Arap dünyası bu hafta, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden, Suriye’ye yapılan üst düzey Rus heyetinin ziyaretine, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak ve Afganistan’da mevcut asker sayısını düşürme kararından Doğu Akdeniz’deki gerilime, Bahreyn’in Birleşik Arap Emirlikleri’nden sonra İsrail ile normalleşme kararına kadar birçok konuyla çalkalandı.
Ancak 4 Eylül 2020 tarihinde Sudan hükümetinin uzun süredir çekişme halinde olduğu Sudan Halk Kurtuluş Hareketi kuzey fraksiyonu (SPLM-N) ile yaptığı “prensip anlaşmasında” din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören maddenin yer almasının yankıları bu hafta da geniş bir şekilde devam etti.
Hükümet ve SPLM-N örgütü arasındaki prensipler ve ilkeler uzlaşmasında din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının anayasa ile güvence alınması aksi takdirde buna alternatif olarak “toplumların kaderini tayin hakkının” tanınması üzerinde “prensipte” uzlaşıldı.
Sudanlı yazar Züheyr El Serrac, El Taghyeer gazetesinde konuyu ele aldığı yazısında önemli bir noktaya değindi ve birçok kesimin bu “ilkeler beyanı uzlaşmasını” nihai bir anlaşma zannettiğini dile getirdi ve bunun sadece diyaloğun hangi zeminde devam edeceği üzerinde bir “prensipler” uzlaşması olduğuna vurgu yaptı.
Başbakan Abdullah Hamduk da söz konusu “ilkeler beyanı deklarasyonundan” sonra yaptığı açıklamada, bunun nihai bir anlaşma olmadığını ve bu konudaki son kararın yetkili mercilerin onayından sonra verileceğini belirtti.
Sudan hükümetinin bu adımı ülke içinde birçok kesim tarafından desteklenirken İslamcı çizgideki hareketler “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” karşı çıkıyor. İslamcı çizgideki siyasi partiler, bunun ülkede barışı tesis etmek yerine yeni bir fitne yaratabileceğini savunuyor.
‘Sudan’da din ve devlet işleri ayrılacak mı?’
“Birçok kesim başbakan Abdullah Hamduk ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey örgütü lideri Abdülaziz El Halo arasındaki “ilkeler beyanı sözleşmesini” sanki nihai bir anlaşmaymış gibi yanlış anladı. Ve din işlerinin devlet işlerinden ayrılması maddesi üzerinden çok gürültü kopardılar. Esasen bu sadece söz konusu örgüt ve hükümet arasında devam edecek olan görüşmelerin hangi ilkeler üzerinde devam edeceğinin beyanıdır.
Hamduk ve El Halo arasındaki uzlaşmada dikkat çeken bir ayrıntı da, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının anayasada güvence altına alınmaması durumunda, kendi kaderini tayin hakkının buna alternatif seçenek olarak belirlenmesi oldu.
Bunun yanı sıra, ulusal sorunlar anlaşması, dini kurumlar ile devlet kurumlarının birbirinden ayrılmasını öngörse de, anlaşmanın 9. bendi, din ve devlet ilişkisi tartışmasının anayasa kongresine ertelenmesini öngörmektedir. (Züheyr El Serrac/Sudan El Taghyeer gazetesi)
Sudan’da laiklik mücadelesinin tarihi
“Sudan’da alışılagelmişin aksine hükümetin Sudan Halk Kurtuluş Cephesi kuzey kanadı ile imzaladığı anlaşmada, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ilkesinin garanti altına alınacağı belirtildi. Bu adım Sudan’ın mevcut gerçekliğinde radikal bir adım niteliğinde. Ayrıca bu adım demokratik bir devlete ulaşmanın da yolu. Yine iç savaşın sona erdirilmesi, kaynaklarının izole edilmesi ve nedenlerinin ortadan kaldırılması için bir gereklilik. Bu adım, Sudan’da istikrarın ve kalkınmanın sağlanabilmesi için temel şart niteliğinde.
Sudan’da din, dil, ırk ayırımı gözetilmeyecek çağdaş bir devletin kurulması için verilen mücadele birinci bağımsızlık dönemine kadar uzanmaktadır. 1958 yılında bağımsızlıktan sonra Sudan Devlet Başkanı, güney kesimini aradaki farklılıkları hesaba katmadan ülke içinde eritmek istedi. Bu da güney kesimdeki halkın bağımsızlık talep etmesine ve bunun için silahlı mücadeleye başlamasına neden oldu. Bunun sonucunda da buraya özerklik verildi. Ancak 1983 yılında Devlet Başkanı Cafer El Numeyri anlaşmayı feshedince çekişmenin tekrar başlamadı ve Sudan’da laik bir sistemi hedefleyen Sudan Halk Kurtuluş Hareketi kuruldu. 1985 yılında Numeyri’nin düşürülmesinden sonra Sudan yönetimi, Halk Kurtuluş Hareketi’yle tekrar anlaşmanın yürürlüğe girmesi ve şeriat kanunlarının yürürlüğünün durdurulması konusunda uzlaştı.
Ancak 1989 yılında Ömer El Beşir darbesi geldi ve bu bütün anlaşmalara da bir darbe indirdi. Şeriat kanunlarını tekrar yürürlüğe soktu. İslami Kurtuluş Devrimi adını verdiği yönetiminin din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını kabul etmediğini ve bu konunun tartışmaya açık olmadığını belirtti. El Beşir zamanında silahlı çekişmeler daha da arttı ve iç savaş başladı. Uluslararası alandaki arabuluculuk girişimleri sonucu 2005 yılında yapılan anlaşma neticesinde güneye 2011 yılında kendi kaderini tayin hakkı verildi. Bu da Sudan’ın ikiye bölünmesiyle neticelendi.” (Malik Vennus/Lübnan Daraj haber sitesi)
‘Laiklik adımı sudan’da fikirsel bir dönüşümün sonucu mu?’
“Bugün Sudan’da laiklik tartışmalarının tekrar başlamasının nedeni, bunun toplumu birleştirmenin ve birbirine bağlamanın yolu olmasından kaynaklanmaktadır. Sudan bugün hâlâ modern çağa geçmek için çekilen sancılarla boğuşmaktadır.
Sudan özelinde bakıldığında Müslüman olmayan topluluklar Ömer El Beşir döneminde birçok konuda eşitsizliğe maruz kalıyordu. Bu yüzden Sudan toplumundaki tarafların birbirine karşı mütevazı olması gerekir.
Başbakan Abdullah Hamdok ve Abdülaziz El Halo’nun barışın sağlanabilmesi için laiklik konusundaki olumlu adımlarına rağmen, laiklik kavramının anlatılması hususunda hazırlıklar yapılmalıydı. Zira söz konusu toplumun büyük bir kesimi halen laikliği din karşıtlığı olarak görmektedir. Şimdi ise asıl sorun verilen bu tavizlerin sınırının ne olacağıyla ilgili. Bunlar taktiksel ve geçici mi? Ve bu tavizler mevcut durumun dayatmasından kaynaklı olarak mı verildi? Yoksa fikirsel dönüşümün bir sonucu mu? (Usame Ahmed El Mustafa/BAE Elaph internet gazetesi)
‘Ömer el beşir döneminin en büyük tabularından biri’
“Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması meselesi uzun süre boyunca önemli bir tartışma konusu. Sudan gibi dini ve milli olarak farklı toplulukların bir arada yaşadığı ülkede sürekli gündemde olması da aslında çok doğal. Ancak gelişmelere bağlı olarak bazen soğudu bazen de yine farklı gelişmelerle ısınıp tekrar gündeme geldi.
Geçtiğimiz günlerde laiklik konusu, Abdullah Hamduk ile Sudan Halk Kurtuluş Hareketi liderinin uzlaşmasındaki din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması maddesiyle tekrar gündeme geldi. Önce bu konu gizlice tartışılmaya başlandı ancak daha sonra ilan edildi.
Bu ilke, El Halo liderliğindeki Sudan Halk Kurutuluş Hareketi-kuzey kanadının en önemli ilkelerinden biri. Örgüt bu ilkeden vazgeçmemesi hasebiyle daha önceki hükümetlerle bir türlü uzlaşamadı. Ayrıca başka örgütlere de mesafeli yaklaşmasının en önemli nedeni de bu ilkedir.
El Halo, taleplerinin pek de kolay olmadığının farkında. Ve bunun önemli ölçüde cesaret gerektirdiğini biliyor.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması meselesi ciddi ölçüde tartışmalara neden olan-olacak konulardan biri. Birçok Sudanlı siyasi yapı bu ilkeye yaklaşmaktan ve siyasi yankılarından çekinmekte ve uzak durmaya çalışmaktadır. Zira eski devlet başkanı Ömer El Beşir döneminde bu, ülkedeki tabulardan birisi haline gelmişti. (Muhammed Ebu Remman/El Arab gazetesi)
Gazete Duvar / 13.09.20