Düzen muhalefetinin restorasyon programı

Burjuva düzen muhalefetinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adı altında sermaye düzenini restore etme girişimine karşı olduğu kadar liberal reformist partilerin emekçiler arasında parlamentarist hayaller yayma girişimine karşı da mücadele edilmeli, düzenin karşısına devrimin programıyla çıkılmalıdır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 07 Nisan 2022
  • 19:00

20 yıllık AKP iktidarı Türkiye’nin emekçileri üzerine bir karanlık olarak çökmüş durumda. Özellikle son yıllarda bunun böyle olduğu toplumun çoğunluğunda genel kabul görüyor. Zira baskı ve zorbalığın, faşist devlet terörünün, yasa-hukuk tanımazlığın, mafyalaşma, çeteleşme ve hırsızlığın, yağma ve talanın, yoksulluk ve açlığın, her türlü ahlaksızlığın sınır tanımaz boyutlara ulaştığı bir Türkiye gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Tüm bunlar elbette Erdoğan-Bahçeli öncesi Türkiye’de de vardı. Ama işler bugünkü ölçüsüzlüğe ve isyan ettirici bir keyfiliğe varmamıştı. Bu tablo, Erdoğan iktidarına karşı büyük bir nefrete ve ondan kurtulma arayışına yol açıyor.

Dolayısıyla her siyasal akım ve parti, bu arayışı kendi konum ve kimliği üzerinde kucaklamak istiyor. Bunların başında da, “iktidara karşı iş birliği kararlılığı”nı duyurup, kurdukları masayı da Türkiye’nin geleceğinin fotoğrafı olarak sunan altılı düzen partileri geliyor. İktidarın eriyen seçmen desteğinin verdiği güvenle hareket ediyor, AKP’yi sandığa gömüp iktidara gelme heyecan ve aceleciliğiyle davranıyorlar. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” hedefiyle yola çıktıklarını ve “tarihi mutabakata vardık”larını söylüyor, emekçilere “aydınlık bir Türkiye” sunacaklarını iddia ediyorlar. Yanı sıra vatandaşları “insan onuruna yaraşır bir yaşam ve refah standartına kavuşturmak”, “ayrıştırma ve kutuplaştırma politikalarına son vermek”, “derin sorunlarımıza çözüm bulmak” vaatlerinde bulunuyorlar. Son toplantı da bu çerçevede çok sayıda vaade tanıklık etti.

“Türkiye’yi karanlık günlerden çıkartma”

Altı düzen muhalefeti partisinin genel başkanları, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun davetiyle ilk olarak 12 Şubat’ta bir araya gelmişlerdi. Görüşmede “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”ne son biçimi verilmişti. Altılının genel başkanları, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ev sahipliğinde ikinci kez bir araya geldiler. Toplantının ardından, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geçiş sürecinin yol haritası kapsamında bir çalışma grubu oluşturduklarını, birlikteliklerini “bozmayı amaçlayan seçim kanunu teklifi” üzerinde görüş alışverişinde bulunduklarını ve milli iradeyi parlamentoya yansıtmak üzere ve seçim güvenliğini sağlamak amacıyla bir çalışma grubu daha oluşturduklarını açıkladılar.

“Toplumu en geniş yelpazede temsil eden” altı siyasi parti olarak, “Geçtiğimiz ay içinde yaşanan siyasi gelişmelerin yanı sıra ülkemizin içinde bulunduğu derin ekonomik krizi de değerlendirdik”lerini bildirdiler. Yanı sıra “derin bir uluslararası krize yol açan Rusya-Ukrayna savaşını da ele aldık”larını duyurdular. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle beraber uygulamaya konulan akıldan, bilimden … kopuk keyfi politikalar, ağır bir hayat pahalılığına, işsizliğe ve yoksulluğa yol açmış, ekonomik kırılganlıklar ciddi biçimde artmıştır” “derin” tespitinde bulundular.

“Türkiye’yi karanlık günlerden çıkartma kararlılığı içerisinde” olduklarını duyuranlar, umutlarının ve geleceğe olan inançlarının, “Türkiye’nin sorunlarından çok daha büyük” olduğunu iddia ettiler. Hedeflerini ise “istişare ile derin sorunlarımıza son vermek ve her bir vatandaşımızı insan onuruna yaraşır bir yaşam ve refah standardına kavuşturmak, iktidarın ayrıştırma ve kutuplaştırma politikalarının tam tersine, birlik ve uzlaşı” olarak tanımladılar.

Sermaye düzenini restore etme programı

Hemen hepsi aynı “ailenin” üyeleri ve düzenin kurtarıcıları olan altılı, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”i sorunlardan kurtulmanın yolu, eşitliklere, demokrasiye, hak ve özgürlüklere kavuşmanın adresi olarak sunuyor. Bir araya gelebilecekleri “hayal edilemeyecek” olanların üzerinde uzlaştıkları zemin ise bunun güvencesi kabul ediliyor. Düne kadar mevcut iktidarın temel kadroları olarak önemli sorumluluklar üstlenip, onun kirli ve kanlı icraatlarına suç ortaklığı yapanlar ile CHP’yi bir araya getiren olgu, düzenin bekası ve Erdoğan karşıtlığıdır. CHP bir tarafa bırakılırsa hepsi de zaten aynı “ailenin” fertleridir. CHP ise bütün kritik konularda AKP iktidarının koltuk değnekliğini yapmaktadır.

“Türkiye’yi karanlıktan aydınlığa çıkaracak”, ülkeye “demokrasi ve özgürlük getirecek” altılının şeflerinden biri olan Akşener, içişleri bakanlığı koltuğunda otururken, cinayetlere ve binbir türlü kirli işlere imza atan Ağar’la kucak kucağa idi. Failli meçhuller döneminin mimarlarındandı. Zamanın “Asena”sı, şimdilerde düzenin restorasyonuna soyunmuş kuzu postunda bir kurttur.

Öteki demokrasi şampiyonu ise, Kılaçdaroğlu’nun “kukla başbakan” dediği Davutoğlu’dur. Tek adam rejiminin başbakanlığını da yapan bu şahsiyet, IŞİD’li katiller sürüsünü “öfkeli gençler” deyip masum göstermişti. 6-8 Ekim protestolarında katlettikleri onlarca HDP’linin sorumlusu olarak da Demirtaş’a işaret etmişti. Bir dizi katliam da onun başbakanlığı döneminde gerçekleşmişti.

Babacan ise bütün özelleştirmelerin mimarıydı, Erdoğan’ın en önemli kadrosu ve suç ortağıydı.

Madımak katillerinin militan avukatı, dinci gericiliğin temsilcilerinden biri olan Karamollaoğlu ise Madımak’a bir katliam değil bir kaza diyenlerdendi.

Kılaçdaroğlu ise geleceğini bunlar arasında gören bir “sosyal demokrat”!

Kürt düşmanlığında bileştikleri için HDP ile yan yana gelmemeye özel dikkat gösteren bu altılı, “kutuplaştırma politikalarının tam tersine, birlik ve uzlaşı” konusunda da ikiyüzlülük timsalidirler. Fakat seçimin kaderini belirleyecek olan Kürt oyları söz konusu olduğunda “kardeşlik ve özgürlük” sahtekarlığını da elde bırakmamaktadırlar. Hepsinin ortak özelliği, kapitalist Türkiye düzenine bekçilik yapmaktır. Çoğunu AKP ve MHP artıklarının oluşturduğu, emekçilerin üzerine bir karabasan gibi çöken bugünkü rejimin suç ortakları olan sağ-gerici bir çizginin temsilcileri ile “sol sosyal demokrat” olduğunu iddia edenlerin bu kadar rahat bir araya getiren budur.

Düzenin bekçileri ve devrim programı

Çürümüş kapitalist Türkiye düzeninin ve onun sınıf egemenliği olan devletinin uşaklığını yapan bu partilerin tümü de temel demokratik hak ve özgürlüklerin düşmanıdır. Ulusal, cinsel ve mezhepsel ezilmişliğin savunucularıdır. Hepsi de işçi ve emekçileri hedef alan iktisadi-sosyal saldırılar, bu saldırılar karşısında emekçilerden gelen direnci ezmek söz konusu olduğunda, iktidar partisiyle aynı saflardadırlar. Onların itirazı, Erdoğan’ın keyfi sultasına ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle uygulamaya konulan “keyfi politikalar”adır. Onları bir araya getiren, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin neden olduğunu iddia ettikleri “ağır hayat pahalılığına, işsizliğe ve yoksulluğa” karşı işçi ve emekçilerin ayağa kalkmasından duydukları korkudur. Dolaysıyla altılı düzen muhalefeti, AKP karşıtlığı üzerinden emekçilerin talep ve özlemlerini istismar etmekte ve sahte hayaller yaymaktadır. İşçi ve emekçi kitlelerin öfkesinin düzene yönelmesini engellemek ve Erdoğan rejiminin yarattığı enkazı restore etmek, temel misyonlarıdır.

Burjuva düzen muhalefetinin projesi, emekçi kitleleri düzene bağlamaktır. Onların sözünü ettiği “adil, demokratik ve özgür bir Türkiye”, sermaye sınıfının Türkiye’sidir. Altılının yönetmeye soyunduğu böyle bir Türkiye’de, ezilen cinsin, ulusun ve mezheplerin temel hak ve özgürlüklerine yer yoktur. İşçinin düşük ücrete, uzun çalışma saatlerine, kötü ve güvencesiz çalışma koşullarına, keyfi işten atmalara, sendikal haklarının gaspına karşı yükselttikleri talepler, altılının “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”inin de saldırı hedefleri arasında olacaktır.

Kısacası, düzen muhalefetinin tek adam rejimine karşı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” projesi-programı, sermaye iktidarını aşırılıklarından arındırma, kapitalist düzeni restore etme programıdır. Bu programla kapitalist düzen ve onun sınıf diktatörlüğü daha da sağlamlaştırılırken, sınıf ve emekçi kitleler de sahte vaatlerle düzene bağlanmak istenmektedir.

Dolaysıyla, burjuva düzen muhalefetinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adı altında sermaye düzenini restore etme girişimine karşı olduğu kadar liberal reformist partilerin emekçiler arasında parlamentarist hayaller yayma girişimine karşı da mücadele edilmeli, düzenin karşısına devrimin programıyla çıkılmalıdır.