Ucuz iş gücünün hakim olduğu Antep-Urfa bölgesinde tekstil-dokuma işçilerinin örgütlenme arayışıyla birlikte bir dizi fabrikada örgütlenme süreçleri yaşanmıştı. Uğur Tekstil de bu fabrikalardan biridir. Uğur Tekstil patronu, işçilerin DİSK Tekstil Sendikası’nda örgütlenmelerinin ardından ilkin fabrikayı kapatmıştı. İşçilerin günler boyunca süren direnişinin ardından saldırı geri püskürtülerek fabrika açılmış ve Uğur Tekstil işçilerinin sendikalı olarak işbaşı yapmaları kabul edilmişti. Saldırıların çok yoğun olduğu, tekstil işçilerinin kölece çalışma koşullarına mahkum edildiği, örgütlülüğün çok düşük olduğu bir süreçte, tekstil işçilerinin fiili meşru mücadelesi sonucu elde edilen sonuç, işçi sınıfı adına önemli bir kazanım idi.
Tüm bunlar yaşanırken, 18 Kasım tarihinde DİSK Tekstil Sendikası Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, DİSK Tekstil Sendikası Gaziantep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen’in “uyumsuzluk” gerekçesiyle görevden alındığı açıklandı. Aynı gün Uğur Tekstil’den 100 işçi işten atıldı. Şaşırmadığımız bu tablonun bizzat sorumluları ise DİSK Tekstil’in ağaları Kazım Doğan ve ekibi idi. Kısa süre içinde açığa çıkan tabloya göre, Uğur Tekstil işçilerinin verdiği mücadele Uğur Tekstil patronu başta olmak üzere bölge patronlarını rahatsız etmiş, DİSK Tekstil ağaları işçilerden ve bölge temsilcisi Mehmet Türkmen’den bağımsız olarak Uğur Tekstil patronu ile anlaşmış, yine işçilerden bağımsız olarak toplu sözleşme hazırlıklarına başlamıştı. Bu tabloya gösterilen tepki sonucu Mehmet Türkmen görevden alınırken, sürecin önünde yer alan işçiler ise bizzat patron ve sendika yönetimi işbirliği ile, jandarma zoruyla fabrikadan kapı dışarı edilmişti. Daha da ibretlik olanı, işçilerin, temsilcinin görevden alınmasını bizzat Uğur Tekstil patronunun ağzından duymaları idi. Arka kapılar ardında yapılan görüşme ve pazarlıklar sonucu Uğur Tekstil işçileri açık bir ihanet ile karşı karşıya kalmışlardı.
Uğur Tekstil işçileri işten atılırken de, sonrasında da DİSK Tekstil ağalarını yanlarında görmediler. Kazım Doğan ve ekibi, işçilerin tüm soru ve taleplerini telefonları dahi açmayarak yanıtsız bıraktı. İşçilerin fiili eylemine destek vermemelerinin gerekçesi ise “kendilerinden habersiz eyleme çıkmaları” idi. Direniş kırıcılığının kılıfı olarak ifade edilen bu sözleri, daha önce de işçi direnişlerinde sıklıkla duyduk.
Uğur Tekstil işçileri ve beraberinde Özak Tekstil işçileri eylemlerine devam ederken, tekstil patronlarının yanı sıra, kendilerine sahip çıkmayan, ortada bırakan, patronla açık iş birliği içine girerek işçileri satan sendika ağalarına karşı da mücadele ettiklerini söylüyorlar. Konfederasyona bağlı bir sendikanın genel başkanı ve ekibi işçilerin hedefindeyken, kamuoyunda teşhir ediliyorken, DİSK Merkez Yönetimi’nden yine ses yok! Greif direnişinde olduğu gibi, sözde “bir sendikanın iç işlerine karışmamak” ilkesine dayanarak, sessiz kalarak, esasta bu ihanete açıkça ortak oluyorlar.
Sendikalaşma eğilimiyle beraber sendikalara güvensizliğin de olduğu Urfa-Antep bölgesinde yaşanan bu sürecin, güvensizliği derinleştirerek, sınıf hareketine de zarar verdiği açıkça görülmektedir.
DİSK Tekstil yönetimi ihanetlerine yeni bir halka daha ekledi!
Uğur Tekstil’de yaşananlar DİSK Tekstil Sendikası’nın tepesine çöreklenmiş Kazım Doğan ve çetesinin ilk ihaneti değil.
Beybi Çuval, Çemen Tekstil, Bossa, Casstle Blair… DİSK Teksil ağalarının işçilerin direnişini kırarak patronlarla açık iş birliğinin sadece ilk akla gelen örnekleri bunlar. Bu tescilli hainler, işçi sınıfının mücadelesini kötürümleştirmek için sayısız suçun altına imza attılar. Greif’te ise bu açık işbirliği ve ihanetin en bariz örneğini sergilediler.
Greif işçileri, güçlü bir ön hazırlık sürecinin ardından DİSK Tekstil Sendikası’nda örgütlendiler. Sendikal bürokrasinin dayatmalarını tabanın iradesine yaslanarak boşa düşürdüler. Başından beri söz-yetki-karar hakkının işçilerde olduğunu savunan Greif işçileri, toplu sözleşme sürecinin tıkanmasıyla beraber, tabanın kararıyla ve fiili-meşru mücadele gücüyle fabrika işgali gerçekleştirdiler. Kazım Doğan ve Rıdvan Budak çetesi ise, Amerikan tekeli Greif, taşeron şirketler, mahkemeler ve polis ile kirli iş birliği içine girdi. Oynadıkları sayısız oyunun yanı sıra, mahkemeye verdikleri ifade ile, işgale yönelik polis operasyonuna yasal gerekçe sundular. Açık bir şekilde direniş kırıcılığı yaptılar. İşgalin kırılmasıyla beraber, Amerikan tekeliyle ihanet sözleşmesinin altına imza atılar.
Sendikalar işçilerindir. Sendikalarımızın başına çöreklenmiş ve asıl amacı sınıf hareketini kötürümleştirmek olan bu tescilli hainler, mutlaka sendikalarımızdan söküp atılacak. Tekstil ve dokuma işçileri, tabandan birleştiğinde ve kenetlendiğinde bu asalakları sınıfın bağrından söküp atacakları gibi, bugüne kadar gerçekleştirdikleri sayısız ihanetin de hesabını sorabileceklerdir.
Tekstil İşçileri Birliği