Filistin sorunu, emperyalizm ve AKP

Filistin sorununun gerçek çözümü, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği temeline dayalı anti-emperyalist/anti-siyonist mücadelenin yükseltilmesiyle mümkün olacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Şubat 2024
  • 08:00

Filistin 1948 yılından beri İsrail devletinin işgali altındadır. O tarihten bugüne İsrail, Filistin’e yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda hiçbir yasa, hukuk, kural tanımadan her türlü insanlık suçlarını aleni bir şekilde işlemekten çekinmedi. Öyle ki Filistin halkına yönelik bu pervasızca saldırılarını halen en barbarca yöntemlerle sürdürmeye devam ediyor.

Siyonist saldırganlığın yeni aşaması olan Gazze’nin işgali tüm şiddeti ile sürüyor. İki milyon iki yüz bin kişinin yaşadığı Gazze şeridine yönelik hava ve kara operasyonları düzenleniyor. Başta hastane ve okullar olmak üzere, özellikle sivil altyapılar sürekli bir şekilde bombalanıyor. İsrail bu saldırılarla Gazze’de yaşayan insanların yaşam alanlarını ortadan kaldırarak o bölgeden sürgün etmek, yani etnik temizlik yapmak istiyor.

İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı imha savaşına karşı, Türkiye’de ve dünyada anlamlı eylemler ve tepkiler gelişti. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki kukla devletlerin tam desteğini alan İsrail’in fütursuzca devam ettirdiği soykırım savaşına karşı gerçek tepkiler yine işçiler, emekçiler ve bölge halklarından geldi. ABD ve Avrupa başta olmak üzere bir dizi ülkede işçiler ve geniş emekçi yığınlar Filistin halkına destek eylemleri yaptı, ırkçı-Siyonist rejimin vahşi saldırganlığını protesto etti. Kukla bölge devletleri ise gürültülü mitingler ve hamasi nutuklar dışında hiçbir şey yapmadı.

İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika gibi emperyalist ülkelerde tüm yasak ve tutuklamalara rağmen kitleler sokaklara çıktı. Silah sanayisine yönelik grev, blokaj, sokak yürüyüşleri, miting vb. bir dizi eylemler gerçekleştirildi. Öte yandan, İtalya’da liman işçileri iş durdurarak İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatını önleme eylemi yaptılar. Keza Kanada da İsrail’e silah sevkiyatı yapan şirketin önünde protestolar yapıldı. Türkiye’de devrimci-ilerici kurumların örgütlediği pek çok eylem gerçekleştirildi. İsrail’e sevkiyatın yapıldığı Ambarlı limanında iktidarın iki yüzlü politikaları teşhir edildi. Bu ve benzeri direnişler ve sokak eylemleri dünyanın pek çok ülkesinde yapıldı. Bazı ülkelerde halen de devam ediyor. 

***

İsrail ile kurulduğu günden beri iyi ilişkiler geliştiren Türk devleti, Siyonist rejimi Birleşmiş Milletler’de de ilk tanıyan Müslüman ülke oldu. Siyonistlerle kurulan bu ilişkilerin ekonomik, ticari, siyasi, askeri ayaklarını en geniş sınırlara ulaştıran ise AKP iktidarı oldu. AKP şefi Tayyip Erdoğan iktidara geldiği günden itibaren Filistin sorunu üzerinden ikiyüzlü ve faydacı bir politika izledi.

2009 yılında Davos’ta yapılan “one minute” şovu, dönemin İsrail başbakanı Şimon Peres’e “siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyerek gerçekleştirilmişti. Erdoğan’ın ve AKP’nin genel politikası uzun bir dönem boyunca gündemde kalan bu tartışma üzerinden ilerletildi. Medya üzerinden yapılan hamasi nutuklarla İsrail devletinin katil ve savaş suçlusu olduğu gerçeği dile getirildi. Fakat kapalı kapılar ardında milyar dolarlık ticari anlaşmalar birbirini izledi. Bu da AKP iktidarının Filistin politikasındaki gerçek yüzünü gösteriyor: Filistin’e dair içi boş nutuklar, Siyonistlerle çok yönlü işbirliği…

Aksa Tufanı başladığından bu yana Erdoğan ve AKP, İsrail’e yönelik miting yapmak ve İsrail mallarını protesto etmek gibi göstermelik şeyler dışında hiçbir şey yapmadı. Öte yandan İsrail ile yapılan ticari anlaşmalar ve sevkiyatlar olduğu gibi devam ediyor. Son yirmi yılda altıya katlanan ticaret hacmi ile milyar dolarlık antlaşmalar yapıldı.

İsrail’in çelik ihtiyacının %65’ini karşılayan Türkiye savaş sürecinde de çelik ihraç etmeye devam etti. MÜSİAD ve MESS üyesi olan “İçdaş” başta olmak üzere birçok demir çelik fabrikası İsrail’e çelik ihracatı yapmaya devam ediyor. AKP iktidarına yakınlığı ile bilinen Zorlu Holding’e ait olan enerji santralleri İsrail’e elektrik sağlıyor. Devletin resmi bir kurumu olan TÜİK ise yaptığı bir açıklamada İsrail’e silah göndermediklerini fakat silah parçası gönderdiklerini duyurmuştu.

İsrail ile başta çelik olmak üzere makine ve ekipmanlar, tekstil ürünleri, silah ve mühimmat aksamları gibi ticaret mallarının ihracına devam ediliyor. Öte yandan Azerbaycan petrolü de halen Ceyhan üzerinden İsrail’e taşınıyor. Yani Filistin halkının tepesine bomba yağdıran savaş uçaklarının, ölüm saçan tankların yakıtını dinci-gerici AKP sağlıyor. İsrail’le suç ortağı olmasına rağmen Erdoğan, iktidarı boyunca mazlum Filistin halkının mücadelesi üzerinden kirli politikalar yürüttü ve yürütmeye devam ediyor. Erdoğan gibi İsrail’i “kınayan” ya da şaşalı mitinglerden başka bir şey yapmayan kukla devletlerin tutumu da utanç vericidir.

İsrail’in soykırım suçlarına karşı uluslararası alanda en anlamlı tepkiler Güney Afrika Cumhuriyeti ile Yemen tarafından gösterildi. Güney Afrika Cumhuriyeti İsrail’in Filistin’de işlediği soykırım suçunu Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdı. İsrail, tarihte ilk kez soykırım suçlaması ile Adalet Divanı’nda yargılanmaya başladı. Yıllardır emperyalizm ve işbirlikçilerinin saldırısı altında olan Yemen ise Babülmendep boğazını İsrail’e ve İsrail’e sevkiyat yapan gemilere kapatarak ırkçı-Siyonist rejime mal taşıyan gemilerin geçişine izin vermiyor. Öte yandan, Yemen ordusu mazlum Filistin halkının yanında olacağını deklare etti. ABD-İngiliz saldırılarına rağmen geri adım atmayan Yemen Silahlı Kuvvetleri, emperyalist zorbaların saldırılarına karşılık vererek, tutumunda kararlı olduğunu da gösterdi.  

Buradan da görüyoruz ki Filistin halkıyla gerçek dayanışmayı devrimci-ilerici güçler, işçiler, emekçiler ve mazlum halklar göstermektedir. Emperyalist devletler ile bölgedeki işbirlikçileri ise Filistin halkına değil soykırımcı Siyonistlere destek veriyor. Hem ticari hem askeri alanda işbirliğini sürdürerek İsrail’in suçuna ortak oluyorlar. Filistin sorununun gerçek çözümü ise, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği temeline dayalı anti-emperyalist/anti-Siyonist mücadelenin yükseltilmesiyle mümkün olacaktır.

K. Torlak