Hekimlerin, halk sağlığı uzmanlarının ve bilim insanlarının salgın koşullarında sokağa çıkma yasağı ilan etmenin gerekli olduğuna, aksi halde salgının kontrol altına alınamayacağına dair uyarıları AKP-saray rejimi tarafından kulak ardı ediliyor. Bu pervasızlığın nedeni bir sır değil. Zira AKP şefi ısrarla “çarklar dönecek, üretim/ihracat devam edecek” diyor.
Çarklar dönsün diye sokağa çıkma yasağını reddeden bu rejim işçileri salgına kurban ediyor. Bu acımasızlık ve emekçi düşmanlığı artık farklı çevreler tarafından da eleştiriliyor. Basınç altında kalan rejim ise, 10 Nisan akşamı bir “son dakika” haberiyle sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ama bu yasak sadece iki gün, yani hafta sonu için geçerli olacak. Zira AKP şefine göre pazartesi günü çarkların yeniden dönmeye başlaması gerekiyor.
Neden alındığı belli olmayan bu karar, doğal olarak panik yarattı. Akşam saatlerinde haberi alan insanlar telaş içinde fırınlara, bakkallara, marketlere hücum etti. Her tarafta izdiham yaşandı. “Özel koruma” altında tutulan “tek adam” tarafından alınan bu kararla adeta virüsün yayılması için ortam hazırlandı.
Riskin en yüksek olduğu İstanbul başta olmak üzere, onlarca büyük kentte yaşanan izdihamlar, dinci-faşist rejimin bu krizle mücadele etme konusunda yaşadığı skandallar zincirine en kalın halkayı ekledi. Ekranlarda boy gösteren İçişleri Bakanı S. Soylu, kararın açıklandığı saatin bilinçli olarak tercih edildiğini söyledi.
İnsanlara önden hazırlık yapma şansı tanımayan bir saate yasağın ilan edilmesi, saray rejiminin virüsün halk arasında yayılmasını umarsamadığı izlenimi yarattı. İnsanlara “evde kalın” diye vaaz verenler, akşam saatlerinde sokağa çıma yasağı ilan ederek yurttaşlara fiilen “fırınlara, marketlere, bakkallara akın edin” çağrısı yapmış oldular. Yaşanan izdihamlar, çağrının karşılık bulduğunu gösteriyor. Bu izdiham ortamında virüsün ne kadar yayıldığını tahmin etmek ise hüç.
Türkiye’nin 30 büyükşehri ile Zonguldak’ta iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinin ne işe yarayacağı belli değil. Zira iki gün sonra çalışmaya devam edecek olan işçiler ve emekçiler için değişen bir şey olmayacak. Yani iki günlük sokağa çıkma yasağının bir faydası olmayacağı gibi, yaşanan izdihamlar dikkate alındığında, durumun daha da kötüleşeceğini söylemek mümkündür.
Halk sağlığını hiçe sayan ve emekçileri virüse yem eden AKP-saray rejiminin, salgınla bilimsel yöntemlerle mücadele etme derdi olmadığı gibi, böyle bir kapasiteden yoksun olduğu da bir kez daha gözler önüne serildi. Zira bu rejim kendi bekası ve kapitalistlerin kasalarından başka bir şey düşünmüyor. Sokağa çıkma yasağı konusunda Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, AKP’li olmayan büyükşehir belediye başkanlarına bile haber vermeyen rejimin, halen iğrenç siyasi hesapların esiri olduğu görülüyor. Salgına rağmen sermayeye hizmette kusur etmeyen bu rejimin atacağı her adımın emekçilere felaketten başka bir şey getirmesi mümkün değil. Nitekim her icraatıyla bunu ispatlıyor.
İşçi sınıfı ve emekçiler, bütün bu rezaletlerin hesabını sormak için bilinçli-örgütlü bir mücadeleye hazırlanmalı. Bu mücadele hem kokuşmuş rejimden hem temsil ettiği asalak kapitalistler sınıfından kurtulana kadar devam ettirilmelidir. Ancak o zaman insanca, onurlu, kardeşçe ve sağlıklı yaşanabilecek bir dünya kurmak mümkün olacaktır.