ABD yeni CEO ve başkomutanını seçerken... - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 06 Kasım 2012
  • 06:36

ABD'de Obama ve Romney'in arkasına mevzilenmiş küresel şirketlerin finanse ettiği, her biri  birkaç milyar doları bulan seçim bütçesinin gücüyle bugün ABD'nin yeni başkanı belirleniyor.

'Özgür ülke' ABD'nin seçmenleri, günümüzde 'medyatik-dijital' bir istilaya dönüşen temsili demokrasi gereği popüler reytingi daha yüksek adayı ABD Başkanlığı koltuğuna oturtacak.

Ve seçmen tüketicilere yönelik 'imaj, algı, mesaj, slogan, marka yönetimi' paketinden oluşan pahalı seçim kampanyaları, küresel medya ve finans sisteminin kanatlarında yükselirken elbette 'temsili demokrasinin de' bir demokrasi müsameresinden başka bir göstereni olamazdı.

Bayatlamış 'değişim' sloganını ekranlarda kılı kırk yararak hazırlanmış dramatik sunumlarda karşılıklı çekiştirerek ABD'li seçmenleri etkilemeye çalışan daha tecrübeli, dilbaz Obama ile ABD'yi şirket gibi yöneteceğini vaat eden muhafazakar işadamı Romney arasındaki çekişme de nihayete erecek.

Hegemonyası hızla gerileyen süper güç ABD'nin, mali kriz sonrasında 'durgunluğu aşamayan' ekonomisi, yüksek işsizlik ve gelir adaletsizliğiyle orta sınıfları eriyordu. 50 milyon yoksuluyla 'Yeni Amerikan Yüzyılına' bir türlü adım atamadığı gibi 'bitmiş Amerikan rüyasını' ABD'li seçmenlere anlatmaya da yanaşmıyordu.

GERİLEYEN SÜPER GÜÇ

ABD'li başkan adayları da tek kutuplu dünya düzeninin bittiğini ve Çin ve Rusya'nın küresel sistemin yeni aktörleri olarak yükselişini ve ABD'nin gerileyen süper güç kimliğini kamuoyundan gizleyerek hala 'başka ülkelere demokrasi götürmekle sorumlu militer ABD' algısını yaşatmaya çalışıyorlardı.

Ve iki başkan adayının dünyaya yönelik militarist vizyonunun buluştuğu adres Pentagon olurken, ABD'nin başkanı kim olursa olsun jeo-stratejik ilgisi ve militarist 'emelleri' Ortadoğu'dan Uzak Asya'ya doğru geniş coğrafyaya uzanacaktı.
Kampanyanın tuhaflığı, Demokrat aday Obama'nın neocon yapım demode 'Terörle savaş' doktrinine dayanarak 'Bin Ladin'i dünyanın ve Amerikan ulusunun hayrı' adına uluslararası hukuku çiğneyerek dünyadan silmesi 'kahramanlığıydı'.
Buna karşılık Cumhuriyetçi 'business-man' Romney ise son üretim neocon projelerinin sözcüsü ve açıktan İsrail destekçisi olarak İran ve Suriye'ye doğrudan askeri müdahaleyi öneriyordu.

Kamu kaynaklarını Wall-Street'in trilyon dolarlık borçlarına aktaran Obama, sosyal devletçi retoriğiyle 'kendisine yapamadıkları için bir dört yıl daha' istiyor, yatırım bankacılığından gelen Romney ise 'iş tecrübesini' öne çıkartarak adeta ABD'nin dev küresel bir şirketten ne farkı var diye soruyordu.     

YENİ KIYIM COĞRAFYALARI

Kim bilir belki de sağcı popülist Romney haklıydı. ABD 'medya-finans-militer teknoloji ve sanayiinden' mürekkep küresel bir konsorsiyumu andırmıyor muydu?   
Yıllardır halkına 'abartılı hayali zaferler ve iyimser masalları' anlatan kamu borcu şampiyonu, GSMH'sı cılız ABD yıllardır yıkım ve ölüm ektiği Irak ve Afganistan'a bu defa silah deposuna çevirdiği 'bölgesel stratejik ortakları' aracılığıyla yeni kıyım coğrafyaları katmak üzere...

Ve çöktüğüne inanmamakta direndiği 'dünya imparatorluk projesini' diriltmek için yeni CEO'sunu yani başkomutanını arıyordu...

Akşam / 06.11.12