Türkiye’de sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra insanlar nasıl reaksiyon göstereceklerini bilemediler. Telaşla kendilerini marketlere ve fırınlara attılar. Bunun sebebi sokağa çıkma yasağının 2 saat öncesinden açıklanması, açıklamanın gelişigüzel ve detaylarının yetersiz olmasıydı. Ama asıl neden AKP’nin yıllardır sürdürdüğü baskıcı, yasakçı ve yalanlara dayanan politikalardır. “Yaptım oldu, istedim oldu!” zorbalığının sonucudur yaşananlar.
Bu durumdan sonra sosyal medyada; kalabalık grupların marketlerde, fırınlarda vs. çekilen fotoğrafları paylaşılmaya başlayınca, virüsün daha çok yayılmaya başlaması endişesi tüm toplumu sardı. Bu korku haklı bir korkudur elbette. Saray rejiminin yarattığı bu rezaletin boyutu ortaya çıkınca, AKP’nin beslediği maaşlı troller harekete geçirilerek “bu halk aptal”, “bu halk cahil” lafları ortalığı kapladı. Troller, hizmet ettikleri rejimin yüzlerce kişinin hayatına mal olabileceği tahmin edilen rezaletini halkın sırtına yıkma arsızlığını gösterdi.
AKP’nin sosyal medya trolleri, “halk suçlu” demagojisini sosyal medyada yaymaya başlayınca, bizim çok “aydın” olan “sosyal demokratlar”ımız emekçi düşmanı kimliklerini yine konuşturarak, ak trollerin ekmeğine yağ sürdü ve onlar da bütün bir suçu paniklemiş halka yöneltti.
Kendilerini ilerici olarak ifade eden bu zatlar, saray rejiminin kepazeliğini teşhir edecekleri yerde ak trollerle ortak noktada buluştu. Devletin bu kararını tartışmak yerine ne yapacağını bilemeyen emekçilere hakaretler yağdırdılar. Bu durumun bize gösterdiği birçok nokta var. AKP iktidarı 2002 yılından bu yana Türkiye’de bir korku imparatorluğu yarattı. Bu zulüm imparatorluğunun, toplumun baskıya-sömürüye-ayrımcılığa maruz kalan kesimlerine (işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, Kürtler, Aleviler vb…) en hoyratça saldırdığı dönemdeyiz. Öyle ki, en ufak eleştiri yapan insanlar bile evinden sabahın köründe onlarca polis eşliğinde gözaltına alınıyor. Polislerin psikolojik ve fiziksel işkencesine maruz kalıyor. Bu yüzden insanlar tweet atmaya bile korkar hale geldi.
Başta AKP şefi T. Erdoğan ve onun İçişleri Bakanı S. Soylu olmak üzere, herhangi bir bakanlığa eleştiri yapmak, kişiyi “vatan hainliği” suçlamasına maruz bırakabiliyor. İnsanlar içinde biriken öfkeyi sorumlu kişilere yöneltemedikleri için öfke duydukları odak hızla değişebiliyor. Bu durumun sonucunda ise gündem bir anda değişiyor ve rejim kısa bir süreliğine de olsa amacına ulaşıyor.
Virüsün ortaya çıkmasının sorumlusu biz olmadığımız gibi, yayılmasına sebep olan da bizler değiliz. Bunun sorumlusu, halk sağlığı için gerekli asgari önlemleri bile almaktan kaçan iktidar ve kâr hırsı yüzünden milyonlarca işçiyi yan yana çalıştıran sömürücü kapitalistlerdir. O gün sokağa çıkan insanlara yönelen tepki, fabrikaları-işletmeleri kapatma kararı almayan AKP rejimine ve milyonlarca işçiyi kâr hırsı uğruna dip dibe çalıştıran kapitalistlere gösterilmelidir. Öfke duymamız gereken odak işçi ve emekçilere bu virüs döneminde bile sömürü koşulunu dayatan bu rezil sistemdir.
U. Ulaş