66 aylık kuzulara demokrasi! - Gökçe Aytulu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 13 Mayıs 2012
  • 04:42

Yamalı bohçaya dönen eğitim sistemimizin güncellenmiş son versiyonu 4+4+4. Türkiye’de birinci sınıftan üniversiteye kadar tek bir sistemde okuyup mezun olan bir nesil olmadığından herkesin kafası doğal olarak karışık.
Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hafta içinde 4+4+4’ün inceliklerini anlattı. Okula başlama yaşının 66 aya indirildiği sistemde hangi derslerin nasıl işleneceğinden de bahsetti. Yeni sistemi imam hatip tartışması güdümünden çıkarmak istemediği anlaşılan Dinçer şöyle bir örnek verdi: “Seçimlik dersler sadece Kur’an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi ile kalmayacak. Gerek küresel ihtiyaçlara gerekse ulusal ihtiyaçlara cevap verebilecek daha farklı seçimlik dersler de koyacağız.”
Anlaşılıyor ki din kültürüne yönelik derslerin adı, müfredatı belli. Peki diğerleri? İnsanın aklına “Madem ileri demokrasiye geçiyoruz, Eğitim Bakanı neden buna yönelik örnekler vermiyor?” sorusu geliyor. Ya da “Nedir bu ulusal, küresel ihtiyaca cevap verebilecek dersler?” 

Uygulamalı demokrasi 
Aslında cevap çok net: Uygulamalı bir demokrasi dersi.
Demokrasi geleneğinin oturduğu birçok ülkede zorunlu olan bu dersin, eğitim sistemini 4+4+4’e bölerken örnek aldığımız Almanya’daki uygulanışına geçen yıl şahit oldum.
Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Meclisi’ni gezerken, genel kurulun bir ilkokul için kapalı olduğunu öğrendim.
Oturumu izlemek üzere seyirci bölümüne geçtiğimde şöyle bir manzarayla karşılaştım: Milletvekili sıralarına rasgele oturmuş öğrenciler, ayakta duran ve kavas rolüne giren öğretmenin yönlendiriciliğinde bir oturum gerçekleştiriyor.
Öğretmenin dağıttığı kâğıtlara isim yazan öğrenciler, önce meclis başkanını belirledi. Meclis başkanı seçilen kız öğrenci kürsüye geldi. Kısa ve güzel bir dans gösterisinin ardından bakanlar kurulunun belirlenmesi için bir oylama yaptı. Bakanlar kurulu yine öğrencilerin oylarıyla belirlendi ve yerlerini aldı. Sonra tamamen kendi gündemini belirleyen meclis oybirliğiyle okul tatilinin 4 ay olmasını kararlaştırdı.
Her yıl belirli bir dönemde parlamentonun öğrenciler için kapatıldığı bu zorunlu ders, şüphe yok ki bizdeki 23 Nisan müsamerelerinden çok daha anlamlı. Büyüklerin koltuğunda bir günlük büyük numarası yapmak zorunda kalmayan çocuklar, seçme ve ifade özgürlüğünü yaşayarak öğreniyor.
Onlara “Hadi bakalım yetki sende, asarsan as, kesersen kes” diyen yok. Aksine, bu sistemde küçücük çocuklar fikrini beğenmediği arkadaşının mikrofon hakkına sabretmesi gerektiğini anlıyor. 

Bizdeki demokrasi dersi 
Tabii hemen “Demokrasi dersi bizde de var” diyenler olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Vatandaşlık ve Demokrasi dersini kastediyorsanız evet, teoride öyle bir ders var. Daha çok endoktrine vatandaşları yaratmaya yönelik o dersin içeriğinden geçen yıl ‘özel hayatın gizliliği’, ‘örgütlenme’ ve ‘dilekçe hakkı’ gibi demokrasiye yönelik son ifadeler de çıkartıldı.
Böylece son düzenlemeyle 19 Mayıs kulelerinde helak olmaktan kurtulan çocuklar, 23 Nisan’da büyümüş rolü yaparak aldıkları demokrasi dersiyle yetinmek zorunda kaldı.
Dinçer’in sözlerine de bakarsak yeni eğitim sistemi bu konuda bir iyileşme vaat etmiyor.
Eğer gerçekten amaç ulusal, küresel ihtiyaçlara yönelik bir sistem kurmak ise her çocuğun kendini, rol yapmadan ifade edebileceği, ‘tek ulus, tek dil, tek dinden’ öte farklılıkları anlayabileceği böyle bir dersin müfredatta yer alması gerek.

Radikal / 13.05.12