İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yargılandığı “ahmak davası”ndan ceza verildi. Mahkemenin, yazılı faşizan yasaları bile ayaklar altına alan bu kararı, Yargıtay tarafından onanırsa İmamoğlu’na siyaset yasağı uygulanacağı için görevden azledilecek.
Muhalefetin düzen içindeki sağcısı, ‘solcusu’ ve reformist sol hepsi birden kararın siyasi olduğunu belirtip, hükümsüz olduğunu ifade ederek Saraçhane’deki eyleme katıldı. Kuşkusuz bu siyasi kararın protesto edilmesi yanlış değil. Ama düzen muhalefeti, Kürt illerinde kayyım saldırısı devam ederken, seçilmiş belediye başkanları tutuklanırken sesini çıkarmadı. AKP’nin saldırı rüzgarına çanak tutan ya da sessiz kalan altılı masa bileşenleri, saray rejiminin saldırısı kendilerine yönelince kitleleri mitinge çağırdılar. Burada düzen muhalefetinin çifte standarda tekabül eden bir tutum içinde olduğunu görüyoruz.
Altılı masanın kimi bileşenleri Kürt düşmanlığında AKP-MHP iktidarından aşağı kalmıyor. Erdoğan’ın söylediği her şeye muhalefet eden altılı masa, söz konusu, Kürt halkına, işçi, emekçiye saldırı olduğunda ya açıktan destekliyorlar ya da süt dökmüş kedi gibi sessiz kalıyorlar. Kürt illerinde kayyım saldırısına karşı CHP’den cılız sesle “bu anti demokratik bir uygulamadır” itirazları gelse de CHP’nin toplamının kayyım saldırısına muhalefet ettiği söylenemez. Altılı masanın diğer bileşenleri ise bu saldırıyı alenen destekledi.
Altılı masa bileşenlerinin İstanbul’a yönelik bu saldırıya tepki göstermesi eşyanın tabiatına uygundur. Yani bu konuda altılı masanın çifte standardı anlaşılır bir durum. Anlaşılmanın ötesinde sınıf tavrı olarak bir iç tutarlılığı da vardır. Ancak reformist solun muhalefete sessiz sedasız katılması, Kürt illerindeki kayyım saldırılarına, tutuklu belediye başkanlarına dikkat çekmemesi, özcesi düzen muhalefetinin yedeğine düşmesi seçime endekslenmiş bir çifte standarttır. Sadece politik olarak değil, etik olarak da çifte standarttır.
H. Ortakçı