1 Mayıs iradesi ve gösterdikleri…

2024 1 Mayıs’ının bize çağrısı; Taksimi kazanmak, işçi sınıfının birleşik, mücadeleci hattını oluşturmak için fabrikalarda, havzalarda devrimci sınıf mevzilerini yaratmak için seferber olmaktır. Bunun dışında hiçbir yol/yöntem işçi sınıfının devrimci geleceğini inşa etmez, edemez…

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 04 Mayıs 2024
  • 08:00

2024 1 Mayıs’ını geride bıraktık. Birçok açıdan tartışılması ve sonuçlar çıkarılmasını gereken bir tablo ile karşı karşıyayız. Değerlendirmelerin bir yönünü sendikalar, devlet ve işçi sınıfının verili durumu oluştururken, diğer yanını ise devrimci-ilerici güçlerin mevcut tablosu oluşturmaktadır.  Ancak bu kapsamda bir değerlendirme ile mücadelenin önünü açabilecek belli sonuçlar çıkarılabilir.

1 Mayıs iradesi ama nasıl?

Taksim Meydanı 1977 1 Mayıs’ından itibaren sermaye devleti için adeta “kabus alanı” olmuştur. Gezi direnişinden beri AKP iktidarı için bu kabus farklı boyutlar kazanmıştır. Taksim Meydanı, ülke tarihinde iki sınıfın en sert çarpışma alanı olmuştur. Bundan dolayı mesele alan tartışmasından öte, sınıf kavgasının hangi düzeyde ve düzlemde cereyan edeceği, hangi tarafın politik ve psikolojik üstünlüğü sağlayacağı ile ilgili bir durumdur. 2024 1 Mayıs’ındaki tablo da buna göre şekillenmiştir.

Bir tarafta sermaye ve uluslararası tekellerin çıkarlarına göre politika izleyen AKP-MHP iktidarı, diğer yanda ise bu politikanın bedelini ödemeye mahkum edilen ve bunun sonucunda yaşam şartları günden güne ağırlaşan milyonlar gerçekliği durmaktadır. Bu koşullarda birleşik, militan bir mücadele hattının örülmesi iktidarın saldırılarını hayata geçirme olanaklarını sınırlayacağı gibi, devlet terörü ile sindirilmiş, sendika bürokrasisi tarafından kontrol altına alınmış işçi ve emekçilerin bu kuşatmayı yarma olanaklarını da arttıracaktır.

***

Elbette sermaye sınıfı ile onun vurucu gücü saray rejimi de sendikal bürokrasi de bu durumun farkındadır. İşçi ve emekçilerde biriken tepkilerin güçlü bir sınıf kavgası ve fiili mücadeleye dönüşmesi sermayenin planlarını bozacağı gibi, sendikal bürokrasi ile siyasal uzantılarının düzenin çatlaklarına oynama eğilimlerine de büyük darbeler vuracaktır. Bürokrat takımı tam da bu imkanı boşa düşürme hesabıyla hareket etti. Nitekim 1 Mayıs’ın düzenin belirlediği “makul” sınırların dışına çıkmasını, birleşik-mücadeleci bir niteliğe kavuşmasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. 1 Mayıs gününe kadar bu uğursuz rolü sürdürdüler. DİSK’e hakim bürokrasi bu oyunun baş aktörü olarak karşımızda duruyor.

Seçimlerin yarattığı atmosferden de yararlanarak CHP merkezli “diplomatik” çabalarla devletin Taksim’i açması beklentisiyle hareket eden bürokratik kast her türlü gericiliği de itinayla sergiledi. Devrimci-ilerici güçlerle aralarına bir çizgi çekerek devlete buradan da bir mesaj vermeye çalıştılar.

KESK’e hakim anlayışların göreceli birleşik tutumları ise görüntüden ibaret olmanın ötesine geçemedi. DİSK bürokrasisi devletle pazarlıklar yaparak Taksimi açtırma eğilimiyle hareket etti. Bu eğilim nedeniyle dünkü ortaklarıyla da yollarını belirgin biçimde ayırdı. KESK’in 1 Mayıs’ın tarafı olan güçlerle göreceli ortaklaşma çabasının arkasındaki esas neden de DİSK tarafından denklemin dışında bırakılmış olmasıdır. Keza KESK’le yapılan toplantılar, geçmiş senelerde 4’lü ile yapılanlardan farklı olmadı.

4’lünün yıllardır “ortaklaşma” adına yaptığı bilgilendirme toplantılarını bu yıl bir dizi belirsizlikler içinde KESK yapmıştı. 1 Mayıs’a bir gün kala devletin göreceli sessizliğini bozması sendikalara hakim bürokratik kastların ve siyasal uzantılarının kartları yeniden karmasına vesile oldu. Erdoğan’ın son gün açıklaması ise DİSK-CHP koalisyonunun gardını düşürmesine ve tüm iyimser, diplomatik çabalarının sonuç getirmeyeceği gerçeğini görmesine vesile oldu. 1 Mayıs günü düzen partisi CHP, DİSK, KESK şefleri ve onların siyasal uzantılarının hakim olduğu bürokratik, yozlaşmış kastların alanı alelacele terk etmelerinin arkasında yatan gerçek budur. Bu utanç verici tutumlarıyla militan mücadelelerden uzak durarak düzenin “ehlileştirilmiş” uzantıları olacakları mesajını bir kere daha verdiler.

***

Devrimci ilerici kurumlarla sendikalar 1 Mayıs’a giderken anlamlı fakat belli sınırlarda kalan çabalar ortaya koydu. Bu konuda en önemli adımları 2024 1 Mayıs Taksim platformu atmıştır. Fakat kendi içinde güçlü bir birliktelik ve netlik sağlayamadığı için bu çabalar da zayıf kaldı. 1 Mayıs’a saatler kala ise sendikaların oluşturmak için özel bir çaba sarf ettiği belirsizlikler, platform bileşenlerinin bir kısmında da hızlı savrulmalara yol açtı. Sürece en hızlı ve anlamlı müdahale eden, güçlü bir inisiyatifle gidişatın belirlenmesinde önemli bir rol oynayabilecek olan Platform, baştan beri ortaya çıkan zayıflıklarını aşamadı. Her fırsatta dışa vuran zaaflar son saatlerde yazık ki daha da belirginleşti.

***

2024 1 Mayıs’ını bu tabloyla geride bıraktık. Aşılamayan zaaflara, bürokrasinin sergilediği gericiliğe, saray rejiminin azgın polis terörüne rağmen devrimci-ilerici güçler Taksim iradesini fiili-meşru temelde ortaya koydular. Parçalı ve dağınık kalan bu iradeyi 1 Mayıs sürecinde yaşananlardan da ders alarak ortak hedefler etrafında birleştirmek, işçi sınıfının devrimci geleceğini inşa etme çabaları açısından önemli olacaktır. Bu başarıldığında işçi sınıfının saray rejimine, sermayeye, kapitalistlerin sınıf içindeki Truva atları olan sendika ağalarına karşı bağımsız devrimci bir odak olması sağlanabilir.

Görev, işçi sınıfıyla emekçileri bu dağınıklıktan çıkarmak, geleceği kazanma iddiası ve iradesiyle donatacak adımlar atmaktır. 2024 1 Mayıs’ının bize çağrısı; Taksimi kazanmak, işçi sınıfının birleşik, mücadeleci hattını oluşturmak için fabrikalarda, havzalarda devrimci sınıf mevzilerini yaratmak için seferber olmaktır. Bunun dışında hiçbir yol/yöntem işçi sınıfının devrimci geleceğini inşa etmez, edemez…