Joe Biden’ın “soykırım” manevrası...

Halkların acıları ve emperyalistlerin riyakarlığı

1915’te yaşanan büyük kırımın sorumlularının açığa çıkartılması ve siyasi, insani, ahlaki, vicdani açılardan mahkum edilmesi şarttır. Ancak bu, şovenizm zehrinin yayılmasına set çekecek, halklar arası dayanışmayı güçlendirecek, geçmişe takılmadan geleceği kurma mücadelesini güç verecek bir tarzda yapılmalıdır. Zorba iktidarların, emperyalistler arası paylaşım kavgalarının kurbanı olan Ermeni halkının anısına saygı da bunu gerektirmektedir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Nisan 2021
  • 08:00

Uzun süreden beri 24 Nisan’lar Türk sermaye devletinin “kabusu” olmaktadır. Günler öncesinden ABD başkanının “Ermeni soykırımı” ifadesini kullanmaması için seferber olunur, Washington’da çalmadık kapı bırakılmaz. Tüm ABD başkanları bu olayı Ankara’daki işbirlikçilerini terbiye etmenin bir aracı olarak kullanırlar.

40 yıl aradan sonra korkulan yaşandı. Joe Biden, “Her yıl bugünde Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölen herkesin hayatlarını hatırlıyoruz ve böylesi bir mezalimin yeniden yaşanmasını engellemeye bağlılığımızı ortaya koyuyoruz” ifadelerini kullandı. Soykırım ifadesi en son 1981’de dönemin ABD başkanı Ronald Reagan tarafından kullanmıştı. 

Biden’in bu ifadeyi kullanacağı biliniyordu. AKP-MHP iktidarının çabaları sonucu değiştirmeye yetmedi. AKP şefi hiçbir tepki vermezken, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıklamayı “siyasi fırsatçılık” olarak niteledi.

Halkların trajedileri emperyalistler için siyasi araçtır!

Biden’ın Ermeni soykırımından söz etmesi tam bir riyakarlıktır. Sayısız halkı katliamdan geçiren emperyalist ABD’nin başkanı, halen devam eden trajedilerin önde gelen sorumlularından biridir. Son 20 yılda Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen gibi ülkelerin yakılıp yıkılması, halkların kıyımdan geçirilmesinde birinci dereceden rol oynayan küstah emperyalistler için, geçtiğimiz yüzyılın başında Ermeni halkının yaşadığı trajedinin bir önemi olabilir mi?

Biden utanmadan, “böylesi bir mezalimin yeniden yaşanmasını engellemeye bağlılığımızı ortaya koyuyoruz” diyor. Oysa, öncesi bir yana, Biden’ın fiilen 50 yıldır hizmet ettiği ABD emperyalizminin bu sürede yaptığı katliamlar, Ermeni kırımını defalarca katlamıştır. Biden için “soykırım” ifadesi Ankara’daki işbirlikçi rejime karşı kullanılan siyasi bir tehdit aracıdır. Son 40 yılın tüm ABD başkanları da büyük bir utanmazlıkla bu olayı siyasi tehdit aracı olarak kullanmışlardır.

Vurgulamak gerekiyor ki, İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği kıyımdan batılı emperyalistler de sorumludurlar. ABD, uzun yıllara yayılan misyonerlik çalışmalarıyla, Ermeni halkının Osmanlı zorbalarının hedefi haline getirilmesinde dolaysız rol oynamıştır. Alman emperyalizmi Osmanlının “akıl hocası” olarak hareket etmiştir. Çarlık Rusya’sı ile İngiliz emperyalizmi, Taşnak partisi gibi Ermeni güçleri silahlandırıp Osmanlıya karşı kışkırtmışlardır. Ermeni güçlerini Osmanlıya karşı kullanmaya çalışan emperyalistler, İttihat ve Terakki rejimi kırım yaparken izlemekle yetinmişlerdir. Zira onları ne halkların özlemleri, ne acıları, ne talepleri ilgilendirir. Onlar sadece halkların yaşadığı trajedileri siyasi araç olarak kullanırlar. 40 yıldır “soykırım” ifadesini kullanmayan ABD başkanlarının da, bu ifadeyi kullanan Biden’ın da yaptığı budur.

Sermaye iktidarının asırlık inkarcı-ırkçı bağnazlığı

Sermaye iktidarları bugüne kadar mirasçısı oldukları Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni kırımı ile işlediği ağır suçu inkar etmeye çalıştılar. Ne Ermeni halkının trajedisini anlamaya çabaladılar ne bundan dolayı özür dilemeyi akıllarından geçirdiler. İlkel bir ırkçı-inkarcı bağnazlığı esas alan politikaya saplanıp kaldılar. Tam da bu politika, başta ABD olmak üzere emperyalistlere kullanacakları bir malzeme sunmaktadır.

Irkçı bağnazlık gözlerini kör ettiği için, bugüne kadar tarihsel gerçeği inkar etme yolunu tuttular. Yalan ve çarpıtmaya dayalı bir tarih anlatımıyla karşı-propaganda geliştirmeye yöneldiler. Bunu yaparken işçi ve emekçileri ırkçılıkla zehirlemeye çalıştılar. Bu tutumları onları aklamadığı gibi, faili olan Osmanlı’yı savunmaları onları da bir nevi “suç ortağı” durumuna düşürdü.

Emperyalistlerin riyakarlığı, Ermeni halkının yaşadığı tarihsel trajediyi güncel politika malzemesi olarak kullandıkları yeterince açıktır. Ama tarihsel gerçeği inkâr etmekte ısrar eden Türk sermaye devletinin şefleri de, en az onlar kadar riyakarlık yapmaktadırlar. Dahası, ataları Osmanlı’nın kırımdan geçirdiği bu halka hala düşmanca yaklaşmaktadırlar.

Kırımların hesabını sormanın yolu...

Ermeni halkının yaşadığı büyük trajedinin sorumlusu ve faili, İttihat ve Terakki yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu’dur. Ancak olgular, emperyalistlerin de, onlardan medet uman Ermeni egemen sınıflarının da bu olayda masum olmadıklarını gösteriyor. Dolayısıyla bu güçlerin hiçbiri halkların acılarını samimi bir şekilde anamaz. Hiçbiri tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılmasını, insanlığa karşı işlenen suçların mahkum edilmesini istemez. Çünkü hiçbirinin sicili temiz değildir.

1915’te yaşanan büyük kırımın sorumlularının açığa çıkartılması ve siyasi, insani, ahlaki, vicdani açılardan mahkum edilmesi şarttır. Ancak bu, şovenizm zehrinin yayılmasına set çekecek, halklar arası dayanışmayı güçlendirecek, geçmişe takılmadan geleceği kurma mücadelesini güç verecek bir tarzda yapılmalıdır. Zorba iktidarların, emperyalistler arası paylaşım kavgalarının kurbanı olan Ermeni halkının anısına saygı da bunu gerektirmektedir.

Yazık ki, tarihte işlenen ağır insanlık suçlarının telafi edilmesi artık mümkün değildir. Bununla birlikte, halklar şovenizmle zehirlenmedikleri koşullarda birbirlerinin trajedilerini anlayabilir, acılarını paylaşabilirler. Bu suçları işleyenleri ve onların çağımızdaki mirasçılarını gerçekten mahkum edebilmek ise ancak enternasyonal dayanışma bilinciyle donanmış devrimcilerin önderliğinde başarılabilir. Sömürücü sınıflar ile emperyalist güçlerin Ermeni halkı ile diğer halklara karşı işledikleri ağır suçların hesabı ancak onların önderlik ettiği mücadelelerle sorulabilir.

Emperyalist-kapitalist sistem enternasyonal devrimci proletaryanın eylemleriyle tarihin çöplüğüne gömüldüğünde bu yıkımlar son bulacak, kırımdan geçirilen halkların yaraları da ancak o zaman sarılabilecektir.