Savaş tamtamları saray rejiminin bekası için çalınıyor

Savaşlar-işgaller sermayeye hizmet eden AKP-MHP koalisyonun politikasıdır. İşçi sınıfıyla emekçilere gerekli olansa, bölgenin kardeş halklarıyla kenetlenerek her tür saldırgan-işgalci savaşa karşı birlikte durmaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Ekim 2019
  • 09:15

Çöküş sürecine girmiş bulunan AKP-saray rejiminin şefi T. Erdoğan, bir kez daha savaş tamtamlarını çalmaya başladı. Amerika’daki efendilerinin huzuruna çıkmaya hazırlandığı sırada tehdit dozu yüksek mesajlar veren AKP şefi, Fırat’ın doğusundaki Suriye topraklarını işgal etmeye hazır olduklarını iddia etti.

422 kilometre uzunluğunda 30-40 kilometre derinliğinde bir alana göz diktiklerini söyleyen Erdoğan, Trump’tan bu işgal planına onay vermesini istedi. Onay verilmese bile işgal saldırısını başlatacaklarını ilan etti. Üst perdeden asıp-kesen AKP şefi, Beyaz Saray’daki efendilerinden icazet alamadı. Trump’la ikili görüşme hevesi de kursağında kalınca daha da hırçınlaştı, işgale destek vermeyen AB ülkelerini, bir kez daha Suriyeli mültecileri üstlerine salmakla tehdit etti.

AKP-saray rejimiyle Körfez şeyhleri tarafından fitili ateşlenmiş bir savaşın mağduru olan milyonlarca insanı şantaj aracı niyetine kullanmak, bu zorba rejimdeki yozlaşmanın vardığı boyutu gözler önüne seriyor. Haziran 2015’te kaybettiği seçimleri tekrar kazanmak için Kürt halkına karşı kirli savaş başlatan zihniyet, gelinen aşamada kaçınılmaz olan çöküşü geciktirmek için Suriye topraklarının bir kısmını işgal etmeye yelteniyor.

***

Bölge politikasının döne döne iflas etmesine rağmen Suriye topraklarını işgal etme saplantısını aşamayan T. Erdoğan, Kürt halkına düşmanlık prangasından da kurtulamıyor. “Güvenli bölge” adı altında yapılmak istenen saldırıyla hem Kürt halkının kazanımları ortadan kaldırılmak hem dinci çetelerin yerleştirileceği bir alan yaratılmak isteniyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz eden AKP şefi, aynı anda yeni bir işgal saldırısı için askeri yığınak yapıyor.

“Fırat’ın doğusunun fatihi” olma vehmine kapılan T. Erdoğan’ın temel açmazı, Washington’daki efendilerinin desteğine muhtaç olmasıdır. Destek alamadığı için tehdit dozu yüksek demeçler vermekle avunuyor. Ancak bu durum yayılmacılık heveslerini ortadan kaldırmıyor. Saray rejiminin çöküş sürecinde olmasının yarattığı basınç, AKP şefiyle müritlerini daha da tehlikeli hale getiriyor. Israrla savaş tamtamlarını çalması, Suriye sınırına askeri yığınak yapması, elinde işgale hazırlandığı toprakların haritasıyla Birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünde nutuk atması histeri nöbetinin şiddeti hakkında fikir veriyor.

***

BM kürsüsünde İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesine güya tepki gösteren T. Erdoğan, aynı anda Suriye topraklarını işgal planının haritasını da gösterdi. Arsızlıkta kendisinden geri kalmayan İsrail’in siyonist Başbakanı Netanyahu, “Kürt halkını katleden bir rejimin başı bize ders veremez” mealinde bir açıklama yaparak, Filistin halkına yaptıkları zulmü meşrulaştırmaya çalıştı. Emperyalist efendilerine mesaj veren AKP şefi ise, “İsrail’in Filistin’i işgal etmesine ses çıkarmıyorsunuz, o halde bizim Suriye topraklarını işgal etmemize de destek verin” demeye getirdi. Siyonistler, Filistin’i “halksız toprak” ilan ederek, işgale kılıf uydurmaya çalışmışlardı. AKP şefi, “üç milyon Suriyeli mülteciyi güvenli bölgeye yerleştireceğiz” safsatasıyla işgalci histerisine kılıf uydurabileceğini sanıyor.

İsrail’e özenen T. Erdoğan, işgalcilerin de bataklığa saplandığını göz ardı ediyor. Filistin halkının 80 yıldan beri siyonist işgale karşı direndiğini, ABD emperyalizminin Vietnam’dan, işgalci Fransızların Cezayir’den nasıl kovulduklarını unutmuş görünüyor. İşgalci heveslerini ne kadar gerçekleştireceği bir yana, her işgal bölgesinin eninde sonunda bir direniş alanına dönüşeceğini, işgalci güçlerinse kendi yarattıkları bataklığa saplanacağını yok sayıyor.

***

Efrîn işgali ne kadar gayrı meşruysa, “güvenli bölge” oluşturma safsatasıyla Fırat’ın doğusunda girişilecek olası bir işgal de gayrı meşru olacaktır. Hal böyleyken, AKP-saray rejimi işgalci politikasını, gizlemek bir yana, BM kürsüsünden dünyaya ilan ediyor. Bu politika Suriye’deki savaşı bitirme çabalarını baltalamakla kalmıyor, yeni çatışmaları da kışkırtıyor. Ancak ne kadar hamasi nutuk atsalar da Washington’daki efendilerinin çizeceği sınırı aşmaları kolay değil. Nitekim ABD medyasına konuşan AKP şefi, Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu, stratejik müttefikinin ise Rusya değil Amerika olduğunu bir kez daha teyit etti.

Fırat’ın doğusuna saldırmanın önünde başka ciddi engeller de var. Hem PYD-YPG önderliğindeki güçler hem Suriye yönetimi ile müttefikleri saray rejiminin saldırgan politikasına karşı çıkıyor. Suriye politikasının değişmesi durumunda ABD saldırıya yeşil ışık yakabilir. Ancak ne PYD-YPG ne Suriye yönetimi Türkiye’nin işgaline göz yumabilir. Verili koşullarda işgalci histerisi teskin edilmese de AKP-saray rejimi kuyruğunu kısmak zorunda kalacak.

***

Çözülme-çöküş alametleri T. Erdoğan’la müritlerini diken üstünde bırakırken, hem içeride hem dışarıda izlenen politikaların yıkıcı etkileri Türkiye işçi sınıfını ve emekçileri vuruyor. İşgal saldırısının gerçekleşmesi durumunda ise yıkım daha da ağırlaşacak. Dolayısıyla onurlu her işçinin-emekçinin saray rejiminin saldırgan-işgalci politikalarını reddetmesi gerekiyor. Savaşlar-işgaller sermayeye hizmet eden AKP-MHP koalisyonun politikasıdır. İşçi sınıfıyla emekçilere gerekli olansa, bölgenin kardeş halklarıyla kenetlenerek her tür saldırgan-işgalci savaşa karşı birlikte durmaktır.