Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Güney Afrika Cumhuriyeti’nin açtığı soykırım davasında Filistin lehine ara karar verdi. İsrail’in soykırım davası iptali istemini reddeden UAD, soykırım konusunda sunulan verilerin ikna edici olduğunu belirterek ihtiyati tedbir kararı aldı. Bu kararın pratikte ne denli karşılığı olur, şimdiden bir şey söylemek güç. Ama alınan kararın İsrail’i ve destekçileri ABD/AB’yi zor durumda bırakacağı kesin.
Kuşkusuz ilk başta davayı açan Güney Afrika ve UAD adına cesurca bir karar bu. Bu cesareti verense Filistin halkının ölümüne direnişidir.
Ortada bir savaş olduğunu pek söyleyemeyiz. Açık ve net olarak Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı 7 ekimden beri devam eden soykırım saldırıları var. Direnişçi güçlerin silahlı duruşunun savunmanın ötesine geçebildiği söylenemez. İsrail’in kayıpları neredeyse tümüyle saldırıda bulunan askerleriyle sınırlı. Buna karşın önceki savaşlarla kıyaslandığında Siyonist savaş aygıtının ağır kayıplar verdiğini vurgulamak gerekiyor.
Siyonist İsrail yakıp yıktı, soykırım yaptı ama kazanamadı. Zira ilan ettiği hiçbir hedefi gerçekleştiremedi. Ne direnişi ezebildi ne esirleri kurtarabildi ne Gazze’yi boşaltabildi. Başardığı bir şey var, o da barbar olduğunu dünya göstermektir.
7 Ekim sonrasında sadece İsrail değil, onun destekçileri ve suç ortakları olan ABD ile AB emperyalistleri de kısa sürede zafer bekliyorlardı. Biden ve Blinken küstahça Siyonist olduklarını söyleyip küstahça sırıtıyorlardı. Sonra bu sırıtış dudaklarında dondu. Dinci-faşist Netanyahu hükümeti ise gelinen aşamada kendini kurtarmak için bölgesel savaşı zorluyor. ABD bölgesel savaştan kaçınıyor, ama Yemen’e saldırıyor. Yani artık kazanmaktan çok, çaresizce saldırıyorlar. Onları bu acze düşürense Filistin halkının sergilediği ölümüne direniştir.
Gazze’de yerleşim yerleri saldırılarla yerle bir edildi. Hastaneler, okullar, kiliseler, camiler, fırınlar, eczaneler, kısacası ne varsa İsrail tarafından bombalandı. Filistinliler barınacak bir ev şöyle dursun yiyecek kuru ekmek bile bulamıyor. İlaç, anestezi malzemesi yok. Tedavi ise olduğu kadarıyla yaralı uyuşturulmadan yapılıyor. Kurşunla veya bombayla öldürülmeyenler ise açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya bırakıldı. Buna rağmen teslim olmayıp direniyorlar.
Vahşice saldıranlar asıl olarak teslimiyet bekliyordu halktan. Halk Gazze’yi hemen boşaltır ve İsrail’de Gazze’yi işgal eder diye hesap yapıyorlardı. Hevesleri kursaklarında kaldı saldırganların. Çünkü Filistin halkı teslim olmadı ve olmayacağını ortaya koydu.
Oysa İsrail, 7 Ekim’de yaşananları medya tekellerinin yalan kampanyasıyla çarpıtarak dünya kamuoyunu kendi tarafında çekebilmişti. Kısa sürede zafer kazanabilseydi bu tablo değişmezdi. Ama olmadı. Filistin halkının direnişi Siyonistlere ve destekçilerine hayal kırıklığı yaşattı. Vahşette sınır tanımayan barbalar olduklarını dünyaya gösterdi.
Kuşkusuz Lübnan’da Hizbullah’ın, Yemen’den Husilerin, Irak ve Suriye’deki Amerikan üslerine saldıran Iraklı direnişlerin desteğinin de bunda payı var. Ama belirleyici olan Filistin halkının direnişidir.
Bu direniş sayesinde Filistin halkı dünya halklarının desteğini alıyor. Dünün şımarık velet görünümlü Biden ve Blinken’i kuyruklarını kısarak Netanyahu’ya saldırıları sonlandırması çağrısı yapıyor. Tabi, İsrail yenildi görünümü vermeden...
Beylik bir söz değil, gerçeklere dayanan bir öngörü: İsrail Gazze saldırısında yenilecek. İsrail’i yenense Filistin halkının direnişi olacak.
H. Ortakçı