500 şirket/tekel net kârlarını 3,5 kat artırmış bulunuyor. Geçen senenin verilerinde 157 milyar olan net kâr oranları bu sene 545 milyara ulaşmış durumda. Yine aynı verilere göre bu şirketler ülkedeki toplam ihracatın %37’sini gerçekleştiriyorlar. İhracatlarını bu yıl %138, dolar bazında kazançlarını %27,6 oranında artırmışlar. 500 şirketin 466’sı kâr açıklarken bu oranlar, ilk araştırmaların yapılmaya başladığı 2007’den bu tarafa en yüksek kâr oranları olarak yaşanıyor. Bu şirketler/tekeller net satış gelirlerini bir önceki seneye oranla %148,7 artırarak 7 trilyon 986 milyar liraya ulaştırmış durumdalar.
Büyüyen, kâr rekorları açıklayan şirketlerin 2007’den bugüne ortaya çıkan karşılaştırmalı verileri ise kapitalist yağma düzeninin özeti niteliğindedir. 2007 yılında ilk 500 şirket açıklamasında net satış geliri 1 milyar liranın üzerindeki şirket sayısı 53 iken, bugün ilk 500 şirketin tamamının net satış geliri 2 milyarın üzerinde. Yine 2007 verilerine göre sadece üç şirket 10 milyar lira net satış gelirine sahipken, bu sayı 2021 yılında 65 şirkete, 2022 yılında ise 138 şirkete çıkmış durumda. 13 şirket ise 100 milyar lira üstünde net satış gelirine sahip.
Gazete manşetlerinde, TV haberlerinde sıklıkla duyulan “ihracatta rekor artış”, “büyüyen ülke ekonomisi” tekerlemelerinin gerisinde, her yıl artan şirket kârları var. Bu aynı yıllar içinde katlanarak büyüyen şirketlerin karşılığı ise “milli gelirden” işçi sınıfı ve emekçilerin payına düşenin katlanarak küçülmesi gerçeği duruyor. İşçi sınıfının yarattığı değerin karşılığında aldığı pay şu sıralar %23 dolaylarında. Buna eşlik eden diğer bir gerçeklik ise sömürünün artması, daha ucuza, daha uzun saatler çalışan işçiler toplamının yaratılmış olmasıdır. Şirketlerin büyüme oranları, ihracat kalemleri ortada iken, bu aynı şirketlerde istihdam artışının sadece %2,5 civarında olması, ortada olan başarının kölece çalışma ve yaşam koşullarının derinleşmesi olduğunun somut göstergesidir.
Bunlara “hiçbir dönem bu kadar teşvik almadık” diye sevinen kapitalistlere AKP-MHP gericiliğinin sınırsız yağma ve talan alanı açmasını eklemek gerekir. Büyük bir bölümü işçi ve emekçilerden toplanan dolaylı-dolaysız vergilerden oluşan Hazine, kimi fonlar kapitalistlere “teşvik” adı altında aktarılıyor. Yasa-kural ne varsa her şey kapitalistlerin önünü düzlemek için kullanılıyor. Grevler yasaklanırken, grev yaptırmamakla övünülüyor! İşçi ve emekçilerin eli-kolu bağlanıp hareket edemez hale getirilmesini, gerici ideolojik saldırılarla bilinçlerin dumura uğratılması tamamlıyor. AKP gericiliğinin ülkeyi bir bütün olarak yıkıma götüren yaklaşımlarının arkasında hizalanan sermaye gruplarının nedenini de bu yağmacı zihniyet oluşturuyor. Büyüme ve kâr rekorları bu toplam yıkımından çıkartılıyor.
Fortunes açıklamasının yapıldığı gün Koç Holding yöneticileri ile Erdoğan görüştü. İlk 500 şirket içinde Koç Holding’e bağlı şirketlerin neredeyse tamamının bulunması, Koç Holding ve Saray rejiminin şefinin basına kapalı görüşmesinin içeriğini de veriyor. Sermayenin Koçbaşının, ilk 500 içinde TÜPRAŞ, Ford, Arçelik, Tofaş, Opet, Aygaz, Türk Traktör, Otokar gibi şirketleri bulunuyor. Yeni ekonomi programı olarak işçi ve emekçilere daha büyük bir yıkımı dayatmaya hazırlanan Saray gericiliği ile Koç Holding arasındaki görüşmenin, sermaye teşvikleri, çalışma koşulları, işçi maliyetlerinin yanı sıra ekonomik ve sosyal yıkım anlamına gelecek yeni saldırı yasaları ile “büyüme” ve “kâr oranlarının” korunması dışında ne konuşulabilir ki?
İktidarı ve sermaye grupları el ele, sendika ağaları gibi aparatlarını da kullanarak işçi sınıfı ve emekçilere, yarattıkları yıkımın tüm faturasını çıkartmak için çalışıyorlar. Bu gerici kuşatmayı dağıtacak, ödetilmek istenen faturayı yırtıp atacak tek güç işçi sınıfının örgütlü ve birleşik mücadelesidir. Sermayedarlar katmerlenen sömürü koşullarının oluşturduğu “büyümeyle” övünedursunlar, bu ülkede dev gibi bir güç olan işçi sınıfı ayağa kalktığında ne kadar “küçük” olduklarını mutlaka görecekler.