Sermaye devletinin işçileri sömürerek patronlara verdiği teşvikler saymakla bitmiyor. Patronlar özellikle sezonda işler açılınca İŞKUR’a müracaat ederek dönemsel işçi alımları yapıyorlar. Sadece belli bir dönemde işlerini yaptırdıktan sonra hiçbir haklarını ödemeden işçilere kapıyı gösteriyorlar.
Patronların yaz dönemlerinde yoğunlaşan işleri yaptırmak için akıllarına gelen ilk yer İŞKUR oluyor. Bunun bir örneği olarak çalıştığım işyerinde yaşadıklarımızı sizinle paylaşmak istiyorum.
İşlerimizin arttığı dönemde patron beni yanına çağırdı. O da haberlerde görmüş, “Yeni teşvikler varmış, İŞKUR hem sigortasını (sigorta dedikleri de sadece sağlık sigortası) hem de maaşını veriyormuş, biz de birkaç işçi alalım” dedi. Ben de bunun için İŞKUR’a gittim. Firma danışmanıyla görüştüm. “Ben filanca firmadan geldim. Bize iki tane işçi lazım” dedim. O da “Artık bu işçi alımları böyle olmuyor” dedi. “Neden?” diye sordum. “Bizim gelip önce işyerinizi görmemiz lazım” diye yanıtladı. “Eskiden İŞKUR’a geldiğimiz zaman hemen işçi alıyorduk. Siz de sigortasını, maaşını ödüyordunuz” dedim. O da “Firması olmayan da gelip bizden firması varmış gibi eleman alıyor ya da elaman ihtiyacı olmayan da gelip eleman isteyebiliyor. Biz de o yüzden denetime geliyoruz” dedi. “Tamam” diyerek oradan ayrıldım.
İşyerine döndüğümde İŞKUR’dan denetlemeye geleceklerini, öyle işçi alabileceğimizi söyledim patronlara. Ertesi gün İŞKUR’dan iki kişi geldi. Ben de üretim bölümünü gezeceklerini, işyerine bakacaklarını düşündüm, ama öyle olmadı. Kapıdan gelip, şöyle bir baktılar, sadece beni gördüler. Ardından da “Gerekli evrakları gönderin halledelim” dediler. “Bu kadar basit miydi?” dedim, güldüler ve gittiler.
Patronlar da günlük yevmiyeye gelen kadınlardan birisini, bir de geçmişte çırak olarak çalışan bir işçiyi İŞKUR’lu olarak gösterdiler. Geçmişte bizim işyerinde çırak olarak çalışan bu işçi, çocuk yaşta işe başlamış, çıraklık sigortası adı altında yıllarca asgari ücretin çok altında çalıştırdıkları, askerlik dolasıyla işten ayrılan, askerliği bitince de tekrardan iş için gelen işçiydi. Kısacası askerden önce de zaten hiç sigortası ve hiçbir hakkı olmamıştı. Bu iki işçinin 3 ay boyunca İŞKUR üzerinden sağlık sigortaları yapıldı ve İŞKUR’dan asgari ücret düzeyinde ücret aldılar. Yani patronların cebinden tek kuruş para çıkmazken, bu iki işçinin sağlık sigortası ve maaşları İŞKUR aracılığıyla İşsizlik Fonu’ndan karşılanmış oldu.
Üç aylık süre zarfında hiçbir denetim de olmadı. 3 ayın sonunda işlerin yoğunluğu azalıp, sezon kapanınca bu işçileri işten çıkartmayıp, yerine 2 kadrolu işçiyi çıkarttılar. Çünkü İŞKUR’lu işçiler 3 ayın sonunda işe devam ettikleri takdirde 18 ay boyunca sigortalarının yarısı İŞKUR üzerinden karşılanmaya devam edecek. Bu da patronlara daha kârlı geldi.
Fonların nasıl yağmaladığını, hiçbir şart aranmadan, hiçbir denetim olmadan, göstermelik denetimler uygulanarak patronlara nasıl peşkeş çekildiğini gördüm. Bizim maaşımızdan her ay düzenli bir şekilde para kesip, fonlarda biriktirip, oradan patronların kasasına aktarıldığına şahit oldum. Bir kez daha gördüm ki fonlar, patronları daha zengin etmek için kurulmuş.
Küçükçekmece’den bir Kızıl Bayrak okuru