü yapılamayan Sivas Katliamı dava dosyası tamamen kapatılacak...

19 yıldır türküsü yakılan, şiiri, destanı yazılan, toplumsal belleğe mıhlanmış Sivas Katliamı davasının düşmesini engelleyecek yasa teklifinin Meclis'te görüşülmesi bile iktidar partisinin oylarıyla reddedilmişti...      

'Tarihin acılarından' bu kadar yakınan ve bunları siyasi koz gibi kullanan iktidar söylemi, 'bu acılarını yaratan fiilleri' yargılamaya ve içlerindeki kamu görevlileri dahil faillerini bulmaya sıra gelince yan çizerek bölgesel insan hakları savunucusu olacağını mı sanıyor...

Yaşam hakkı ihlali, işkence ve çocuklara istismar suçlarında zamanaşımı işleten yargı takdiriyle hangi insan hakları kategorisinde lider ülke konumuna gelir de başka ülkelerin hak ihlallerine ilişkin ahkam kesebiliriz...  

Eğer bugün mahkemenin vereceği kararla Sivas Katliamı davası düşürse, dosya Dersim, Taksim, Maraş, Çorum, Gazi sivil toplu kıyımları ve yargısız infazlarla dolu 'tarihin acıları torbası'na mı atılacak.

Ve yine popülist 'tarihle hesaplaşma' ve 'geçmişle yüzleşme' klişelerinden kurulmuş monoton retorik, bu kararın çıkmasıyla 'geleneksel' devlet teamüllerinin aynen işlediğini saklamaya yetebilecek mi?

Yoksa 'geçmişin devlet organizasyonu ve tertibiyle hesaplaşma' adına tarihsel fırsat Sivas Katliamı davası geçiştirilirken 'insanlığa karşı işlenmiş suçlara' kökten yabancı devletin sürekliliği ortaya çıkacak mı?

Halbuki uluslararası hukuka uymakla anayasa tarafından yükümlü olmasına rağmen bunu zul sayan Türkiye, eğer AİHM'in 'insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı işleyemez' kararlarını esas alırsa...

Ve mahkeme sanıkların kamu görevlisi olup olmadığına bakmaksızın işlediği suçu 'insanlığa karşı suç' olarak nitelerse Sivas Davası zamanaşımından düşmeyebilir...

Ve biz de 'insanlığa karşı işlenmiş suçun' ne olduğunu anca kavrayan yargı zihniyle belki 'tarihle hesaplaşmaya' varacak hukukun yollarını döşeyebiliriz...

Akşam / 13.03.12