Eski bir oyun: Fonların yağmalanması

Bütçe açığını kapatmak, patronların zararını karşılamak için krizin bedelini ödemek zorunda değiliz. Maaşlarından kesilen ücretlerle oluşturulan fonların yağmalanmasına karşı durmalıyız.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 04 Mayıs 2019
  • 05:59

Türkiye kapitalizminin krizi derinleşiyor. İlk etapta hükümet büyük şirketlerin borçlarını erteleyebilmek için teklif ettiği konkordato ilanlarını kabul etti. İkinci olarak, bu şirketlerin kârlarını garanti altına alabilmek için işten atmaları görmezden geldi. Borçları iki yıl sonrasına ertelenmiş şirketlere kısmi vergi indirimleri sağlanırken, artan enflasyon işçinin alım gücünün düşmesine ve yoksulluğun daha da derinleşmesine yol açtı.

Egemenlerin varlığının teminatı olan siyasi iktidar, yağma ve talana dayalı ekonomi politikalarıyla emekçiler için hayatı her geçen gün daha da katlanılmaz hale getirmektedir. Kârına kâr katan patronlar, kiralık işçiden yarı zamanlı işçiye, stajyerden İŞKUR’un temin ettiği ucuz ücretli işçiye kadar her türlü sömürü imkanını kullanmaktadır.

Yaklaşık otuz yıl önce ANAP hükümeti, altı milyon üzerindeki çalışanın maaşından her ay kesinti yaparak, konut edindirme yöntemi adını verdiği (KEY) projesi kapsamında milyonlarca lira para biriktirmişti. Daha sonra bu fon bir şekilde yağmalanmış ve AKP seçim yatırımı olarak “KEY ödemelerini” geri vereceğini söylemişti. Seçildikten sonra yapılan ödemeler, alınan paranın onda birine bile denk gelmedi.

Öte yandan, “Geçici deprem vergisi”nden oluşan milyarlarca liralık fon bütçe açığı için kullanıldı. Özelleştirmeler ile yağmayı meşrulaştıran AKP hükümeti, THY, Halkbank, Ziraat Bankası, Borsa İstanbul, PTT, BOTAŞ, ETİ Maden, Türk Petrol, Türksat, Türk Telekom, Çaykur’un vb.’nin özelleştirilmesinden elde edilenleri, Varlık Fonu adı altında topladı ve başkanlık sisteminin örtülü ödenek kurumuna devretti.

Emekçilerin kazanımlarına düşmanca saldıran iktidar, derinleşen kriz ve seçim harcamaları nedeniyle daha da büyüyen bütçe açığını kapatabilmek için yeni ekonomik reformları devreye sokmak istemektedir.

Yıllardır gündeme getirdikleri ve tepkiler sonrası geri adım attıkları kıdem tazminatının fona devredilmesini öncelikli işlerden biri olarak önlerine almışlardır.  İlk etapta isteğe dayalı olarak sunulan “Bireysel Emeklilik Sistemi” (BES) gelinen yerde zorunlu hale getirilmek istenmektedir.

Ekonomik krizin faturasını emekçilere kesmek isteyen dinci-faşist iktidar azgınca saldırılarını sürdürmektedir. Öyle ki trafik cezası kesebilmek için dahi neredeyse seferberlik ilan edilmiştir. Her gün yeni zamlarla uyanan emekçiler için ay sonunu getirmek eskisinden çok daha zor hale gelmiştir.

İşçiler olarak; Yapay seçim gündeminden derhal başımızı kaldırmalı, kıdem tazminatının peşkeş çekilmesini engellemek için mücadele etmeliyiz.

İstenildiğinde çıkılabilecek diye önümüze sunulan ve sonrasında zorunlu hale getirilen BES’e dur demeliyiz.

Bütçe açığını kapatmak, patronların zararını karşılamak için krizin bedelini ödemek zorunda değiliz. Maaşlarından kesilen ücretlerle oluşturulan fonların yağmalanmasına karşı durmalıyız.

Hükümetin, ortak yaşam alanımız olan ormanlarımızı kiralamasına, doğayı talan edip ırmaklarımızı kurutmasına, metropollerimizi taş yığınları haline getirmesine izin vermemeliyiz.

Sarıgazi’den bir sınıf devrimcisi

İLİŞKİLİ HABERLER