Açlık grevi varken bayram yapabilmek – Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 24 Ekim 2012
  • 06:07

Türkiye’nin 58 cezaevinde süren açlık grevi bugün 43’üncü gününde... 12 Eylül’de 63 kişinin başlattığı açlık grevi, 483 tutuklu ve hükümlünün katılımıyla sürüyor. Grevin 1000 kişiye ulaşması söz konusu.

Destek için Ankara Üniversitesi öğrencileri, Siirt Barış Anneleri İnisiyatifi ve bazı BDP üyeleri de greve katıldı.

Açlık grevinde milletvekilleri var... Yaşı 18’in altında çocuklar da...

Buna rağmen ne olup bittiğini öğrenmek mümkün değil, çünkü ana akım medya da kendine has grevinde ısrarlı: Sessizlik grevi!

Galiba bu sessizlik, daha evvel olduğu gibi, ancak ve ne yazık ki ölümler başladığında kırılacak.

Özellikle altını çizmek istiyorum:

Bazıları daha değerli

Grev yapanların seçtiği yöntemi ve isteklerini onaylamanız, desteklemeniz gerekmiyor. Açlık grevi, bir insanlık dramı, bir çeşit intihardır. Buna kayıtsız kalmak, “insanım” diyen için mümkün olamaz.

Peki, açlık grevi yapanlar ne istiyor? Aslında bugün açık açık tartışılan, Öcalan’a tecridin sonlandırılmasını... Pek çok sivil toplum kurumunun, üniversitelerin, Anayasa Komisyonu’na sunduğu görüşler arasında yer alan, anadilde eğitim hakkını.

“Yeni bir Oslo”dan söz edilirken, siyasi tutukluların talepleri tabu muamelesi görüyor.

Neticede herkes politika yapıyor.

Peki, bu insanlarda kalıcı hasarlar olduğunda... Ölümler birer birer, onar onar başladığında... “Politika” kimin işine yarayacak?

İnsan hayatı her şeyden daha değerli değil mi? Yoksa bazı insanların hayatı diğerlerinden değerli mi?

Geri dönülmez nokta

Pek çok akademisyen, yazar ve sanatçı dün bir çağrı yaptı. “Henüz vakit varken” sözleriyle başlayan metinde, 16 ve 12 yıl önce yaşanan açlık grevleri hatırlatılıyor ve “Bu utancı bir daha yaşamak istemiyoruz” deniyor.

Evet sevgili okur, grevdekilerin “dayattığı” taleplere hiç değer vermeyebilir, hatta dehşete kapılabilirsiniz. Ancak kendi yaşamından, protesto ederek, acı çekerek, en temel ihtiyaçtan yoksun bırakarak vazgeçmenin nasıl bir ruh hali olduğunu düşünmelisiniz.

Yarın bayramın birinci günü. Kurbanlar kesecek, bayramlaşacak, sevdiklerimizle kucaklaşacak ve tatile çıkacağız... Bizler bunları yaparken açlık grevi yedinci haftasını dolduracak, yani geri dönülmez noktaya gelinecek.

Peki sizce gönül rahatlığıyla bayramı kutlayabilecek miyiz?

CEZAEVLERİNDE SON DURUM

* Tutuklu BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile Van Belediye Başkanı Bekir Kaya da açlık grevine katıldı.

* Hükümlü ve tutuklu aileleri derneği, eylemlerin fiilen ölüm orucuna dönüştüğünü belirtiyor. Derneğe göre birçok cezaevinde mahkzmlara B1 vitamini verilmiyor, bazı mahkzmlar da kendi iradeleriyle almıyor.

* B1 kullanmayan mahkzmların 40 ile 60 gün arasında, bir çeşit sinir hastalığı olan, tedavisi bulunmayan Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanma riski var.

*  Silivri ve Şakran cezaevlerinde, eylemciler tek kişilik hücrelere konuldu. Adalet Bakanlığı bunun nedenini, ‘bilinçleri kaybolunca müdahale edeceğiz’ diye açıklıyor.

* Türk Tabipleri Birliği, uzman bir heyetle, bütün cezaevlerindeki eylemcileri muayene etmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Ancak olumsuz yanıt aldı.

* Adalet Bakanlığı, özellikle Tekirdağ’da açlık grevi yapanların çıplak aramaya hedef oldukları, itirazlarda darp edildikleri, kendilerine B1 vitamini verilmediği, ayrıca eylemle ilgili mektup, faks ve yayın organlarının kendilerine ulaştırılmadığı iddialarını reddetti.

İRAN’DAKİ ZERDÜŞTLER

Eski bakan Namık Kemal Zeybek, “Zerdüşt” yazım üzerine arayıp şu bilgiyi verdi: “İran’da 30 bin Zerdüşt yaşıyor. Şeriat devleti diye beğenmediğimiz İran’da bu topluluğun Meclis’te üç vekille temsil edilmesi mecburidir. Yahudi ve Hıristiyan cemaati için de benzer kota geçerli. Ayrıca İslam doktrininde Zerdüştlük ‘hak din’ kabul edilir.”

Milliyet / 24.10.12