“Susurluk ruhu yaşıyor”

Devlet-siyaset-mafya-çete ilişkilerinin başrolünde yer alan Çakıcı, Ağar, Alan ve Eken’in buluşması soru işaretleri yaratırken, fotoğraf tepkiyle karşılandı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 18 Ekim 2020
  • 18:06

Susurluk’ta 3 Kasım 1996'da meydana gelen kazada ortaya çıkan devlet-siyaset-mafya-çete ilişkilerinin başrolünde yer alan emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Albay Korkut Eken, devletin kontra çetelerinin elebaşı, "suç örgütü lideri" Alaattin Çakıcı ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Bodrum Yalıkavak Marina'da bir araya gelerek fotoğraf paylaşması akıllarda soru işaretleri yarattı.

Fotoğraf sosyal medyada büyük tepki çekerken, çok sayıda kişi bu fotoğraf karesinin, gözaltında kaybetme ve katletmeleri hatırlattığını belirterek Susurluk ruhunun yaşadığına işaret etti.

"Haluk Kırcı’yı televizyona çıkaran neyse bunları biraraya getiren de o"

Artı Gerçek'te yer alan habere göre, suikastla öldürülen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu dört ismin bir araya gelmesine ilişkin olarak “Ankara’da 1978 yılında 7 TİP’li gencin katili Haluk Kırcı’yı televizyona çıkaran kuvvet neyse bunları bir araya getiren kuvvet de odur” dedi. Bu fotoğraf karesinin derin devlet yapılanmasının içinde farklı farklı yapıların olduğunun göstergesi olduğunu vurgulayan Mumcu, “Aslında birbirlerinden farklıymış gibi algılanan insanların ülke çıkarları adı altında ülkeye zarar veren bir yapılanma içerisinde olduklarını düşündürtüyor” diye konuştu.

"Umarım yeni bir planlamanın başlangıcı değildir"

Eski CHP milletvekili ve gözaltında kaybedilip katledilen aydınların davalarında avukatlık yapan hukukçu Şenal Sarıhan, Susurluk skandalının Türkiye tarihi içerisinde en acı süreçlerden birini ifade ettiğini belirtti. Sarıhan, “Bu süreçte ismi geçen insanların bugün yeni baştan bir arada olmaları, umarım ki yeni acıların yaşanması konusunda yeni bir planlamanın, örgütlemenin başlangıcı olmasın” dedi.

"Yeniden sahneye çıkmış olmalarını hepimiz özenle izlemeliyiz ve önlem alınmalı"

“İçinde bulunduğumuz süreç ülkede insanların kamplaştırıldığı, hasım gibi gösterildiği bir süreçte bu insanların yeniden sahneye çıkmış olmaları hepimizin bu süreci özenle izlememiz ve buradan doğabilecek tehlikelere karşı hukuki önlemlerin alınması konusunda da talepkâr olmamız gerektiğini düşüyorum” diyen Sarıhan, fotoğraf karesini görünce rahatsızlık hissettiğini belirterek şunları şunları söyledi: “Benim için o günlerin anıları çok canlı. O dönemde hukuki süreç bir yüzleşmeyle sonuçlanmadı. Çok ciddi acıları, yaşam ihlallerini ifade ediyor o süreç.”

Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar: Tesadüf mü?

Susurluk skandalının aydınlatılması için 1997 yılında TBMM’de kurulan Susurluk Komisyonu üyeliği yapan, eski CHP milletvekili Fikri Sağlar ise “Bu isimlerin bir araya gelmesine ilişkin bir şey söyleyemem. Eski anılarını paylaşıyor olabilirler. Ancak bu fotoğrafın paylaşıldığı gün Ankara Valiliği hakkımdaki koruma kararını kaldırdı. Bu bir tesadüf müdür bilemem ama Türkiye’de tesadüfler politikası vardır” diye konuştu.

Maside Ocak: Bu fotoğrafa bakınca ölüm listelerini görüyorum

Hasan Ocak, 15 Mart 1995’te gözaltına alındı. İşkenceyle öldürülmüş bedeni Beykoz ormanlarında bulunan kimsesizler mezarlığına gömülmüş olarak bulundu.

Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, “Adalet taleplerimiz 25 yıldır karşılık bulmadı, gözaltında kaybetmelerde sorumluluğu olanlar cezasızlıkla ödüllendirildi. 12 Eylül kayıplarımızın dosyalarında ve 90’lı yıllarda ki kaybedilmelerde Mehmet Ağar’ın, Kürt iş insanlarının katledilmesi ve kaybedilmesinde Korkut Eken’in, Engin Alan’ın sorumluluğu mahkeme tutanaklarına geçti” dedi.

Ocak, söz konusu fotoğrafa bakınca yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Dörtlü fotoğrafa bakınca Mehmet Ağar’ın mecliste milletvekili Ali Şeker’in abimle ilgili sorusuna, ‘Hasan Ocak’tan başka kayıp var mı?’ diye dalga geçişini, 2012 yılında Mehmet Ağar’ın kaldığı Yenipazar Cezaevi önünde yaptığımız basın açıklaması nedeniyle Korkut Eken’in kayıp yakınlarını tehdit edişini, Engin Alan’ın hazırladığı ölüm listelerini ve onların emriyle itirafçı Yıldırım Beğler’in anlatımlarıyla nasıl kaybedildiklerini öğrendiğimiz Halil Birlik ve Mehmet Bilgeç’i görüyorum. Bu fotoğraf beni öfkelendirmiyor, bu ilişkileri zaten biliyoruz.”

Eren Baskın: Bu fotoğrafla topluma gözdağı veriyorlar

Abdülmecit Baskın 1994 yılında gözaltında işkence edilerek öldürüldü. Babasının faillerinin bulunması için adalet arayan Eren Baskın, o fotoğraf karesini gördüğünde kalbinin paramparça olduğunu söyleyerek, “Birbirinden çirkin, karanlık isimlerin bir araya gelmesi insan hakları mücadelesi içinde olan insanların kalbini çok derinden kırabiliyor tıpkı biz kayıp çocuklarının kalbini paramparça ettiği gibi” dedi. Bu fotoğraf karesiyle topluma gözdağı verilemek istendiğini belirten Baskın, “Kendilerince hak hukuk tanımaz kimlikleriyle gözdağı veriyorlar. Biz buradayız bakın görün keyfimiz yerimizde diyorlar. Çocukları Yalıkavak’ın cennet koylarını talan eden ihaleleri alıyorlar ama unuttukları bir şey var! Her ne kadar korunup kollansalar da her ne kadar mahkemelerde beraat kararları ile ödüllendirseler de yetim bıraktıkları çocukların ve annelerin ahı ayakları her taşa değdiğinde akıllarına gelecek. Kendilerini aklanmış hissetseler de bizlerin kalbinde müebbet olarak mahkûmlar” diye konuştu.

Hayrettin Eren'in kardeşi: Onlara adalet hiç işlemedi

21 Kasım 1980 tarihinde gözaltına alınarak kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren de, "Onlar için adalet hiç işlemedi" dedi. “Abim gözaltına alındığında (Mehmet) Ağar İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısıydı. Dolayısıyla abimin failidir" diyen Eren, "Yalnızca abimin değil yanında kaybedilen diğer insanların da failidir. Onlar için adalet hiç işlemedi. Adalet işlemediği için bu failler de özgürce bu ülkede dolaşmaya devam edip ve işlevlerini de yerine getirmeye devam ediyor” şeklinde konuştu.

Dörtlü fotoğrafla “Biz buradayız ve görevimize devam ediyoruz” mesajı verildiğini söyleyen Eren, şunları söyledi:

"Bu ülkeye yazık. Ama onlar ne kadar mesaj vermeye çalışsalar da biz kayıplarımızın akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Faillerini bizimle yüzleşmesini istemekten ve yargılanmalarını talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Bunu da onlar çok iyi bilsin. Bu fotoğraf hukuksuzluğun, adaletsizliğin fotoğrafıdır. Bu fotoğraf bize hukukun, adaletin olmadığını ve yaptıklarını devam ettireceğiz demektir. Biz devam ediyoruz demektir. Hem de adaletsizce devam ediyoruz demektir. Bu ülke hep karanlık kalacak mesajıdır. Onlar her ne kadar inkar etseler de biz onları biliyoruz. Biz onları tanıyoruz ve onların bizim sevdiklerimizin failleri. Bizim verdiğimiz fotoğraf kareleri çok daha büyük, çok daha kararlı bunu da böyle bilsinler."