Koronavirüs salgınının hızla yayılması, cezaevlerindeki 300 bin kişinin ne olacağı tartışmasını gündeme getirdi. İnsan halkları savunucuları “yaşam hakkını savunmak” adına cezaevlerinin boşaltılması için çağrı yaparken, AKP-MHP koalisyonunun derdi başka. Bu dinci-faşist koalisyon aylardan beri “af tartışmaları” yapıyor. Zulüm makinesinin başında kendileri olduğuna göre af tartışmaları kapsamında da hak, hukuk, adalet gibi bir amaçları olamaz. Salgın bahanesiyle belli bir kesimi hapisten çıkarmak istiyorlar o kadar.
***
Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçilerin, kamu emekçilerinin, işsizlerin, küçük esnafların ve yoksulların can güvenliğini düşünmeyen bir iktidarın cezaevlerine kapattıklarını düşünecek hali yok. Hazırladıkları af yasasından da (onlar ‘infaz paketi’ diyor) anlaşılacağı gibi 300 bin kişiyi zindanlara tıkıştıran iktidarın amacı belli bir kesimi sokaklara salmaktır.
AKP hem tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz edenleri hem diğer tecavüzcüleri kurtarmak için uygun bir fırsat kolluyordu. Zira bu sapkınların neredeyse tamamı saray rejimi destekçileridir. Belirtmek gerekiyor ki, saray rejimine de böyleleri yakışır. MHP ise, yine kendi meşrebine yakın olan, onunla aynı kumaştan dokunmuş katilleri, çete örgütü şeflerini, mafya babalarını, silah kaçakçılarını, yani her tür kanlı/çirkef işlere batanları kurtarmak için çırpınıp duruyordu. Şimdi AKP-MHP koalisyonu koronavirüs salgınınını ‘bekledikleri fırsat’ sayarak harekete geçti.
***
Hazırlanan yasaya göre yaklaşık 100 bin kişi serbest bırakılacak. 200 bin kişi ise cezaevlerinde kalmaya devam edecek. Katilleri, tecavüzcüleri, çete başlarını, mafya babalarını sokaklara salacaklar; devrimcileri, ilericileri, Kürt hareketi mensuplarını, gazetecileri zindanda tutmaya devam edecekler. Bu arada Fetöcü olduğu iddiasıyla hapiste olanlar da kapsam dışında bırakılıyor. Sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarından dolayı halen insanları zindanlara kapatan iktidar, salgına rağmen muhalifleri zindanda tutmak istiyor.
Hukukçular, bu uygulamanın saray rejiminin anayasasında yazılı olan “eşitlik ilkesi”ne aykırı olduğunu vurguluyor. Kendi anayasalarını çiğnemek, zorba rejimlerin ortak özelliklerindendir. Kuşkusuz ki, burada esas sorun yasalar değil. Rejime biat etmeyen muhaliflere salgın olsa bile aman vermemektir.
***
Salgında her gün ondan fazla kişi can verirken, vaka sayısı sıçramalı şekilde artarken, ciddi bir tedbir almayan dinci-faşist iktidar, öbür kirli işlerini aksatmadan devam ettiriyor.
Ormanları imara açıyor, muhalif medyayı sindirmek için ağır cezalar kesiyor, okul çocuklarına “uzaktan eğitim” adı altında dinci-gerici propaganda yapıyor. AKP şefine ‘örtülü ödenek’ten on milyarlarca lira tahsis ediyor. Yayılmacı politika gereği Afrika’ya milyarlar transfer ediyor...
Hazırlanan af yasası da aynı zihniyetin ürünüdür. AKP-MHP destekçisi katiller, tecavüzcüler, mafya babaları, uyuşturucu-silah kaçakçıları sokaklara salınacak; devrimciler, ilericiler, Kürt hareketi mensupları, muhalif gazeteciler ise tecrit altında tutulmaya devam edecek…