Günümüzde işçi sınıfı, kapitalist sistemin yarattığı krizin ağır yükü altında ezilirken, öte yandan da baskı ve yasakların, örgütlemenin önündeki engellerin ve sendikal ihanetlerin kuşatması altındadır. Bu tablonun sonucunda yer yer sınıfın içinde çıkışsızlık ve çaresizlik baş göstermektedir. Ancak özellikle son yıllarda alım güçlerini kaybeden işçilerin belirgin bir hareketlilik içinde olduğu gözlemleniyor. Ortaya çıkan bu direniş ve eylemlerin işçi sınıfı için birer mevziiye dönüşmesi, mücadelenin yaygınlaşması ve birleştirici bir hatta doğru evirilmesi, fiili-meşru mücadelenin esas alınmasına bağlıdır. Bu nedenle Türkiye işçi sınıfının şanlı mücadele tarihini süzen ve yaşanan deneyim ve birikimleri kendine kılavuz edinen işçiler, kazanmaya açılan önemli bir kapıyı aralayacaktır.
Anlamı ve önemi gereği mücadele tarihinde iki direniş vardır ki, işçi sınıfını şu an içinde bulunduğu cendereden kurtaracak deneyimlerdir bunlar. Biri işçi sınıfına grev hakkını fiili grev yaparak kazandıran 28 Ocak 1963 Kavel Grevi’dir. Diğeri ise bıraktığı mücadele deneyimi açısından “Greif Kriterleri” olarak tarihte yerini alan ve işçi sınıfının devrimci geleceğini temsil eden 10 Şubat 2014 Greif İşgali’dir.
İstinye’de bir fabrika: Kavel!
Grev hakkının burjuva yasalarında yer almadığı günlerde, Vehbi Koç’a ait Sarıyer’de kurulu olan Kavel Kablo Fabrikası’nda çalışan 170 işçi Türk-İş’e bağlı Maden-İş Sendikası’na üyeydi. İşçilerin üzerindeki baskı gittikçe artıyordu. Kavel işçilerinin fazla mesai ve kıdem esasına göre verilen yıllık ikramiyeleri de gasp edilmek isteniyordu. Maden-İş Sendikası'ndan istifa etmeleri için baskılara maruz kalıyorlardı. Gittikçe artan baskılar karşısında Kavel işçileri 28 Ocak 1963'te eyleme geçerek iş durdurdular.
Kavel işçileri bir hafta boyunca fabrikanın kapılarını kaynaklayarak kendilerini içeri kilitlediler. Ardından dışarı çıkarak fabrika önüne çadır kurup direnişe geçtiler. Fabrikanın 40 kadar idari personelini içeri sokmadılar. Sonrasında sendikal bürokrasinin yardımıyla direniş bitirilmek istense de işçiler dayatmaları kabul etmediler. Taleplerinin arkasında sonuna kadar durdular. Kavel işçilerinin kararlı ve gözü kara mücadelesini içlerine sindirmeyen sermaye sınıfı, sermaye devleti eliyle saldırıları peşi sıra hayata geçirmeye başladı. Direniş alanına saldıran kolluk kuvvetleri birçok işçinin yaralanmasına sebep oldu. Bunun üzerine İstinye halkı soluğu Kavel işçilerinin yanında aldı. Saldırı İstinye’nin emekçi halkı tarafından protesto edildi. Saldırıdan sonra yargı terörü devreye sokuldu ve 29 işçiye tutuklama kararı çıkarıldı.
2 Mart günü kablo yüklü kamyonlar fabrikadan çıkarılmak istendi. Kavel işçilerinin eşleri de “Direnişte biz de varız!” diyerek, kamyonların fabrikadan çıkmasına izin vermemek için barikat kurdular. Emekçi kadınlara polis saldırdı, kimi kadınlar yaralandı. 4 Mart gününe gelindiğinde de anlaşma sağlandı. Fakat Kavel işçilerinin direnişinin bitmesinin ardından sermayenin saldırıları son bulmadı. İşten atmalar, gözaltılar ve tutuklamalarla sermaye sınıfı, Kavel Kablo işçilerinin şahsında Türkiye işçi sınıfını “hizaya” getirmek istemiştir. Diğer yandan da işçi sınıfına karşı beslediği kinini en acımasız şekilde yansıtmıştır.
Kavel Kablo direnişinin Türkiye işçi sınıfı için anlamı çok büyüktür. Kavel Direnişi, irade, birlik, inisiyatif, fiili-meşru mücadele ve dayanışmanın gösterildiği önemli bir deneyim ve birikim bırakmıştır. Grev ve toplu sözleşme hakkının kazanılması bu direniş sayesinde olmuştur. Kavel işçileri her ne kadar birçok saldırıyla, gözaltı ve tutuklamayla ve işten çıkarılmalarla bir bedel ödemiş olsalar da işçi sınıfına grev ve toplu sözleşme hakkını miras bırakmıştır. 15 Temmuz 1963’te kabul edilen ve 24 Temmuz 1963’te yürürlüğe giren 275 Sayılı Yasa’da yer alan ve yasadan önce yapılan grev nedeniyle haklarında takibat yapılan işçilerin davalarının düşmesine ilişkin madde, “Kavel maddesi” olarak anılmıştır.
Hadımköy’de bir fabrika: Greif!
Dünya tekeli Greif Çuval’ın Hadımköy Fabrikası’nda her geçen gün artan ağır çalışma koşullarına, baskıya ve mobbinge karşı devrimci işçilerin önderliğinde örgütlenme yolunu tuttular. 44 ayrı taşerona bölünmüş fabrikada işçiler komiteler kurdular, eğitim çalışması yaptılar. Taban inisiyatifini, söz ve karar haklarını ellerinde bulunduran Greif işçileri böylelikle DİSK Tekstil Sendikası’na üye oldular. Mücadele süreçlerinin ilk saldırısını yetki yazısının gelmesiyle yaşadılar. Greif yönetimi, öncü bir işçiyi işten atmaya yeltendi. Greif işçileri de yapılan bu saldırıyı şalteri indirerek cevap verdi. İşçilerin gücü karşısında geri adım atmak zorunda kalan Greif yönetimi, atılan işçiyi tekrar işe aldı. Bu eylemle birlikte taşeron işçilerde sendikal üyelikler hız kazandı. TİS süreci başladığında ise işçilerin kırmızı çizgileri taşeronluğun kalkması, ikramiye ve ücret iyileştirmeleri Greif yönetimi tarafından yanıtsız bırakıldı. Örgütlü gücüne yaslanan işçiler, fabrikayı işgal ederek taleplerinde ısrarlarını sürdürdüler. Fabrikanın yönetim kadrosunu dışarı çıkartan işçiler, 60 gün boyunca Hadımköy Greif Çuval Fabrikası’nı sınıf mücadelesinin merkezi yaptılar. Sadece oraya da kendilerini sıkıştırmadılar, her alana ve her meydana Greif işgalinin haklılığını ve sesini taşıdılar.
Sendikal bürokrasisinin uğursuz rolü Greif işgalinde de iş başındaydı. Baştan beri işçilerin haklı mücadelesinin karşısında yer alan DİSK Tekstil, direnişi boğmak için elinden geleni yaptı. Direnişi kırmak için, sayısız provokasyonu devreye soktu. Sonunda fabrika yönetiminin ve DİSK Tekstil’in açıklamaları, savcılık şikayetleri dayanak yapılarak, direnişin 60. Günü sabaha karşı yüzlerce polis fabrikaya saldırı gerçekleştirdi. 110 işçi gözaltına alındı. Greif işçileri, yalnızlaştırılmalarına ve her türlü saldırıya rağmen 60 gün boyunca verdikleri dişe diş mücadelenin onurunu taşıdılar.
Sınıf mücadelesi tarihinde yakın dönemde meydana gelen Greif işgali, Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin önemli deneyim ve birikimlerini süzmüş ve bu mücadeleye yeni değerler katmıştır. Fabrika işgali boyunca “Kavel’den Greif’e işgal, grev, direniş!” şiarı bilinçli bir tercihin ürünü olarak öne çıkarılmıştır. Fakat kendini Kavel direnişinin sınırlılıklarında tutmayarak örgütlü bir işçi yapısına ve güçlü bir taban demokrasisine sahip olmuştur. Sınıf devrimcisi işçilerin önderliğinde, devrimci sınıf çıkarlarına bağlı bir direniş olarak şekillenen Greif işgali, tepeden tırnağa bilinçli ve örgütlüydü. Bu bilinç ve kafa açıklığını Greif işçilerinin “Biliyoruz, cahil cesareti diyeceklerdir. Kavel işçilerine de öyle demişlerdi. ‘Aklınızı mı kaçırdınız siz?’ Ama hayır, elli bir sene evvel Kavel Kablo işçileri ne yaptıklarını biliyorlardı. Evet belki tozlu kanun kitaplarında yoktu grev sözcüğü bile. Ama bizim anayasamızda, sınıf mücadelesi yasalarında vardı” sözlerinde görüyoruz. Fiili-meşru mücadele ile taban inisiyatifini esas aldıklarını ilan ettiler. Güçlerini devrimci önderlikten, tabana dayalı örgütlülükten ve işçi demokrasisinden aldılar.
Kazanmak için ileri!
Bugün bu iki şanlı direniş işçi sınıfına tutulması gereken yolu döne döne hatırlatmaktadır. İşçi sınıfının hak ve çıkarlarının korunması yine işçi sınıfının kendi mücadelesindedir. İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır. Sermaye bir sınıf olarak hareket etmekte ve kendi çıkarları için her türlü saldırıyı devreye sokmaktadır. Sendikal bürokrasi ise bugün işçilerin mücadelesinde oynadığı uğursuz rol ile sınıfın aşması gereken en önemli engel olduğunu göstermektedir.
İşte bu yüzden, sermaye iktidarının saldırılarından ve sendikal bürokrasisinin denetiminden kurtulmanın tek ve yegâne yolu yeni Kaveller ve Greifler yaratmaktan geçiyor.